Анонимный автор

Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü


Скачать книгу

kabarçıktap kapa bolgondor da bar.” -UA.(Kaçan koyunlara yetişemeyerek nefes nefese kalanlar, ileri geri konuşup sövüşenler, kabarıp darılanlar da var.)

      al monçoktoy (АЛ МОНЧОКТОЙ) [al boncuk gibi] Boncuk gibi, çok güzel, çok sevimli. “Al monçoktoy kızınan ayrılıp, kan kakşap kalıştı.” -OA. (Çok güzel kızından ayrılıp yüreği yandı.)

      al peyil (АЛ ПЕЙИЛ) [al niyet] Alçakgönüllü, mütevazı.

      ala bakan (АЛА БАКАН) [ala sırık] esk. Askı vazifesini gören budaklı sırık: “Kоnоk ‘bıştı’ dеsе, аlа bаkаndаgı еt bışаt.” -ML. (Misafir “Pişti!” derse sırıkta asılı olan et bile pişer.)

      ala baş (АЛА БАШ) [ala baş] Bir oyun adı.

      ala buurul (АЛА БУУРУЛ) [ala buurul] Çakırkeyf.

      ala buurul may çaç- (АЛА БУУРУЛ МАЙ ЧАЧ-) [ala kır yağ saçmak] Kışın zayıflayan hayvanlar, baharda otlayıp semirmeye başlamak: “Аlа buurul mаy çаçıp / Ооnаp kulаn оñgоndо…” -SO. (Hayvan biraz yağlanıp, kulun ağnayıp doyunca…)

      ala caydan (АЛА ЖАЙДАН) [ala yazdan] Yazın başlangıcından.

      ala caylay (АЛА ЖАЙЛАЙ) [ala yaz boyunca] Yazın başlangıcında.

      ala caz (АЛА ЖАЗ) [ala bahar] İlkbaharın başlangıcı, ilk yaz.

      ala cazdan (АЛА ЖАЗДАН) [ala bahardan] İlkbaharın başlangıcından: “Ala cazdan cer ayday baştayt.” (İlkbaharın başlangıcından tarla sürmeye başlayacak.)

      ala cip kırk- (АЛА ЖИП КЫРК-) [ala ip kırkmak] Alıcı kuşlar avlarını birkaç kez arka arkaya yakalayamadığında bu olayın devam etmemesi için ritüel yaparak renkli iplikleri kesmek.

      ala cipti attaba- (АЛА ЖИПТИ АТТАБА-) [ala ipi atlamamak] Sadakatli olmak, bağlı kalmak, ihanet etmemek: “Eñ negizgizsi özümdün ayalımdın astında ala cipti attagan cokmun.” -BM. (En önemlisi nikâhlı eşime ihanet etmedim.)

      ala çokul (АЛА ЧОКУЛ) [ala seyrek] Aynı olmayan, alacalı bulacalı: “Küzdüktün kee bir ceri cakşı emes, ala çokul bolup kalıptır.” -LC. (Güzlük ekinin bazı yerleri iyi değil seyrek olmuş.)

      ala döñ (АЛА ДӨҢ) [ala tepe] Su veya yoğurt ilave edilen içilebilecek sıcaklıkta et suyu: “Etten soñ ala döñ içtik.” -AJ. (Et yedikten sonra ala dön içtik.)

      ala kaç- (АЛА КАЧ-) [alıp kaçmak] 1. Kız kaçırmak: “Kalıñsız ala kaçtıñbı?” -ÇA1. (Başlık parasını vermeden kaçırdın mı?) 2. Huysuzlanmak (at). 3. Gözlerini kaçırmak: “Аsеl bizdеn közün аlа kаçа sаmооrdu аldı dа sırtkа kеtti.” -ÇA1. (Asel bizden gözlerini kaçırarak semaveri alıp dışarıya gitti.) 4. Kendini kurtarmak, kendi başının çaresine bakmak: “Еl hаnıñdı еstеn çıgаrıp, öz kаrа bаşıñdı аlа kаçıp kеttiñbi, cаlgız börüdöy.” -АTC. (Yurdunu ve hanını unutup kendi başını kurtardın mı, yalnız kurt gibi.)

      ala kaçkı (АЛА КАЧКЫ) [alıp kaçma] 1. Huysuz (at için). 2. İnsanların sözünü kesen, devamlı konuşan, laf kalabalığı yapan.

