Cemile Kınacı

Kazak Tiyatrosunda Kadın Meselesi


Скачать книгу

Cemile Kınacı

      Kazak Tiyatrosunda Kadın Meselesi. (1920-1928)

      Türk modernleşmesinin kadın öncülerine…

      Ön Söz

      Fransız İhtilâli’nin ardından eşitlik, özgürlük ve insan hakları alanındaki gelişmeler, kadınların da bu gelişmelerden etkilenerek toplum içinde kendi durumlarını sorgulamalarına ve hak arayışı içine girmelerine sebep olur. Kadınlar artık başta eğitim hakkı olmak üzere, erkeklerin sahip olduğu temel haklardan yararlanmak ister.

      XIX. yüzyılın ortalarından itibaren dünyanın dört bir tarafında haklarını talep eden kadınların başlattıkları hareketler ortaya çıkar. İngiltere ve ABD ortaya çıkan kadın hareketlerinin gözlendiği ilk ülkelerdir. Daha sonra farklı coğrafyalarda ortaya çıkan bu kadın hareketleri, ortaya çıktıkları ülkelerin kendine özgü gelenek görenekleri ve toplumsal diğer koşulları içinde gelişme göstermiştir. Bununla beraber hepsinin ortak noktası kadınların canla başla verdikleri eşitlik ve özgürlük mücadelesidir.

      Batı’daki kadın hareketinin gelişimi aşamalı bir seyir izlemiştir. Batı’da kadın hareketinin ürünü olan kadın kuruluşları, ilk yıllarda hayırseverlik ve kadın eğitimi konularında faaliyetler yürütmüş, daha sonra ise tam eşitlik talebinde bulunmuştur. Eşitlik talebinin son halkası ise Batı kadınının seçme ve seçilme hakkı mücadelesi olmuştur. Osmanlı sahasında da Batı’dakine benzer bir sürecin yaşandığını, Osmanlı kadın hareketinin de hayırseverlik, eğitim, basın yayın faaliyetlerine katılma ve nihayetinde siyasal hak elde etme çabası şeklinde geliştiğini görmekteyiz. Batı ve Osmanlı sahasında bu şekilde gelişen kadın hareketi, Rus Çarlığı’nın siyasî egemenliği altındaki Türk Dünyası’nda da benzer biçimde gerçekleşmiştir.

      Rusya idaresi altındaki Türk yurtlarında Türk Kadın Hareketi’nin temsilcileri, tıpkı Batı’daki kadın hareketlerinde olduğu gibi önce 1800’lü yılların sonlarından itibaren Türk ve Rus okullarına girerek eğitim almaya başlamış, hayırseverlik faaliyetleri içinde yer alıp açlara el uzatmış, Balkan Savaşları’nda örneğini gördüğümüz gibi gönüllü hemşireler olarak yaralı Türk askerlerinin yaralarını sarmıştır. Türk Dünyası’nın yenilikçi kadınları nihayetinde 1917’ye gelindiğinde siyasal haklarını aramışlardır.

      1800’lerin sonlarından itibaren Çarlık Rusya’da Müslüman Türk toplumları arasında kadın sorununa dikkat çeken yenilikçi Türk aydınları, kadın yenileşmesinin ilk önemli aşamasını kadınların eğitim meselesi olarak görmüştür. Türk kızlarının sistemli bir şekilde okumaya başlaması, İsmail Bey Gaspıralı’nın 1884’ten itibaren uygulamaya koyduğu Usul-i Ce-did hareketi ile olmuştur. Kırım ve İdil-Ural bölgesinde etkili olan yenileşme hareketi Türkistan sahasını da yoğun biçimde etkilemiştir.

      Gaspıralı ilk olarak Tercüman’da kadının toplumsal konumuna dair yazdığı önemli yazılarla kadına dikkat çekmiştir. Kadınlar Ülkesi adlı eseri ile mizahî üslûpla bir kadın ütopyası yaratarak, Arslan Kız ile güçlü ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir Türk kızı imajı oluşturmuştur. Bütün bu çabaların ardından toplumda kadın haklarına dair bir duyarlılık meydana gelmiştir. Gaspıralı en nihayetinde edebî eserlerinde kurduğu ütopik kadın dünyasını Rusya’daki ilk Türk kadın dergisi olan Alem-i Nisvan ile ütopyadan gerçeğe dönüştürmeyi başarmıştır. Kırım ve İdil-Ural’da başlayan kadın yenileşmesi meselesi, Kazak aydınlarına da tesir etmiş, Kazak aydınlarının kadın meselesi üzerine eğilmelerine vesile olmuştur.

      Bu eserde Gaspıralı öncülüğünde başlayıp Türk Dünyası’na yayılan kadın yenileşmesinin bir ayağını oluşturan Kazak kadın yenileşmesi, Kazak tiyatrosu çerçevesinde ele alınmıştır. 1920’li yılların sonuna kadar Dünya’da ve Osmanlı’da kadın hareketlerinin seyri genel hatlarıyla eserde ortaya konulmuştur. Türk Dünyası’ndaki kadın yenileşmesi ise 1917’ye kadarki dönem ve 1917’den sonraki dönem olmak üzere iki başlık altında incelenmiştir. Bunun bu şekilde yapılmasındaki amaç 1917 Ekim Devrimi’ne kadar Türk Dünyası’nda yenileşme hareketi içerisinde gelişme gösteren kadın yenileşmesi, İsmail Bey Gaspıralı’dan doğrudan etkilenmiş, bu minvalde gelişme göstermiş ve 1917’ye gelindiğinde Türk Dünyası kadınları somut başarılar elde etmiştir. 1917 Ekim Devrimi sonrasında ise Sovyet Hükümeti kadın yenileşmesine kendi ideolojisi doğrultusunda yön vermiştir. Kadın meselesi, Sovyet Hükümeti’nin özellikle 1920’li yıllarda en önemli argümanlarından biri olmuştur. Bu dönemde kadın yenileşmesi, Sovyet ideolojisinin etkisiyle Gaspıralı’nın etkisinden farklı bir minvalde gelişme göstermeye devam etmiştir.

