Sovyetler döneminde baskılar ve azınlık ruhu ile devam ettirilen Türk kültürü, Komrat, Çadır Lunga gibi şehirlerde yeni kuşaklarda yok olmaya başlamıştır.
Gagauz Türklerinin, ilerde Ukrayna sınırları içerisinde yaşayan Odessa bölgesi Gagauzları ile birleşme ihtimalleri üzerinde durulmalıdır.
Moldova Cumhuriyeti, Sovyetler Birliğinden ayrılıp bağımsızlığını ilân ettikten sonra tayin edilen ilk büyükelçilerimiz Ender Arat ve Mü’min Alanat beyefendilerin Gagauzlar üzerinde yarattıkları olumlu tesirler daha sonra inkıtaya uğramış; Gagauz Türkleri’nin Türkiye’ye bağlanan umutları, hayal kırıklığına dönüşmüştür.
Gagauz Türkleri, nüfusu, dinleri dikkate alınarak önemsenmeyebilir. Ancak, Gagauz Türklerinin haritadaki yerine bakılırsa; problemin sanıldığından daha büyük olduğu anlaşılacaktır. Ülkemizin Gagauz Türkleri’ne ilgisi Moldova Cumhuriyeti ile sınırlı kalmamalı; Ukrayna Cumhuriyeti’ndeki Gagauzlar da bu çerçeveye dahil edilmelidir.
Gagauz coğrafyasında, Rum Ortodoks Kilisesi, ABD destekli Protestan Kilisesi, Bahailer, Yehova Şahitlerinin yoğun faaliyetleri yanında Türkiye Cumhuriyeti tarihin omuzlarına yüklediği vazifeyi üstlenmelidir. Herkesten önce bu kardeşlerini sahiplenmelidir.
1934 yıllarında Atatürk’ün bu coğrafya ile ilgili politikası, Gagauz Türklerine ilgisi; projelerimize, çalışmalarımıza işaret, rehber kabul edilmelidir.
GAGAUZ DESTANLARI ÜZERİNE
“Ki Gagauzlar halis Türk soyundan gelmektedirler ve de eski zamanlarda Kavarna Balçık bölgesinde, Dobruca’da kendi padişahlıkları varmış ve şanlı bir hakanmış Dobrotiç (1354-1378)”
Muhterem Sadr, Muhterem âlimler, Gagauz söyleyişiyle pahalı dostlar…
İlim âlemi için böylesine anlamlı bir günde, sizlere büyük Türk çınarının küçük bir dalı olan Gagauz Türklerinin destanlarını tanıtmaya çalışacağım.
Gagauzlar, yoğunlukla Moldova Cumhuriyeti’nin güney doğusunda, Gagauz Eri denilen özerk bölgelerinde (Gagauzların tahmini nüfusu: 150.000) ve Ukrayna’nın Odessa ve Reni bölgesinde (tahmini nüfus: 40.000) ayrıca Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Kazakistan’da yaşayan Hristiyanlığın Ortodoks mezhebine mensup bir Türk topluluğudur.
Asırlarca Bizans, Osmanlı, Bulgar, Romen, Sovyet, Moldovan ve Ukrayna bayrakları altında varlıklarını ortaya koyamayan, sürülen, ezilen, horlanan, kullanılan, asimile edilmeye çalışılan bu küçük Türk topluluğu, azınlık psikolojisiyle sımsıkı sarıldıkları dilleri gibi, kültürlerini de kıskançlıkla muhafaza etmişlerdir. Gagauz Türklerinin folklorunu, tabiatiyle kültürünü, dört katman olarak görmek ve değerlendirmek gerekir:
1. Hristiyanlık öncesi kültürlerinden getirdikleri adetler ve inanmalar ki, hâlâ canlı bir biçimde devam etmektedir.
2. Hristiyanlık,
3. Komşu kültürlerin (Bulgar, Romen, Moldovan, Rus, Ukrayn) tesirleri ve
4. İslâmi tesir…
Gagauzlar, toprağa bağlı olarak yaşamış; çiftçilik ve hayvancılıkla geçinen bir halktır. Tarım ve hayvancılığa mahkûm edilen Gagauz Türkleri’nin yaşadığı Bucak yöresine Sovyet döneminde de sistemli olarak endüstri ve sanayi girmemiştir.
