devrimden önce üç sene Sazanovka’daki dinî okulda, üç sene de Prjevalsk şehrindeki Rus-Tuzem okulunda, 1919 yılından 1924 yılına kadar Taşkent şehrindeki Kazak-Kırgız Halk Eğitimi Enstitüsünde eğitim aldı. Ama bu enstitü sadece orta eğitim veren okuldu. O eğitim yıllarında yazdığı eserleri onun Kırgız Sovyet edebiyatının öncülerinden biri olmasını sağladı. Sonra çok kısa zaman içinde Kırgız ilmî grameri üzerinde ilk olarak çok sayıda bilimsel emek harcayarak, Kırgız’ın ilk profesörü unvanını alan eşsiz yetenekti.
Bundan 1037 sene önce hayata gelip, dünyaca ünlü olan bilim adamı-doktor İbn-Sina on sekiz yaşına gelene kadar kendi zamanında ki tüm bilimleri okuyup öğrenmiştir, Kasım’ın da 36 yaşının 18 senesi boşa geçip, kalan 18 yıl boyunca hiç yorulmadan çalışması, bilim dünyasına olan katkıları insanları şaşırtıcı derecededir. 18 yaşım boş geçti, lakin ben bilimin zirvesine çıkacağım diyerek kendine ve ana yurduna verdiği sözü tuttu. İlim denizinde kendi kendince araştırmalar yapıp, hiç pes etmeden öbür kenarına yüzüp çıkabildi. Filoloji bilimlerinin şafaktaki parlayan yıldızı gibi Kırgız halkının ilk profesörü oldu. O profesör unvanını alacakken akademisyen Mar’ın yönettiği danışmada dil hakkında müthiş bir bildiri sunar. Bilimsel toplantının sonunda akademisyen Mar konuşup:
– Bilim dünyasının parlayan zirvesine çıkabilmek için dümdüz yolun olmadığını zamanında Karl Marx söylemişti. “Bilimin dar ve çamurlu yollarını geçmek için devamlı çalışmak ve güçlü olmak lazım. Cesurca adım at oğlum! Senden iyi bir bilim adamı çıkacak” der. Kasım bildiri yaptığı o kurulda o zamanlar Leningrad ve Moskova’da eğitim alıp, çalışmakta olan 7-8 tane Kırgız katılır.
“İnsan sıkı çalışarak gelişir” derler ya, bu çok doğru. Kasım gece saat 3-4’e kadar çalışan çok çalışkan bir insandı. 1926-28 yıllarında onunla beraber okuyan Şerimakun Ceenbayev bazen hafta sonlarında Kasım’ın evinde konakladığında onun gece 3-4’e kadar hiç uyumadan çalıştığına şahit olduğunu anlatırdı. “Gençliğimizde sayısal bilimin manasını iyice anlayamadığımız için onun üzerinde çalışmayıp, sözel bilimlere daha çok odaklanmışız. Ne yazık ki, çocukluğumuzdan matematik ve fizik bilimlerinin peşinden düştüğümüzde dünyaca işe yarayacak bir açılış yapıp, Einstein’ın yoluna devam ederdik belki” diye Kasım çok pişman olurdu.
Bir gün Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi bürosunun sekreteri C.Zelinskiy dört ülkeden dört kişiyi (Özbekistan’dan Profesör Karı Niyazov’u, Kazakistan’dan Asfandiyarov’u, Kırgızistan’dan Kasım’ı ve Türkmenistan’dan birisini) davet edip, onların her birini birden çağırıp yarım saat kadar sohbet ettikten sonra “Yakında Orta Asya bürosunda dil meselesiyle alakalı olacak toplantıda asıl bildiriyi K.Tınıstanov, ek bildiriyi de Profesör Karı Niyazov hazırlayacak” der. Kasım onların hepsinden daha çok bilgisi olan koca bir bilim adamıydı. Edebiyat bilimiyle ilgili herhangi bir tartışma olursa kiminle tartışırsa tartışsın hepsinin ağzının payını verecek kadar çok bilgiliydi.
1930 yılının yazında Merkez Pedagoji teknik okulunu bitirmek üzereyken Cumhuriyet yetkililerinin Frunze’deki teorik seminerine katılırlar. O seminere Caynak Saadayev, Cusup Abdrahmanov, Turdalı Tokbayev, Kasım Tınıstanov, Bayalı İsakeyev, Osmonkul Aliyev, Satar Kulmatov, Tokçoro Coldoşev, Bazarkul Daniyarov, Ibray Toyçinov, Akmatbek Cumabayev, Akun Mıktıbekov, Abdılda Ayılçinov, Kalim Rahmatullin, Satıbaldı Naamatov ve birçok iş adamları katıldılar. Seminerde Merkezi Pedagoji Teknik Okulu’nun çap derslerini veren hocası Boris Lunin çaptan ders okudu. O hatip, dilinde biber olan yiğitti. Konuşması bittiğinde herkes alkışladı. Soru- cevaplardan sonra konuşma hakkında kimin fikri var diye sorulduğunda K.Tınıstanov elini kaldırıp kürsüye çıktı ve “Genç filozof yaptığı konuşmasında teorik olarak iki büyük hata yaptı. O böyle değildi, şöyleydi”, – diye Boris Lunin’in bir saat yaptığı konuşmasını 15 dakikada tamamen yok etti. Tınıstanov’un uyarısından sonra Lunin kürsüye çıkıp, Tınıstanov benim hatalarımı doğru buldu diye kendi yanlışlarını kabul etti. Orada oturanlar hayran kaldılar.
