Анонимный автор

Tanrı Dağları'nın Zirvesi Aytmatov


Скачать книгу

(1930) ve Kambaralı Bobulov ise Cengiz Bey’in ateşli savunucuları ve övücüleri oldular.

      Yazarlar topluluğu arasında kendiliğinden oluşmaya başlayan bu gruba A. Tokombayev’den başka bir yazarla düşmanlığı olmayan, ömründe parti ya da sendika üyesi olmamış, siyasi ya da edebî güç yarışlarının dışında kalmış olan değerli romancı Tügölbay Sıdıkbekov (1912-1997) da kendini kaptırdı.

      Tam o dönemde Kırgızistan’ın parti ve hükûmet yönetiminin en üst düzeyinde Yazarlar Birliği’nin çalışmalarını had safhada ilgilendiren bir değişiklik ortaya çıktı. Kesin bir ifadeyle, 1961 yılı güzünde 1950 yılından beri Kırgızistan Komünist Partisi Merkezî Komitesi Birinci Sekreteri (Cumhuriyetin en üst düzeydeki siyasi lideri) görevini yürütmekte olan İshak Razzakov’un yerine Turdakun Usubaliyev geldi.

      Bununla bağlantılı olarak yazarlar arasında Şükür-bek Beyşenaliyeviç, Turdakun Usubaliyeviç’in sadece bir hemşehri olarak aralarında bir yakınlık olan samimi bir arkadaşı değil, aynı zamanda sevdiği, büyük değer verdiği sevgili bir yazar olduğu şeklinde de fısıltılar dolaşmaya başladı. Bu fısıltıların doğru olduğu çok geçmeden ortaya çıktı.

      Yüksek Edebiyat Kurslarında okuduğu dönemde C. Aytmatov’un sanat açısından beklenmedik bir şekilde yükselmesi burnu bir karış havada Kırgız yazarlarını bu eğitim kurumunda sabırsızlıkla eğitim almaya celbetti. Onlar, anlaşılan bu eğitim kurumunda iki yıl okudukları takdirde Cengiz gibi parlayarak boy gösterecekleri gibi bir hayale kapıldılar. Aralarından ilk defa öne çıkanı Ş. Beyşenaliyev oldu ve Yazarlar Birliği’ndeki sekreterlik görevini bırakarak düşman kesildiği kalem arkadaşının örneğini tekrarlamak niyetiyle Moskova’ya okumaya gitti. Onun sekreterlik makamı, okumaya gittiğinde donduruldu ve eğitimini tamamlayıp geri döndüğünde tekrar açılıp kendisine verildi. Elbette, Sovyet kanunlarına ve siyasi geleneğe o kadar uygun olmayan bu tür az rastlanan bir iyilik, Cumhuriyetin en üst düzeydeki liderinin büyük bir değer verdiği, yakın olarak gördüğü kıyamayacağı arkadaşına yapacağı lanetli bir işti.

      Eskiden beri bir düşmanlık içinde olan Ş. Beyşenaliyev ile N. Baytemirov’un her ikisinin C. Aytmatov’a karşı olan düşmanca düşünceleri onları hem birbirlerine yakınlaştırdı hem de samimileştirdi. Birdenbire birbirlerini bulan bu iki dosta anlı şanlı şairler Şarşenbek Ümetaliyev (1926 yılında doğdu), Kaçkınbay Artıkbayev (1934) ile başka kalem erbabı da katıldı. Onların arkalarında hem Kırgız toplumunda hem de Cumhuriyetin siyasi muhitinde oldukça büyük itibarı olan yaşlı başlı yazar Aalı Tokombayev’in (1904-1988) heybetli gövdesi duruyordu.

      Yazarlar arasında C. Aytmatov’un çevresinde toplanan gruba karşı kurulan bu gruba katılan kalem erbabı daha azdı. Ancak bazı aktif “Aytmatovcular” o dönemde bu küçük grubu Kırgızistan Komünist Partisi Merkezî Komitesi organının himaye etmekte olduğunu söylüyorlardı. Onlar Cumhuriyetin parti ve hükûmet yöneticilerinin bulundukları binayı işaret parmaklarıyla gösteriyorlar: “Onların gücü kendilerinde değil, işte şu yukarıda.” diyorlardı.

      Bahsi geçen bu iki grup arasındaki ilk açık çatışma 1962 yılında meydana geldi. Bu yılın başlarında daha önceleri çoğunlukla Rus klasik yazarlarının eserlerini tercüme eden yazar Uzakbay Abdukaimov (1909-1963) “May-dan” (Meydan) isimli romanının ilk kitabını çıkardı. Bu kitapta İkinci Dünya Savaşı döneminde kanlı meydanda meydana gelen bazı olaylar, memleket içlerinde kalan halkın günlük hayatında ortaya çıkan tipik olaylar ve savaşçı Kırgızların savaş sırasında yaptıkları betimlenmişti. Dört yıl boyunca kanlı meydanın tam içinde yaşayan U. Abdukaimov görüp bildiklerini büyük bir gerçeklik ve ustalıkla bediî bir şekilde kaleme almıştı, onun romanı yazarlar ve okurlar tarafından sıcak karşılandı.

