Kasım Tinistanov

Akademi Geceleri


Скачать книгу

      Kasım Tınıstanov

      Akademi Geceleri Tarihi Drama

      Kırgızistan’ın Bağımsızlığının 30. Yılı Anısına…

      ÖN SÖZ

      Farkındalık sahibi olan, kendi kimliğini bilen ve kararlılıkla daima ileriye yürüyen insan, kendi kabuğunu kırarak evrenselleşmeye başlar. Kasım Tınıstanov’da nesneleşen bu dünyada kendi oluşumunu gerçekleştirip eserleri ile milli bilinci uyanık tutarak unutulmaktan kurtulur. Evrenselleşen insan ise halkı için mücadele ederek halkının yükselmesini sağlar. Her halkın medeniyet temelini atan mimarları, yetenekli aydınları vardır. Kasım Tınıstanov da yetenekli bir hoca aynı zamanda devlet adamıydı.

      Kırgız yazılı edebiyatının temelini atan, şair, yazar, dram yazarı, Kırgız alfabesini kuran dilci, âlim, Kırgız halk aydınlanmasının önderi, Kırgız Kültür Enstitüsü’nün müdürü, Kırgızların ilk profesörü Kasım Tınıstanov, hayatın gerçeklerini kendi vücudunun acıyan bir parçası gibi kabul ederek, gerçek bir yazar olduğunu ortaya koyar. Kasım Tınıstanov, 37 yıllık kısa ömrünün on dokuz yıllık zaman diliminde Kırgızlar için asra bedel hizmetler yapmıştır. Sanatta materyalist anlayışın kesin doğruluğunu, sanatın halkın silahı olduğunu ve sanatın içeriğini sahne yoluyla ulaştırmak düşüncesinde olan yazar tiyatroya da yönelir. Kırgız millî tiyatrosunun edebî seviyesini yükseltme isteği ve bu yönde hükümet tarafından ilan edilen yarışma, K. Tınıstanov’un dram eseri yazmasına sebep olmuştur. Yazılıp oynandıktan kısa zaman sonra ideolojik mücadelenin yıkıntıları altına gömülerek yazarı K. Tınıstanov’un da sonunu hazırlamıştır.

      Kırgız edebiyatının tanınmış şahsiyetlerinden biri olan Kasım Tınıstanov’un Akademi Geceleri (Akademiyalık Keceler) adlı tarihi piyesin aslı Rusça olup, 1989 yılında Ziyaş Bektenov tarafından Kırgızca’ ya çevrilmiştir. Tiyatro eseri yedi perde ve bunlar içinde yer alan toplam otuz sahneden oluşmaktadır.

      Bu kitabın yayımlanmasında emeği geçen AYB başkanı Sayın Dr. Yakup Ömeroğlu’na, hayatımın dönüm noktalarında düşüncelerine başvurduğum hocam Sayın Dr. Öğr. Üyesi Nurgül Moldalieva Orozobayev’a ve Doç. Dr. Samet Azap’a şükranlarımı sunuyorum. Bu süreçte eseri baştan sona okuyarak düzenlemeler yapan yüksek lisans öğrencisi, nişanlım Ayşenur Bayrak’a teşekkürü bir borç bilirim.

Emrah ALTIOK 2021

      KASIM TINISTANOV NASIL BİR İNSANDI?

      1916 yılında Kırgız halkı Çarlık rejimine karşı devrim yaptı. Devrim sonucu doğduğu toprakları, ata yurdunu, görkemli Issık Göl’ü bırakarak Çin’e kaçtılar. Kaçarken bütün mal varlıklarını arkalarında bırakıp, açlıktan perişan hale geldiler.

      Kırgızlardan birçok insan kaçarken yüksek geçitli dağları aşamayıp, gür akışlı suları geçemeyerek hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenler hayvanlara yem olarak doğru düzgün mezarlık yapılmadan taş altlarında kaldılar.

      “Geçitleri geçemeyen insanlar,

      Yürüyecek kuvveti yok ihtiyarlar.

      Çocuklar kaldı taşlar altında,

      Ölenlere ağlayıp bağıramayanlar.

      Zorlandık geçemeyip geçitleri,

      Yaşlıların ağlanacak halleri.

      Kızlarımız taşlar altında kaldı,

      Ağlayamadan gömdük ölenleri.”

      diye hüzünlü hüzünlü şarkı söylemişlerdi.

