Анонимный автор

Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü


Скачать книгу

kurtularak sağlıklı bir insan olmak. 2. Adamdan sayılmaya başlamak, varlıklı hayat geçirmeye başlamak.

      aşka cük, başka cük (АШКА ЖҮК, БАШКА ЖҮК) [yemeğe yük, başa yük] Asalak, otlakçı.

      aşka cük, başka cük bol- (АШКА ЖҮК, БАШКА ЖҮК БОЛ-) [aşa yük, başa yük olmak] 1. Birine yük olmak, kendisi için başkasına para harcatmak, masraf yaptırmak. 2. Yük olmak, zahmet, sıkıntı vermek.

      aşkabak baş (АШКАБАК БАШ) [kabak baş] Akılsız baş.

      aşkere kıl- (АШКЕРЕ КЫЛ-) [aşikar etmek] Aşikâr etmek, ortaya çıkarmak, gerçeği gözler önüne sermek, belli etmek: “Oorunu caşırsa ölüm aşkere kılat değen.” -IK. (Hastalığı saklasa, ölümün gelişi onu ortaya çıkarır.)

      aş-paş degiçe (АШ-ПАШ ДЕГИЧЕ) [ap paş diyene kadar] Kaşla göz arasında, o bu derken: “Aş-paş debey bir döbö kürüç payda boldu.” -BF. (Kaşla göz arasında tepe büyüklüğünde pirinç ortaya çıktı.)

      aştan aykın (АШТАН АЙКЫН) [yemekten (daha) açık] bk. aştan bışık.

      aştan bışık (АШТАН БЫШЫК) [yemekten (daha) pişkin] Açık ve net, gün gibi ortada.

      aştan bışık (АШТАН БЫШЫК) [yemekten (daha) pişkin] Açık ve net.

      at arıt- (АТ АРЫТ-) [at yorultmak] Uzak yerden gelmek, çok uzun yol katetmek: “Afrika ölkölörünön, atügül Urugvay, Braziliya öñdüü ıraakı ölkölördön da jurnalistter at arıtıp kelişiptir.” -KT. (Afrika ülkelerinden, hatta Uruguay ve Brezilya gibi uzak ülkelerden gazeteciler, çok uzun yol katedip gelmişler.)

      at arıtıp, col karıt- (АТ АРЫТЫП, ЖОЛ КАРЫТ-) [at yorultup yol eskitmek] bk. at arıt-.

      at asmandan deçü ele (АТ АСМАНДАН ДЕЧҮ ЭЛЕ) [at gökyüzünden derlerdi] Adın gökten verildiği ve kaderle de ilgisi olduğuna ilişkin eski bir inançla ilgili ad gökten veriliranlamında kullanılan söz.

      at baygelüü bolsun (АТ БАЙГЕЛҮҮ БОЛСУН) [at şanslı olsun] At yarışında, atın yenmesi için şans dileme sözü.

      at boroyun sıdır- (АТ БОРОЮН СЫДЫР-) [at boranını sıvazlamak] Atla uzak yol katetmek, her yeri dolaşmak: “At boroyun sıdırıp / Cerdin cüzün kıdırıp…” -ET2. (Uzak yol katederek / Yeryüzünü dolaşıp…)

      at cabuu bol- (АТ ЖАБУУ БОЛ-) [at örtü(lü) olmak] Hava kapanmak, bulutlanmak.

      at calın tart- (АТ ЖАЛЫН ТАРТ-) [at yelesini çekmek] Büyümek, boylu poslu, yetişkin olmak, büluğa ermek; boy vermek.

      at calın tartıp min- (АТ ЖАЛЫН ТАРТЫП МИН-) [at yelesini çekip binmek] bk. at calın tart-.

      at calına kazan as- (АТ ЖАЛЫНА КАЗАН АС-) [at yelesine kazan koymak] At üstünde yol için hazırlanmış olan yiyecekten atıştırmak: “Colooçu at calına kazan asat.” -ML. (Yolcu at üstünde yiyecek atıştırır.)

      at calınan (АТ ЖАЛЫНАН) [at yelesinden] bk. at üstünön.

      at calınan tap- (АТ ЖАЛЫНАН ТАП-) [at yelesinden bulmak] Başkalarının sırtından geçinmek, asalak yaşamak, otlakçılık yapmak.