      Ancak Meydan romanını kim bilir neden Aalı Tokombayev “sosyalist realizm metodunu bir kenara atan bir eser” olarak görüp Kırgızistan Komünist Partisi Merkezî Bürosunun bir organı olan siyasi bir gazetede “Meydan romanı üzerine birkaç söz” isimli bir makale (Sovettik Kırgızstan, 1962, 11 Mart) yayımladı. Elbette, yeni romana ideolojik suçların yapıştırılması yazarlar arasında büyük uğultulara sebep oldu.

      A. Tokombayev’in Meydan’a saldırmasının sebebini o dönemde yaşlı yazarlar şöyle izah etmişlerdi: Anlaşılan U. Abdukaimov hem kendisini hem de tanıdıklarını eserin kahramanları hâline getirmişti. Özellikle Aalı Tokobayev’i Apsamat ismi ile olumsuz kahraman olarak betimlemişti.

      A. Tokombayev’in Meydan’ı siyasi açıdan suçladığı makalesinden sonra Yazarlar Birliği Birinci Sekreteri T. Abdumomunov yazarlar topluluğunu bir araya getirip bir tartışma toplantısı düzenledi. Tartışma toplantısında Ş. Beyşenaliyev, N. Baytemirov, M. Abdukarimov, Ş. Ümetaliyev ve başka kalem erbabı Meydan’a karşı A. Tokombayev’in aldığı pozisyon doğrultusunda konuşma yaptılar. A. Tokombayev ile çoktan beri bir düşmanlık içinde bulunan T. Sıdıkbekov ve T. Ümetaliyev, aynı zamanda S. Eraliyev, O. Orozbayev, K. Asanaliyev, K. Bobulov ve başka kalem erbabı Meydan’ı överek korudular. Tabii ki o dönemde işi başından aşkın C. Aytmatov’un tartışma toplantısına özel olarak gelip romanı temelde olumlu bir şekilde değerlendirmesi tartışmanın gidişatını U. Abdukaimov’un lehine çevirdi.

      Sözün kısası, bu tartışma toplantısında “Meydan”ı koruyanlar sayıca da ağır bastı ve bu eseri ideolojik açıdan kötülemeye çalışanlar sayıca azınlıkta kaldı.

      İki yazar grubu arasındaki yine bir çatışma Süyüm-bay Eraliyev’in “Cıldızdarga sayakat” (Yıldızlara seyahat) isimli küçük manzumesinden sonra meydana geldi. Bu manzume 1964 yılında Ala Too dergisinin 4. sayısında yayımlanmıştı.

      S. Eraliyev sadece Kırgız yazılı şiirinde kalıplaşmış şiir şekilleri dâhilinde şiirler yazmış ve ana dilinin kelime hazinesini, betimleme gücünü, melodik güzelliğini rahat bir şekilde kullanma, millî şiirin teknik imkânlarının güzelliğini gün yüzüne çıkararak zenginleştirme, sıradan hayat olaylarından şaşırtıcı bedii tablolar çizme açısından ustalık derecesine yükselmişti.

      1960’lı yılların başlarında çok uluslu Sovyet şiirinde, özellikle Rus şiirinde güçlenen çok yönlü araştırmalar Süyümbay Eraliyev’i de etkilemiş, bir değişime sürüklemiş olmalıdır. O, ansızın Kırgız şiirine konu, içerik ve şekil açısından yenilikler getirerek deneme amaçlı şiirler yazmaya başladı. Onun bu amacı güden şair çırpınışlarının sonucunda “Yıldızlara seyahat” isimli manzume ortaya çıktı.

      Bu manzumede, insanoğlunun uzaya egemen olma çalışmalarına ilişkin felsefi meselelerin araştırılarak ortaya konulması ve şiir dilinde tantanalı bir şekilde verilmesi yönünde bir girişimde bulunulmuştu. Ayrıca, “Yıldızlara seyahat” dağınık vezinler, serbest beyitler hem uyumlu hem de uyumsuz mısralarla yazılmıştı.

      Elbette usta şairin kaleminden çıktığı için manzumede güzel mısralar, insanı etkileyecek betimlemeler mevcuttu. Ancak manzumenin içerik ve şekil açısından sanat kusurları ile yazılmış olduğu da hissediliyordu. Sözün kısası, “Yıldızlara seyahat” dört başı mamur bir şiir değildi. Bununla birlikte, bu eseri genç okurlar, özellikle genç şairler, millî şiirdeki büyük bir yenilik olarak kabul etmişlerdi.

      Kırgız edebiyatında ileri atılan herhangi bir yeni adıma sahip çıkılmasının gerekli olduğunu düşünen Cengiz Bey, sevdiği şair, hemşehrisi, taraftarı Süyümbay Eraliyev’in manzumesini sadece Kırgız şiirindeki değil, bütün Sovyet Türk halklarının şiir sanatındaki büyük bir yenilik olarak değerlendirdi. Onun bu içeriğe sahip makalesi Sovyetler Birliği’nin en önde gelen gazetesi