      Kazak edebiyatında tiyatro türü esas alınarak Kazak kadın meselesini işlediğim bu eserde, Kazak tiyatrosunun teşekkülü ve 1920’li yıllarda modern Kazak tiyatrosunun gelişmesi ele alınmıştır. Çalışmada kullanılan örneklem Kazakistan’da Kazak yazarlar tarafından yazılan ve 1920-1928 yılları arasında Kazakça yayımlanan kadın konulu sekiz piyestir. Bu örnekleme dahil edilen piyesler, Kazak tiyatrosunda doğrudan kadın sorunlarını ele almak ve kadın meselesini toplumun gündemine getirmek için kaleme alınan piyeslerdir. Piyes örneklemindeki bazı eserlerin ilk defa yazılıp sahnelenme tarihleri 1920 yılından öncedir. Ancak eserlerin müstakil bir kitap olarak ilk yayımlanma tarihleri çalışmaya esas alınmıştır. Piyesleri kaleme alan kadın sorununa duyarlı Kazak yazarların biyografik bilgileri de çalışmada verilmiştir. Bu yazarlar 20. yüzyılın başında yaşamış ve Kazak kültür tarihi içinde önemli yerleri olan Kazak yenilikçi aydınlardır. Piyeslerin yazarları olan bu aydınların içinde Alaş hareketinin önemli temsilcileri de yer almaktadır. 1930’lu yıllarda Stalin’in yürüttüğü aydın katliamında tutaklanan Mirjakıp Duvlatulı sürgünde hayatını kaybetmiştir. Jüsipbek Aymavıtulı, Saken Seyfullin ve Koşmuhambet Kemengerulı ise Stalin’in Kızıl Kırgın’ında katledilmişlerdir.

      Eser, üç bölüm halinde inşa edilmiştir. Yazar özgeçmişleri ve piyes özetleri verilirken kronoloji esas alınmıştır. Çalışmanın edebiyat çalışması olmasından hareketle çalışmada transkripsiyon işaretleri kullanılmamıştır. Ayrıca Kazakça piyeslerden aktarılan söylemlerde vurgulanmak istenen cümleler koyu olarak belirtilmiştir.

      Bu çalışmayı hazırlarken sevgi ve ilgileriyle beni destekleyen, bana her zaman güvenen anneme, babama ve kardeşlerime sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Fikirleri ve yorumlarıyla yalnızca akademik hayatta değil, her konuda beni her zaman destekleyen ve özellikle bu kitabın gelişmesine katkı sağlayan kardeşim Hüseyin Arif Kınacı’ya ayrıca teşekkür ederim.

      Kitabın yazılış sürecinde ihtiyacım olduğu her an yardımını eksik etmeyen değerli arkadaşım Akmaral Kulmagambetova’ya ve büyük dedesi Koşke Kemengerulı’nın hayatıyla ilgili özel arşivinden belgelerini benimle paylaşan değerli bilim adamı Kayırbek Kemengerulı’na en içten şükranlarımı sunuyorum.

      Son olarak Kazak Tiyatrosunda Kadın Meselesi başlıklı çalışmamı yayımlayarak emeğimi ve çalışmamı taçlandıran Kazakistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği’ne ve Bengü Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Yakup Ömeroğlu’na teşekkür ederim.

Ankara, 2017

      Giriş

      Dünyada ve Türkiye’de Kadın Hareketinin Filizlenmesi ve Gelişmesi

      Genel olarak dünyada, aydınlanma dönemi sonrasında kadınlar toplumsal konumlarına ve yaşadıkları eşitsizliklere karşı itirazda bulunmaya başlar. Özellikle Fransız İhtilâli’nin ardından eşitlik, özgürlük ve insan hakları alanındaki gelişmeler, kadınların da bu ortamdan etkilenerek toplum içinde kendi durumlarını sorgulamalarına ve bir hak arayışı içine girmelerine sebep olur.

      1789’da yaşanan Fransız İhtilâli’nin ardından ilk kez kadınların bilinçli bir şekilde hak arayışına girdikleri dikkati çeker. İhtilâl’le birlikte hâkim olan eşitlik, kardeşlik ve özgürlük gibi kavramlardan kadınlar da yararlanmak ister (Yapar Gönenç 2006: 66). Bu bakımdan 1792 yılında yayımlanan Mary Wollstonecraft’ın Kadın Haklarının Doğrulanması adlı kitap, kadın haklarının, insan hakları perspektifinden ilk defa dile getirilmeye başlanması açısından önemli bir eserdir. Eserde kadınların insan haklarına vurgu yapılmakla birlikte, toplumda kadına yüklenen ve kadının sorumluluğu olarak görülen ev içi görevlerin kadının doğası gereği olamayacağı