O sene sonbahar dönemi Tınıstanov tarafından yanlışları bulunduktan sonra Boris Lunin felsefeyi bırakıp, coğrafya dersi vermeye başlar. Sonra Boris Kasım ile birlikte müzede de çalıştılar. Müzede çalıştıklarında müzenin müdürü Dementiyev, Kasım, Lunin ve Satıbaldı Naamatov dördü konuşurken Dementiyev Ermeniler hakkında bir fıkra anlatır. Kasım:
– Bu fıkrayı ben Rusça şiire çevirip yazayım mı? der. O zaman Dementiyev:
– Rus dilinde güzel bir bildiri yapmak sizin elinizden gelir fakat Rus dilinde şiir yazmayı beceremezsiniz, der. İkisi hemen o dakika iddiaya girerler, ertesi gün Kasım Rus dilinde yaklaşık on beyitlik şiir yazıp diğer üçüne okuduğunda, Dementiyev yerinden fırlayıp:
– Sayın Kasım, ben senin mükemmel yeteneğine şahit oldum. Sen beni yendin! Özür dilerim! Bu şiirinde dil ve sanat açısından hiçbir eksik yok, deyip Kasım’a sarılıp onu öper. Dementiyev, aşırı derecede eğitimli insandı, biyolog ve filologdu. Kasım ile beraber Kırgız dilinin biyolojik terimini de yapmışlardı.
1937 yılının başında Kasım Moskova’ya gidip Doğuyu Tanıma Enstitüsü’ne araştırmacı olarak çalışmak için işe alınmış haberi duyulduğunda: “Orta Asya’da edebiyat ve bilim adamlarının arasında Kasım ile kıyaslanacak bilim adamı yoktur. Sadece Azerbaycan’ın Profesör Çolponzade’si ve Kırım Tatarlarının Profesörü Kebepzade’si Kasım’ın seviyesindeki bilim insanları diyebiliriz. Eğer şimdi Kasım Moskova’ya gidip çalışırsa o zaman Türkologların en bilge insanı olacağı kesin” derdi Polivanov gülerek.
1933 yılında Kırgız Türkçesinin terminoloji sözlüğünü oluşturup bastı. “Kırgız dili fakir bir dil diyorsunuz. Ama Kırgızcadaki “moral”, “üröy” (surat manası gibi), gibi kelimelerinin tam anlamıyla Rusçadaki çevirisi varsa bana söyler misiniz” diye gülerdi Kasım.
Kasım suçlanıp hapse atıldığında İ. Batmanov’un müsaadesi ile onun tüm kitaplarını ve yazılarını toplayıp polis memurları arabayla alıp gitmişlerdi. İşte böylece Kasım’ın tüm arşivi tamamıyla yok olmuş. 1957 yılında Iysa Ahunbayev Ziyaş Bektenov’u çağırıp Kasım’ı aklamak için Kırgızistan Merkez Komisyonu Bürosuna beş sayfa dilekçe yazmış, onu gösterir. Iysa Bektenov:
– Ziyaş, sen Kasım ile birlikte uzun süre çalıştın. Onun çalışmalarını en iyi sen biliyorsun. Onun hakkında yazdığım dilekçeyi sen tamamlayabilir misin? Ben onu içeriye aldıklarında gidip evindeki arşivlerini sadece bir kere değil, üç kere arattırdım, maalesef bir tane bile sayfa bulunamadı, der.
– Iysa, sen Kasım’ın arşivini boşuna orada araştırmışsın, eğer onu bulmak istiyorsan “tepesi delik” olanların evinden arattırmalıydın, diye cevap verdi Bektenov. Iysa ona uzun süre suskun suskun baktı ve hiçbir şey söylemedi. Sonra da Bektenov’un anlattıklarını dilekçeye ekleyip tamamlamıştı.
1934 yılında Stalin’in “Leninizm Meseleleri” adlı kitabını Rusçadan Kırgızca’ya aktarmak için Kırgızistan bölgesel komisyonu Kasım Tınıstanov’u görevlendirirler. Kasım’ın yazdığı analizi dinlemek için yaklaşık 30-40 kişi toplanıp, toplantıyı Sovyet Halklarının Danışma Birliğinin başkanı B.İsakeyev kendisi gözetti.
Kasım’a söz verildiğinde o:
–Kitabın sadece on altı sayfasını okuduktan sonra yirmiye yakın hata buldum ve devamını hiç okumadım, diye eline kalem alıp tahtaya üç parça çizgi çiziyor, sol tarafına Rusça cümleyi, ortaya cümlenin Kırgızca aktarmasını,