Mar Bayciev

Dramalar I


Скачать книгу

ölüm korkusu nedeniyle Mahabat adıyla bir şiir kitabı kaleme almış, kitabında şahsi deneyimlerine yer vermişti. Midin Alıbaev Maanisi Cok Mahabat adıyla kaleme aldığı eleştiri makalesini yukarıda örneği verilen Jdanov perspektifi üzerine kurgulamış ve Osmonov’a şu satırlarla seslenmiştir:

      Osmonov, kendisini karanlık gecelere hapsediyor, kederli ve yapayalnız olduğunu söylüyor. Bizim şairlerimiz, yazarlarımız emekçi halkımızın içinde, onlarla beraber çalışıp onlarla beraber gülerken Sovyet halkının emeklerini, kahramanlıklarını ve yaşayışlarını eserlerinde gösterirken Osmonov ne yapıyor? Paltosunun yakalarını kaldırmış, beli bükülmüş, su kenarlarında keyifsizce oturmuş okuyucularımızın bir kulağından girip diğerinden çıkacak şiirler yazıyor. İçinde yaşadığı emekçi toplumun hayatından kendini tecrit edip kendi kendine mırıldanıyor, faydasız düşünceleri işte böyle gereksiz şiirlerde ortaya çıkıyor: 10

      Jdanov poetikasının etkisi ile Sovyetler Birliği’nde yazarlara şu iki soruyu sormak âdet hâline gelmişti:

      1. Senin kişisel deneyimlerinin benim için ne önemi var?

      2. Bu eser Sovyet insanını hangi açıdan zenginleştirdi?

      Özelde Kırgız edebiyatını genelde ise Sovyetler Birliği edebiyatlarını anlamak açısından çok önemli olan bu soruların yorumlanış biçimleri merkezi temsil eden Moskova’dan uzaklaştıkça sertleşiyordu. Kadim bir geleneğe dayalı ve içinden onlarca klasik çıkarmış Rus edebiyatının mirasçısı olan Moskova merkez ve anadili Rusça olan yazarlar sanata ve edebiyata daha yumuşak olduğu söylenebilecek bir perspektiften bakarken Birlik içindeki cumhuriyetlerin başkentlerinde bir şablon edebiyatı oluşmaya başlamıştı.

      Bahsi geçen şablon edebiyatı için söylenecek çok söz olmakla birlikte devrimci romantizm ve olumlu kahraman terimlerinin altını ayrıca çizmek gerekmektedir.

      Toplumcu Gerçekçi perspektif Sovyet insanının ve toplumunun ulvi özellikleri ile yansıtılmasını isterken bunun olumlu kahramanlar üzerinden gösterilmesini savunuyordu. Buna göre her yönüyle örnek, fiziksel özellikleri ile hayranlık uyandırıcı, nefsani herhangi bir zayıflığı olmayan bu kahraman eline aldığı bir meşale ile karanlıkta kalan bilinçsiz halkı aydınlatmalı ve burjuva artığı, din adamı veya eski zengin bir toprak ağası karşısında her türlü zorluğa boyun eğmeden hedefine halkıyla birlikte ulaşmalıydı.11

      Bu kahramanın en iyi örnekleri arasında M. Şolohov12 (1905-1984) tarafından kaleme alınan Uyandırılmış Topraklar’daki işçi Davıdov, A. Serafimoviç13 (1863-1949) tarafından kaleme alınan Demir Tufanı adlı romandaki asker Kozhuk, A. Fadeev14 (1901-1956) tarafından yazılan Genç Muhafız romanındaki genç muhafızlar birliğinin liderlerinden Oleg Koşevoy gösterilebilir. Orta Asya’daki Türk halkları edebiyatlarında yüzlerce örneği görülebilecek bu kahraman türüne Türk edebiyatından Halide Edip Adıvar’ın Vurun Kahpeye adlı eserindeki Aliye öğretmen ve Reşat Nuri Güntekin tarafından kaleme alınan Çalıkuşu romanındaki Feride gösterilebilir.

      Başlarda devrimci romantizmle birlikte fedakârlık yapan ve halkının mutluluğu için hiçbir şahsi menfaati gözetmeyen bir kahraman türü çok etkili olmuştu. Kitapları okuyan kitleler bu kahraman türü ile özdeşlik kurabiliyor ve eserlerle ortak bir duygu paylaşımı içine girebiliyordu. Olumlu kahramanı örnek alan kitleler romantik bir bakış açısıyla canla başla çalışmış, İkinci Dünya Savaşı’nda ülkesini korumak için üstün bir gayret göstermişti. Birçok farklı halktan oluşan Sovyet toplumunda İkinci Dünya Savaşı sırasında herhangi aykırı sesin çıkmamasında edebiyatla beslenen olumlu kahramanın gösterdiği ortak yolun önemli etkisi olmuştur. Ancak devir ve sosyoloji değiştiği hâlde özellikle Moskova’dan uzakta kalan bölgelerin edebiyatlarındaki olumlu kahraman imajı değişmiyordu. Devrimi gören, kendini Sovyetlere borçlu hisseden, savaş yıllarının bütün fedakârlıklarını müşahede eden nesillerde olumlu kahramanların hâlâ bir karşılığı varken 1930’dan sonra doğan nesiller devrimin ilk yıllarındaki olumsuzlukları görmemiş, savaş yıllarında ise çocuk oldukları için kendilerinden önceki nesillerle bir kopuş yaşamışlardı.