      Fakirler grubundan çıkan ünlü Kökötöy hatip, Ak-Öküz geçidine geldiklerinde ağır hastalığından dolayı atına bile binemeden yerden kalkamayacak hale geldi. Orada yoldan geçen insanlar onun hal hatırını sormak için yanına giderler:

      – Oo, bizim kutsal Kökö’müz haliniz nasıl? Zavallı halk sağa sola kaçmak zorunda kaldığında siz böyle geçidin dibinde kalacak mıydınız? derler ona.

      Bunu duyan Kökötöy kafasını zorla kaldırıp:

      – Yarış atlı cesur delikanlılar zor şartlarda yüksek dağlardan ve sert akan sulardan geçerken öldü. Konur-Ölön’ün bataklığında otları yiyerek ölecek ben değilim. Bana hiç üzülmeyin, çoluk-çocuklarınıza sahip çıkın, yolunuza devam edin. Ben de Allah’ın bana gösterdiğini göreceğim! der.

      Çin’e giden halk malını mülkünü Kalmak’lara yağmalatıp, açlıktan kırılacakları sırada genç kız çocuklarını yarım çanta buğdaya satıp geçinirler.

      Arkama dönüp bir baksam,

      Ak gölüm göze çarpıyor.

      Issık Göl seni istesem,

      Aklım gidip geliyor.

      Oradaki Rus başkanı,

      Söyle bana, ne zaman görürüm gölümü!

      Arkama dönüp bir baksam,

      Gökyüzü gölüm görünür.

      Issık Göl seni istesem,

      Gönlüm gidip geliyor.

      Oradaki Rus başkanı,

      Ben ne zaman gölüme dönerim!

      Kaçaklara acımaz,

      Çare var mı Çinlilere

      Kızları satıp ekmek yedik,

      Yarım çanta buğdaya.

      Oradaki Rus başkanı,

      Ben ne zaman görürüm gölümü!

      Silahlı padişah biz sana

      Kalkıp da karşı gelemedik.

      Kalmak ile Çinlilere

      Karılar, kızlar gitti satılıp.

      Oradaki Rus başkanı,

      Ben ne zaman görürüm gölümü!

      Kurban olayım Issık Göl,

      Başımıza gelmeyen kalmadı!

      Ak Suu şehrine kaçıp giden Kırgız’lar açlıktan ölecek hale geldiklerinde Çin’in zengin adamlarına beş yaşındaki kız çocuğu, on sekiz ve otuz yaşındaki gelinleri satarlar. Onların üçünün de isimleri Ayşe imiş. Sonra o üçlüye halk “Yaşlı Ayşe”, “Gelin Ayşe” ve “Kız Ayşe” diye takma ad verirler.

      Kasım Tınıstanov da 1916 yılında devrim yapıp kaçan milletle birlikte Çin’e kaçar. Soğuktan donup, açlığa dayanamayarak bağırıp çağırıp ağlayan Kırgızların arasında onların hüzünlü yakınmalarını dinler.

      1918 yılında “Ak padişah tahtan indirildi, Issık -Gölde devrim yapılmış” denen haberi duyan Kasım hemen o sene kaçak Kırgızlarla beraber Issık Göl’e döner. Döndüğü yıl doğup büyüdüğü kasabası Çırpıktı’ya gitmeden, gölün diğer ucundaki Tepke köyüne dayılarına gidip, orada 1919 yılına kadar kalır.

      Elimde varlığım yok, sırtım zayıf,

      Bu bahar toprak sürdüm dayılarla.

      Lanet olası traktör de bozuluyor,

      Zorlanıyor bu yüzden kahverengi öküz.

      Hop! Hop! Sürüyorum, bağırıyorum!

      Açlığı yenmek için katlanıyorum.

      İki üç bardak ayran içip doyamayıp,

      Bir tane daha içsem diye hayal kuruyorum! diyerek öküzün başını tutan yiğitle şakalaşıyor.

      Kasım halk arasındaki gençlerin eğlence oyunlarına hiç aksatmadan katılıyordu.

      Kapkara zeytin gözün parlıyor,

      Elle yapılmış sanki kusursuz.

      Kafamı karıştırdı güzelliğin,

      Karanlık geceleri kaldım uykusuz.

      Süzülen gözlerin parlıyor,

      Çizilmiş resim gibi kusuru yok.

      Başıma niye dert yükledin?

      Sürekli