      at cıgaçtay (АТ ЖЫГАЧТАЙ) [at ağaç gibi] Çok zayıf, bir deri bir kemik, çubuk gibi.

      at çabım (АТ ЧАБЫМ) [at koşturacak (kadar yer)] Kırgızlarda yaklaşık 25-30 km. mesafeyi belirten söz.

      at kara til bolgondo (АТ КАРА ТИЛ БОЛГОНДО) [at kara dil olduğunda] Bahar bitip yaz geldiğinde, atın yaylada ot yemekten dilinin karardığı zaman: “At kara til bolgondo / Toguz ayga tolgondo…” (At kara dil olduğunda / dokuz ay dolduğunda…)

      at kara til mezgilde (АТ КАРА ТИЛ МЕЗГИЛДЕ) [at kara dil zaman(ın) da] bk. at kara til bolgondo.

      at keserden (АТ КЕСЕРДЕН) [at keserden] Atın göğsüne kadar, kamış boyu.

      at koşçu (АТ КОШЧУ) [at eşlik eden] 1. tar. Yoldaş, refakatçi, eskiden saygın kişilerin yolculuklarında onlara eşlik eden kişi: “Canına bir at koşçu alıp, alıs sapar colgo ketti.” -TM1. (Yanına bir refakatçi alıp uzun bir seyahate çıktı.) 2. Subayın yardımcısı er. 3. Hizmetçi.

      at koy- (АТ КОЙ-) [at koymak] 1. Dizgini salıvermek. 2. Saldırmak.

      at kulak (АТ КУЛАК) [at kulak] Çok yıllık bir bitki.

      at mayı (АТ МАЙЫ) [at yağı] 1. Bir kişinin atını ödünç alma. 2. Ödünç alınan at için verilen para vb.

      at öltürö kel- (АТ ӨЛТҮРӨ КЕЛ-) [at öldürüp gelmek] Canını dişine sıkmak.

      at salış- (АТ САЛЫШ-) [at koyuşmak] Rekabet etmek, yarışmak, boy ölçüşmek.

      at soorusun sal- (АТ СООРУСУН САЛ-) [at sağrını salmak] Geriye, geldiği yöne doğru kaçmak, geri çekilmek.

      at terdetpey (АТ ТЕРДЕТПЕЙ) [at terletmeden] Fazla güç harcamadan, çok yorulmadan, zorlanmadan, çabalamadan.

      at teri kaytpa- (АТ ТЕРИ КАЙТПA-) [at teri dönmemek] Emeği boşa gitmek, boşuna uğraşmak, boşuna zahmete girmek.

      at teri kıl- (АТ ТЕРИ КЫЛ-) [at teri yapmak] Çilemek, çiselemek, kısa süreli yağmur geçişi olmak.

      at tezegin kurgatpa- (АТ ТЕЗЕГИН КУРГАТПА-) [at tezeğini kurutmamak] Aradan fazla vakit geçmeden, sık sık uğramak: “At tezegin kurgatpay kelip turat.” (Sık sık geliyor.)

      at tokuur (АТ ТОКУУР) [at eyerleyici] 1. Seyis, at bakıcısı. 2. Erkek çocuk.

      at üstündö (АТ ҮСТҮНДӨ) [at üzerinde] Yöneticilik: “Al ömür boyu at üstündö cürdü.” (O hayatı boyunca yöneticilik yaptı.)

      at üstünön (АТ ҮСТҮНӨН) [at üzerinden] Üstünkörü, yüzeysel.

      at üstünön tap- (АТ ҮСТҮНӨН ТАП-) [at üzerinden bulmak] bk. at calınan tap-.

      at üstünön tüşpö- (АТ ҮСТҮНӨН ТҮШПӨ-) [at üzerinden inmemek] Devamlı yöneticilik yapmak.

      ata arbagı car bol- (АТА АРБАГЫ ЖАР БОЛ-) [baba ruhu yâr olmak] Allah yardımcısı olmak.

      ata bezer (АТА БЕЗЕР) [baba bezen] Asi, baş eğmeyen, dik kafalı.

      ata konuş (АТА КОНУШ) [baba yurt] 1. bk. ata-curt 2. Baba