      Komünist Parti organları Batı’da burjuvazinin oluşturduğu oligarşik ayrıcalıklı bir sınıf ortaya çıkarmıştı. Toplum sosyolojisinde rüşvet, içki ve liyakatsizlik gibi konular yavaş yavaş da olsa gündeme gelmeye başlamıştı. Ayrıca birliğin çeşitli bölgelerinde yaşayan Rusların yerel halka bakışı farklıydı. Aşım Cakıpbekov genç bir öğrenciyken tuttuğu günlüklerinde Ruslarda var olan bakışı anlatışı dikkate değerdir. Günlüklerinde Kırgızcanın Kırgızlar tarafından bile tercih edilmeyen demode bir dil hâline gelmesinden yakınan Cakıpbekov, Rusların Kırgızları koyun şeklinde aşağılamasından dolayı duyduğu öfkeyi günlüklerinde şu şekilde anlatıyordu:

      18 Temmuz 1960

      Geçen hafta Tölmiş ile Ağış’a Ruslar dayak atmışlar. Otobüstelermiş. Onlar iki, Ruslar ise on beş kişiymiş diyorlar. Sarhoş Ruslardan biri, zayıf bir Kırgız’a sataşmış, “Koyun, dağlı, dağına git” demiş. Tölemişler de duyunca dayanamayıp araya girmişler. Onların araya girmesiyle kavga çıkmış. Polisler aklınızı başınıza almazsanız biz getiririz demişler.

      Milliyetçilik gittikçe güçleniyor. Büyüklerse kendi başlarının yanacağından korkup her olayda Ruslara boyun eğiyor. Süreli basın, partinin siyasetinden olsa gerek, her şeyi açıkça yazamıyor.

      Dışarıdan bakıldığı zaman bizim yaşadığımız hayat, halklar arasındaki dostluk “harika” deyip övünüyoruz, öyle de görünüyor. Fakat içeride intizamsızlık kol geziyor… Nereden çıkıyor bütün bu problemler? 15

      Değişen bu sosyolojik yapı içinde bir taraftan rüşvet vs. varken edebiyatta hâlâ aynı şablon üzerinde görevine bağlı ve her yönüyle örnek olumlu kahraman imajı karşılık bulmamaya, Jdanov poetikası esasında kaleme alınan bu edebî eserler sanat derecesi açısından düşük olarak nitelendirilmeye başlanmıştı. Yazarları da tembelliğe iten bu şablonda insanı tanıma sanatını geliştirmesi gereken kalem erbabı zaten var olan olumlu kahraman şablonunu ufak değişikliklerle bilindik olay örgüleri üzerine yerleştirerek yeni kitaplar yazıyordu.

      Olay örgüsü basitti. Her yönüyle örnek olacak kadar mükemmel çizilen ve insani hiçbir zayıflık göstermeyen başkişi bir kolhoza, ilkokula, baraj inşaatına vs. farklı görevlerle gönderiliyor, karşılarına -yerine göre değişmekle birlikte- eski bir burjuva, din adamı kalıntısı, devrim düşmanı ya da dış ülke istihbaratlarına çalıştığından şüphelenilen bir çatışma kişisi konuluyordu. Olumlu kahraman, karşısındaki çatışma unsuru ile mücadele ediyor, romanlardaki ilkesiz düşmanlar benzeri yöntemler kullanarak olumlu kahramanı yenilgiye uğratmaya çalışıyor ama başarılı olamıyordu.

      Kırgız edebiyatında olumlu kahramanın en derinden sorgulandığı eserlerin başında Aytmatov’un Gülsarı adlı eseri gelmektedir. Kitap en baştan bir daha incelendiğinde olumlu kahraman olarak çizilen Tanabay’ın zaman içinde değişen toplumsal dengeler karşısında şaşkınlığı ve uğradığı hayal kırıklıklarının altının çizildiği görülebilir. Tanabay, 1917 Ekim Devrimi ne dediyse onu yapmış, yılmadan çalışmış, kendi kardeşini bile zengin sınıfında