(Bu yaptığını görünce / Coodar şaşırmıştı.)
ayran kal- (АЙРАН КАЛ-) [hayran kalmak] Şaşırmak: “Oşondo Coodar kıraanıñ / Ayran kalıp özünö / Alp Kara kuş sözünö.” -CB2. (O zaman Coodar yiğidin / Şaşırıp kendisine / Alp Kara Kuş’un sözüne.)
ayran tañ kal- (АЙРАН ТАҢ КАЛ-) [hayran şaşkın kalmak] Çok şaşırmak: “Oşentip ayran tañ kalışat.” -AU2. (Böylece çok şaşırırlar.)
ayran-azır kal- (АЙРАН-АЗЫР КАЛ-) [hayran hazır kalmak] Şaşırmak: “Aytkanın ugup er Manas / Ayran-azır kalganı.” -SO. (Söylediğini duyup Er Manas / Şaşırıp kaldı.)
ayran-azır tañ bol- (АЙРАН-АЗЫР ТАҢ БОЛ-) [hayran hazır şaşkın olmak] Çok şaşırmak: “Ayran-azır tañ bolup / Akunbeşim eline.” -SO. (Çok şaşırıp / Akunbeşim halkına.)
ayrı kuyruk (АЙРЫ КУЙРУК) [ayrı kuyruk] Çaylak: “Ayrı kuyruk caşayt eki cüz cıl / A çabalakey – bir gana cıl.” -İE. (Çaylak yaşar iki yüz yıl / Kırlangıç ise sadece bir yıl.)
ayrı töş (АЙРЫ ТӨШ) [ayrı döş] İnsanoğlu, iki bacaklı: “Baykasam, Baymat camansıñ / Ayrı töştö naadansıñ.” -CM. (Fark ettim ki Baymat kötüsün / İnsanoğlundan nadansın.)
ayrıp algıs (АЙРЫП АЛГЫС) [ayrılamayan] Çok benzer, benzeyen: “Koyondun böcögündöy okşoş ayrıp algıs egiz eldi tabuu kıyın.” -ÇA1. (Tavşan yavruları gibi birbirine çok benzeyen iki halkı bulmak zordur.)
aysal-baysal kılbastan (АЙСАЛ-БАЙСАЛ КЫЛБАСТАН) [rahat rahat etmeden] Hemen, çabucak, bir çırpıda.
ayt degençe (АЙТ ДЕГЕНЧЕ) [söyle diyene kadar] Hemen, aniden.
ayt degende, kıyt de- (АЙТ ДЕГЕНДЕ, КЫЙТ ДЕ-) [söyle dendiğinde kıyt de] Söyleneni hemen yerine getirmek: “Ayt degende kıyt degen / Esenkandın eli emes.” -SO. (Söyleneni hemen yerine getiren / Esankan’ın halkı değil.)
ayta-buyta degiçe (АЙТА-БУЙТА ДЕГИЧЕ) [söyleyip söylemeden] Kaşla göz arasında, şöyle böyle deyinceye kadar: “Ayta-buyta degiçe / Açıp közdü cumgança / Alıp cetip barayın.” -ET2. (Şöyle böyle deyinceye kadar / Açıp gözü yumuncaya kadar / Alıp götüreyim.)
aytıp bolgus (АЙТЫП БОЛГУС) [söyleyip anlatılmayacak] Duyulmamış, şaşırtıcı: “Azuuluunun bu çöldö / Aytıp bolgus keni bar.” -CM. (Bu vahşi hayvanlar çölünde / Duyulmamış hazineler var.)
aytıp oozun cıygıça (АЙТЫП ООЗУН ЖЫЙГЫЧА) [söyleyip ağzını toparlayana kadar] Sözünü bitirinceye kadar, hemen, o sırada. “Añ-tañ kalıp kalayık / Aytıp oozun cıygıça / Colborsuna colborsu / Bet alışa kalganı.” -ET2. (Şaşırıp kalabalık / Sözünü bitirinceye kadar / Kaplanıyla kaplanı / Kapışıp kaldılar.)
aytıp tügötküs (АЙТЫП ТҮГӨТКҮС) [söyleyip tüketemeyecek] bk. aytıp bolgus.
aytkanday ele (АЙТКАНДАЙ ЭЛЕ) [söylendiği gibi] Bir şeyin birdenbire hatırlandığını veya kavrandığını anlatan söz, ha: “Aytkanday ele, Nurbek emneni gana kolgo albasın, baarın casap, orduna cetkiret.” -ÇA1. (Ha, Nurbek neye el atarsa atsın her şeyi yaparak yerine getirir.)