      ala kaçma (АЛА КАЧМА) [alıp kaçma] bk. ala kaçkı.

      ala kanat (АЛА КАНАТ) [ala kanat] Övüngen, zayıf karakterli.

      ala kançık şıbırgak (АЛА КАНЧЫК ШЫБЫРГАК) [ala kancık ıslatan] Sulu kar.

      ala kıldı attaba- (АЛА КЫЛДЫ АТТАБА-) [ala kılı atlamamak] bk. ala cipti attaba-.

      ala kol (АЛА КОЛ) [ala el] Adaletsiz, ayrımcılık yapan.

      ala koldo- (АЛА КОЛДО-) [ala kollamak] Birisine karşı adaletsiz davranmak, ayrımcılık yapmak.

      ala koydu bölö kırk- (АЛА КОЙДУ БӨЛӨ КЫРК-) [ala koyunu ayrı kırkmak] Adaletsiz davranmak, ayrımcılık yapmak.

      ala köödök (АЛА КӨӨДӨК) [ala bağır] bk. ala köödön.

      ala köödön (АЛА КӨӨДӨН) [ala bağır] 1. Temiz yürekli, açık sözlü: “Akbaltanın Çubagı / Ala köödön çunagı / Atınan tüşüp çurkadı.” -CM. (Akbalta’nın temiz yürekli oğlu Çubak, atından inerek koştu.) 2. Çok övüngen, boş konuşan: “Ala köödön kursagı toyso köböt.” -ML. (Çok övüngen insan karnını doyurunca şımarıyor.)

      ala kurt araloo (АЛА КУРТ АРАЛОО) [ala kurtçuk karışmak] İçine kurt düşmek.

      ala külük cıttan- (АЛА КҮЛҮК ЖЫТТАН-) [ala külük kokmak] Pis kokmak, leş gibi kokmak.

      ala küü (АЛА КҮҮ) [ala kıvam / tav] Çakırkeyif: “Añgıça ele alagüü bolup kızıgan Bektemir üygö kirip keldi.” -IK. (Tam o anda çakırkeyif Bektemir eve geldi.)

      ala küzdön (АЛА КҮЗДӨН) [ilk güzden] Sonbaharın başlangıcından itibaren.

      ala öpkö (АЛА ӨПКӨ) [ala ciğer] bk. ala köödön.

      ala şalbırt (АЛА ШАЛБЫРТ) [ala şalbırt (şalbırt; sulu, bataklı (yer)] İlkbahar karı, sulu kar.

      ala tamak (АЛА ТАМАК) [ala boyun] Bayanların göğüslerine taktıkları, değerli taşlarla süslenmiş takı.

      ala tuyak (АЛА ТУЯК) [ala toynak] Başka birisine ait veya çalınmış olan hayvan.

      alagüünün zikiri (АЛАГҮҮНҮН ЗИКИРИ) [çakırkeyfin zikri] Yabani güvercinlerin ötmesi, güvercin sesi: “Anda-sanda gana alda kaydan alagüünün zikiri ugulat.” -KC1. (Arada bir uzaklardan öten yabani güvercin sesleri geliyor.)

      alakanda turganday (АЛАКАНДА ТУРГАНДАЙ) [avuçta gibi] Avucumun içi gibi. “Alardın bardıgı men üçün alakanda turganday.” -OC. (Onların hepsi benim için avuç içinde gibi.)

      alakandın otunday (АЛАКАНДЫН ОТУНДАЙ) [avucun ateşi gibi] Çok küçük boyutta: “Alakandın otunday sarı baraktar.” -KC. (Çok küçük sarı renkli kâğıtlar.)

      alakanga kötör- (АЛАКАНГА КӨТӨР-) [avuçta taşımak] bk. alakanga sal.

      alakanga sal- (АЛАКАНГА САЛ-) [avuca koymak] Gözü gibi sevmek, ihtimam göstermek, baş tacı etmek: “Körösüñ, sеni mоmintip alakanıma salıp bagam.” -АÇ. (Göreceksin ben seni gözüm gibi seveceğim.)

      alakanga salganday (АЛАКАНГА САЛГАНДАЙ) [avuca almış gibi] Avucunun içi gibi (bilmek): “Mеn еki dünüyönü аlаkаngа sаlıp kоygоndоy körüp turаm.” -BF. (Ben iki