Celil Memmedguluzade

Danabaş Köyü


Скачать книгу

Hudayar Bey, Pirkulu, Laklakçı Sadık, Gazeteci Halil (D.K.Ä.), Nevruzali, Velihan, İtkapan Köyü (P.Q.) isimleri, mizahî bir yaklaşımla, yazar tarafından kasıtlı olarak seçilmiştir.

      Danabaş Köyü ve İtkapan Köyleri ilk bakışta sessiz, kaygısız bir hayat görüntüsü çizerken, aslında sıkıntıların, tersliklerin, zulmün yaşandığı yerlerdir.

      Sözü daha etkili hâle getirmek için tipler karikatürize edilerek anlatılır:

      “....Bəli, boyu ucadı, saqqalı, qaşları tünd qaradı. Üzü də qaradı,çox qaradı.Gözləri kap qaradı,bir tikə ağ yoxdu gözlərində. Belə ki, bəzi vaxt Xudayar bəy papağını basır gözünün önünə; papaq qara, gözlər qara, üz qara. Papağın altdan gözlər belâ işarır ki, adamın canına vahimə ötürür.Pəs deyəsən ki, çim altından qurbağa baxır.” (D.K.Ä. 12)

      Kelimelere sözlük anlamının dışında başka anlamlar yükleyerek ustalıkla kullanabilen yazar, Danabaş Kəndinin Ehvalatları adlı hikâyesinde, destek verilen direğe “hamal” (D.K.Ä. 45), Kerbelayı Cafer’in evine “hücre” (D.K.Ä.23), Muhammethasan emminin karısı İzzet’i yeri geldiğinde “divanbeyi” diye adlandırır, Celil Memmedguluzade, bir olayı anlatırken birden başka olayı anlatmaya başlar. Önce anlattığı olayla, daha sonraki olayı ustalıkla birleştirir.

      “Muhəmmədhəsən əmi eşşəyi gətirməkda olsun, görək pəs bu şəxs kimdi və necidi?” (D.K.Ä.12) gibi sıçrayışlarla okuyucunun merakını artırır.

      Celil Memmedguluzade dil bakımından da, konuları bakımından da klâsik edebiyatın güzel örneklerini verir.

      Cümleleri uzundur. Hikâyelerinde günlük konuşmalarda söz sırasının bozulması, bir sözün tekrarı, cevap almaya yönelik sorular, sık sık kullanılan nidalar ustalıkla ortaya konur. “Äziz xan alini saldı cibinə, bir qayıtdı qonaqlara səmt, bir çöndü Məmmədhüseynə taraf və başladı addax-buddax danışmağa; -Hələ pulu qalır? Niyə qalır? Niyə indiyə kimi qalır? Yaxşı, verrəm, get-get! Necə quzu? Hənsı quzu? Hələ xırda pul yoxdu. Veliguluya deyərəm versin. Nə durmasan dağ başında.., Oxuya oxuya qaçdı qonaqların yanına …” (Qz.,152)

      Celil Memmedguluzade,Azerbaycan Türkçesine has söz kalıplarına da ver verir.

      CELİL MEMMEDGULUZADE’NİN HİKÂYELERİNDEKİ KONULAR

      Celil Memmedguluzade, yaşadığı dönemin kendince önemli meselelerini hikâyelerine konu olarak seçmiştir.

      Gerçekçi bir yazar olan Celil Memmedguluzade için, hayatın asıl tasvir edilecek yanı, halk hayatıdır. İyi bir yazar, hayatın gerçeklerini gözlemleyip öğrenerek, başarıyla aksettirmelidir.

      O, hikâyeleri ile okuyucuyu rahatlatmayı., gerçeklerden uzaklaştırmayı değil, onu düşünmeye sevk etmeyi, hayatın gerçeklerini acı da olsa göstermeyi amaç edinir. Bu düşüncelerle yaşadığı çevrenin sosyal yaralarını, toplumdaki kötülükleri hikâyelerine konu eder.

      Halkın ve vatanın menfaati için mücadeleyi vatanseverliği en ulvî değerlerden sayar. Ona göre vatanını, milletini, dilini seven halk için hiçbir tehlike yoktur. Ana dili sevgisiyse, geniş mânâda vatan ve millet sevgisidir. Hatta mahallî ağızların bile korunmasından yanadır. “Sirke” adlı hikâyesinde bu düşüncesini dile getirir.

      Sade vatandaşı hikâyelerine kahraman olarak seçen Celil Memmedguluzade, bir köşede kalmış olanların, baş çevrilip geçilenlerin dünyasını gözler önüne serer.

      Yazar insanlara, adaletsizliğe ve zulme boyun eğmeyi değil halkın bağımsızlığı, vatanın ilerlemesi için hizmet etmek gerektiği fikrini aşılamaya çalışır. Posta kutularının kullanılmaya başlandığı bir devirde Poçt Kutusu’nun kahramanı Nevruzali, yenilikleri kabullenmelidir. Usta Zeynel hikâyesinin kahramanı Zeynel Usta, tren yolculuklarının yapıldığı, telgrafın haberleşme aracı olarak kullanıldığı bir devirde yanlış inanışları bırakmalıdır.