aytkanı aytkan (АЙТКАНЫ АЙТКАН) [söylediği söyledik] Dediği dedik: “Kocoyundun aytkanı aytkan, anı mıyzamday atkaruu kerek.” -SR. (Efendinin dediği dedik, onu yasaymış gibi yerine getirmek gerekir.)
aytkanı aytkan, degeni degen (АЙТКАНЫ АЙТКАН ДЕГЕНИ ДЕГЕН) [söylediği söyledik, dediği dedik] bk. aytkanı aytkan.
aytkanı eki bolbo- (АЙТКАНЫ ЭКИ БОЛБО-) [söylediği iki olmamak] Bir dediği iki olmamak: “Padışanın aytkanı eki bolçubu, tınç catkan bukaralar çoguluşup cönöp kalıştı.” -CO. (Padişahın bir dediği iki olur muydu, sakin hayat sürdüren fukaralar toplanarak yola koyuldular.)
aytkanın eki debe- (АЙТКАНЫН ЭКИ ДЕБЕ-) [dediğini iki etmemek] Bir dediğini iki etmemek: “Biz da apamdın aytkanın eki deçü emespiz.” -KS2. (Biz annemin bir dediğini iki etmezdik.)
aytkanın eki kılba- (АЙТКАНЫН ЭКИ КЫЛБА-) [söylediğini iki yapmamak] bk. aytkanın eki debe-.
aytkanıñ kelsin (АЙТКАНЫҢ КЕЛСИН) [söylediğin gelsin] “Kabul olsun”, “öyle olsun” anlamında söylenen söz: “Balanın ata-enesi da ‘aytkanıñ kelsin’ dep coop aytat.” -CB2. (Çocuğun anne babası da “Kabul olsun!” diye cevap verir.)
aytkanınan canba- (АЙТКАНЫНАН ЖАНБА-) [söylediğinden dönmemek] bk. aytkanınan kaytpa-.
aytkanınan çıkpa- (АЙТКАНЫНАН ЧЫКПА-) [söylediğinden çıkmamak] Sözünden çıkmamak: “Az bolgondo miñ kişi / Aytkanınan çıkpagan / Alıp kalat Semetey.” -CM. (En az bin kişiyi / Sözünden çıkmayan / Alıp kalır Semetey.)
aytkanınan kaytpa- (АЙТКАНЫНАН КАЙТПА-) [söylediğinden dönmemek] Dediğinden dönmemek: “Ata uulu aytkanınan kaytpayt, coomart bergenin aytpayt.” CK. (Baba oğlu dediğinden dönmez, cömert verdiğini söylemez.)
aytkanınan tanba- (АЙТКАНЫНАН ТАНБА-) [söylediğinden vazgeçmemek] bk. aytkanınan kaytpa-.
aytkıs bol- (АЙТКЫС БОЛ-) [söylemeyecek olmak] Bir daha ağzını açmaz olmak, konuşmaz, söylemez olmak: “Çal uşunçalık caaldanıp kıykırgandıktan, Hayrie hanım korktu, ekinçi kızın aytkıs boldu.” -RG. (İhtiyarın çok kızmasından dolayı Hayriye hanım korktu, bir daha kızı hakkında ağzını açmaz oldu.)
aytkıs kıl- (АЙТКЫС КЫЛ-) [söylemeyecek yapmak] Birini bir daha söylemez hâle getirmek.
aytpagandı ayt- (АЙТПАГАНДЫ АЙТ-) [söylemeyeni söylemek] Ağza alınmayacak şeyler söylemek, sövmek, demediğini bırakmamak: “Aradan on kün ötköndön kiyin Gulya kezdeşti ele Salıy aytpagandı aytıp koyoberdi.” -KS2. (Aradan on gün geçtikten sonra Gulya’ya rastlayan Salıy ağza alınmayacak şeyler söyleyiverdi.)
aytsa-aytpasa calganbı (АЙТСА-АЙТПАСА ЖАЛГАНБЫ) [söylese söylemese yalan mı] bk. aytsa-aytpasa tögünbü.
aytsa-aytpasa tögünbü (АЙТСА-АЙТПАСА ТӨГҮНБҮ) [söylese söylemese sahte mı] Doğru, gerçek: “Aytsa-aytpasa tögünbü, kördük go murdagı cılı kar oor tüşköndö malınan kol cuup kalgandardı.” -CT. (Doğru, gördük ya evvelki yıl kar çok yağınca hayvanları ölenleri.)
ayttı-aytpadı dersiñ (АЙТТЫ-АЙТПАДЫ ДЕРСИҢ) [söyledi söylemedi diyeceksindir] Mutlaka, olacağı kesin