içimi birden
Mutluluk duydum Hakk’ı zikir’den
Üzen ne varsa çıktı fikirden
Manevi hazzı şükür tattım ben…
Kerem Aslı’sına nasıl meftundu;
Karaca, Elif’e öyle vurgundu…
Aşk yolunda nice âşık yorgundu,
En yorgun, en meftun kim dersen benim…
Yeni Aşıklara misâl olmuşum;
Kerem’den bin beter bir hâl olmuşum…
Aşktan kâh bir zehir; kâh bal almışım!
En yorgun en meftun kim dersen benim…
Can kafesim yandı yandı kül oldu;
Ruhum kemâl buldu Hakka kul oldu!
Kanlı göz yaşlarım bağda gül oldu!
En yorgun en meftun kim dersen benim…
Ebedi vuslatı tattır Allah’ım!
Fani yaşamımı bitir Allah’ım!
Sana geliyorum ey bir Allah’ım!
Acıklı halimi bir gör Allah’ım!
Neden kederliyim, niçin tasalı?
Elem yüklü ömrüm, kalbim yaralı!
Hep gam… Kalp perişan! Çetin şu yaşam,
Umman gibi engel, aşılmaz aşam…
Azapla kavrulur, aşkla can bulur;
Bazen ümitlerle teselli olur…
Pembe ufuklara dalan gözlerim;
İnci daneleri salan gözlerim…
Derdimi anlattım yıldıza-ay’a,
İrkildi yerdeki bastığım kaya…
Hızır, derdim bildi; dedi ki “Çile;
Deva beni aştı, Allah’tan dile…”
Bin tâbib bir para, kâr etmez bana,
Kâbuslu günlerim erer mi sana?..
Ufuklar toz pembe olur mu bir gün?
Allah’ım dilerse derde verir son…
Konya’ya vardı ruhum bir kuş gibi dün gece,
Mevlânâ ile döndü durdu bir bütün gece…
Tenimi Rumeli’nde uyur bırakıp ruhum,
“Semâ” âyini ile Konya’da coştu nice…
(Saraçoğlu’nun, bu kitabına aldığı lirik şiirler, bilinen ve çok kullanılmış imgelerle yazılmış olmalarına karşın diğer şiirlerinden daha başarılıdır.)
Köyüm dağ yöresinde yeşil gözlü bir gelin;
Esen tatlı rüzgârda bin rayihan var senin.
Dere akar, çay çağlar al-mor çiçekler açar,
Rüzgâr türkü fısıldar, etraf neşeler saçar.
Kirazlar çiçek açar… mani söyler genç kızlar;
Bahçelerde sazlara eşlik eder şen kuşlar.
Bu köy ne şahanedir, Rodop’ta bir tanedir;
Kızları dürdanedir; bakışlar mestanedir
Açmadan solar güller benim bahçemde hâlâ
Gonca gonca filizler dönerler kuru dala…
Yoksa mevsim bahçemde hep hazan mı kalacak?
İçime yaşam boyu hep hüzün mü dolacak?..
Durmadan solar güller mevsim bahara ermez;
Solan bahçede ağlar gezerim kimse görmez…
Feryadımı şen beste sanar işitse eller!
Benim feryadıma ses veriyor bak bülbüller…
Bahar-yaz geldi geçti,
Kâm alamadım bir gün!
Ne gül ne sümbül açtı;
Benim gül bahçemde dün…
Hemdert bülbüller öttü,
Dertler gittikçe arttı…
Hep dünyamı kararttı!
Arttı da arttı hüzün…
Bağrıma taş bağladım,
İçin için ağladım,
Sular gibi çağladım,
Gülmedi gitti yüzüm…
Yazı görmedim asla,
Günlerim geçti yasla,
Gözlerim doldu yaşla,
Yağmuru kadar güzün…
Ey gönlümün şen kızı, çiçek çiçek dal oldun
Ey Rodop’un yıldızı, petek petek bal oldun
Sen âfeti, tarife sözcükler kâfi değil
Cennet bahçelerinde açan al al gül oldun
Visâl bağında açan çiçeklerin âlâsı
Rodop Dağı’ndan esen mis kokulu yel oldun
Gözlerden damla damla; sıza sıza çoğalan
O billur incilerle, coşa coşa sel oldun
Bülbül bülbül şakıdın yıllarca Rodoplar’da
Bugün sen niye sustun; niye böyle lâl oldun…
Ay altında gezindikçe
Tâ yürekten seni andım…
İçlendikçe, düşündükçe
Bilsen nasıl efkârlandım…
Mehtap, güller ne hoş görsen;
Lâkin yoksun hâlâ bak sen!
Hicranınla yanarken ben;
Bilsen nasıl efkârlandım…
Ne hoş açtı gel de bir bak;
Al karanfil ve akzambak…
Baharın sensiz zevki yok;
Bilsen nasıl efkârlandım…
Ölsem gitsem yine yaşar,
İçimde bir emelim var!
Sen hülyama girdikçe yâr;
Bilsen nasıl efkârlandım…
Uğursuz bir aşk âh-ü figân ettirir beni,
İçimde aşk od’u dağı beklettirir beni…
Gayrı dönülmez geri, ne feci sevmek seni;
Kahrı çok, ümidi yok, gel geri al buseni…
Senin uğursuz aşkın, kalbimde ateş saçan
Bir volkan gibi yakar-yakar eritir beni…
Hasretin ile gönül çırpınır