      Güçsüzler, başlarına geleni kadere bağlamayıp isyan etmeli, adalet aramalıdır.

      Celil Memmedguluzade, bunları söylerken, hikâyelerinde hiçbir görüş ileri sürmez, olayları tabiî seyri içerisinde kendi kanaatlerini karıştırmadan, müdahale etmeden verir. Anlatılan olaylardan yola çıkarak yorum yapan okuyucudur. Bu, yazarın sanatkârlık başarısının bir neticesidir. Aslına bakılırsa, onun hiçbir eserinde taraflılık yoktur, fakat bu tarafsızlık eserin içinde ilk bakışta dikkâti çekmez. Yazar duygularını, hükümlerini, isteklerini eserin bütününde belirtir. Hikâyelerinde az sözle çok şey ifade etmeyi amaçlar.

      Yazar, “XX.Asrın Başlarındaki Azerî Edebiyatına Umumi Bakış” (Akpınar 1984:68-71) adlı makalede de gösterildiği gibi, Azerbaycan edebiyatının ilk romanları arasında belirtilen “Danabaş Kendinin Ehvalatları” adlı uzun hikâyeyi ortaya çıkaranları, Laklakçı Sadık ve Gazeteci Halil olarak gösterir. Laklakçı Sadık gördüklerini, duyduklarını, aklına gelenleri, hatırlayabildiklerini, Gazeteci Halil’e anlatır, o da cebinde gezdirdiği deftere kaydeder.

      Laklakçı Sadık, karşılaştığı olaylar karşısında susmayan, düşüncelerini söyleyen, yazarın özlemini çektiği, halkın içinden bir sestir. Gazeteci Halil ise Laklakçı Sadık’ın anlattıklarını yorum katmadan kaydeden, başkalarına duyuran yazardır.

      Laklakçı Sadık’ın, Gazeteci Halil’e söylediği “Ämmoğlu, mən əfsus elayirəm ki , biz ölüb gedəcəyik, amma bu gözəl ahvalatlar yaddan çıkacaqlar.” (D.K.Ä. 7) sözleri, bir bakıma yazarı yazmaya zorlayan sebeptir.

      Celil Memmedguluzade’ye göre iyi bir yazar, toplumun halledilmesi gereken meseleleri varken soyut konularla ilgilenmemelidir. “Zelzele” adlı hikâyesinde olduğu gibi, halkın felâketle karşı karşıya geldiği bir durumda aydınlar oturup edebî sohbetler yapmamalı, omuz omuza işçilerle çalışıp, onlara yardım etmelidir.

      Toplum içerisinde bağımsız düşünemeyen, muhakeme kudretini kullanamayan insanları, manevî bakımdan şuurlandırmaya, toplumu ileri götürmeye çalışanlar vardır. İşte Celil Memmedguluzade de onlardan biridir. Bu sebeple Celil Memmedguluzade’nin hikâyelerinde cahillikle ilmin; geri kalmışlıkla gelişmenin; tembellikle çalışkanlığın temsil ettiği kuvvetlerin karşılaşması facialara sebep olur.

      “Danabaş Kendinin Ehvalatları” adlı hikâyesinde, Hudayar Bey ile Muhammedhasan emmiyi, “Posta Kutusu” hikâyesinde, Velihan ile Nevruzali’yi, “Zeynal Usta” hikâyesinde, Muğdusi Agop ile Zeynel Usta’yı, Kuzu’da, Aziz Han ile Mehmmethüseyin’i karşılaştırır. Zalim, acımasız, hilekar, toplumun sırtından geçinen insanlar; dürüst, iyiliksever, sevgi dolu, mazlum insanlarla karşı karşıya getirilir.

      Yazara göre din; dünya hayatının işleyişine, teknik bakımdan ilerlemeye engel olmamalıdır. O, toplumun geri kalmasına sebep olan hurafelere bağlı, dini yanlış anlamış kişilere kızar. “Zeynal Usta” hikâyesinin kahramanı, Ermeni’nin çömleğini kullandığı için “dünya-âlemin” mundar olduğuna inanmamalıdır. Bir adamın Kerbela’ya gitmekten başka da iyi, faydalı bir işi olmalıdır. Sadece kendini kurtarmayı değil, başkalarına da yararlı olmayı düşünebilmelidir insan. Aşırı dindarlığı, onu çalışmaktan alıkoymamalıdır. Zeynel Usta da Muğdusi Agop gibi medenî yaşam tarzını benimsemeli, çocuklarını okutmalı, dünya olaylarını takip etmeli, çevresindeki insanlara hoş görülü ve nazik davranabilmelidir.

      Celil Memmedguluzade’nin 1905’ten sonraki hikâyelerinde İran ve İran Azerbaycanı’nda meydana gelen sosyal ve siyasi olaylar önemli bir yer tutmaya başlar. 1906’da İran’da meşrutiyet ilan edilir. Pek çok yazar gibi Şah hükümetinin verdiği hürriyetin