Yüzyıllar boyunca azınlık psikolojisiyle kendi kabuğuna çekilen, köylerde, tarlalarda dillerini ve kültürlerini büyük bir titizlikle, kutsal bir hazine gibi muhafaza eden Gagauzlar, hürriyetleri kısıtlandığı, dillerinin fonetiğine uygun alfabeyle yazma imkânı tanınmadığı için romanlarını, tiyatrolarını, şiirlerini yaratamamışlardır. 1930’lu yıllarda Mihail Çakır’ın Gagauz Türkçesi ile kaleme aldığı dua kitapları, sözlük çalışması ve Gagauz tarihinden (Bessarabkalı Gagauzların İstoryası) sonra Gagauz dilinde edebî faaliyetler ancak 1950’lerden sonra Dimitri Karaçoban’la başlar. Dimitri Karaçoban, Dionis Tanasoğlu, Nikolay Baboğlu, Todur Zanet, Todur Marinoğlu, Stefan Kuroğlu, Mina Köse, Stefan Bulgar, Petri Yalıncı… millî romantik duyuş tarzıyla eser veren şâir ve yazarlarıdır. Gagauzlar, Düz Hava, Kadınca.. gibi halk dansları toplulukları (ansamble) ile halk ezgilerini ve danslarını, zorluklar içinde olsa da yaşatma gayretindedirler. Ressam Dimitri Savastin (Mete Savaşan), heykeltraş Tanas Karaçoban, kompozitör Dimitri Gagauz… çağdaş sanat dünyasında yer edinmeye çalışan sanatçılarıdır. Edebî faaliyetleri 1950’lerden itibaren başlayan Gagauzların zengin bir folklora sahip olduklarını söylemek mümkündür.
Gagauz Türklerinin folklorları hakkında, V. A. Moşkof, Atanas Manof, Stefan Kuroğlu’nun eserleri dışında; Dionis Tanasoğlu, Gagauz folklor mahsullerini ve çağdaş edebî yaratmaları 1959 yılında Bucaktan Sesler isimli eserinde toplamış; daha sonra Nikolay Baboğlu’nun 1969 yılında neşrettiği Gagauz Folkloru isimli antolojisinde folklor mahsulleri bir araya getirilmiştir. Konumuzla ilgili olarak Lüba Çimpoeş’in doktora tezi olan “Gagauz Destanları”nı da zikretmeliyiz. Mustafa Argun-şah ve Harun Güngör, Gagauz Türklerini tanıtıcı, birkaç farklı baskı yapan eserlerinde Gagauz Folkloruna geniş yer vermişler; Nevzat Özkan, Kültür Bakanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi 12. cildinde çağdaş Gagauz edebiyatı yanında Gagauz folkloru ve edebiyatı hakkında araştırmacılara zengin malzeme sunmuştur. Sayfalarında Gagauz folkloru ve halk edebiyatına geniş yer ayıran Sabaa Yıldızı dergisi, Ana Sözü, Gagauz Sesi, Halkın Birlii gazetelerini de zikretmek gerekir.
Bugün elimizde Gagauz Türklerine ait, özellikle Ukrayna’nın Reni, Akimovka; Moldova’nın Çadır-Lunga bölgelerinden ve Kazakistan’dan derlenmiş destan parçaları bulunmaktadır. Gagauz Destanları hemen bütün folklor malzemesi ve şifahi halk edebiyatı mahsulleri gibi henüz tam derlenmemiş; tasnif edilip değerlendirilmemiştir. Elimizdeki derlemelerden Köroğlu, Tepegöz gibi destan parçalarının yanında; kaynağını tarihî olaylardan alan manzumeler de mevcuttur. Ballada türküleri olarak literatura giren manzumeleri de Gagauzların trajik geçmişinin destanlaşmış manzumeleri olarak kabul etmek gerekir.
Elimizdeki destan parçaları Gagauzların yaşadıkları çok dar bir alandan tespit edilmiştir. Bu demektir ki, Gagauzlar içinde destanlar yahut destan parçaları için yeni derleme ve araştırmalara vakit geçirilmeden ihtiyaç vardır. Dastan, epos, legenda olarak tanıtılan bu metinleri, yapıları, üslûpları ve motifleri bakımından tam bir incelemeye tabi tutmak hem Gagauz kültürünün mahiyetini izah edecek hem de Türk dünyasında Gagauzların yerini belirleyecektir.
Öncelikle, elimizdeki derlemeler için kullanılan terminoloji üzerinde durmak istiyorum. Dionis Nikolaeviç Tanasoğlu, 1990 yılında Kişinev’de yayımlanan Ana Dili (5) isimli ders kitabında Geroyluk (1) Eposu, yani Dastannar başlığı altında destan ve epos kavramlarını izah eder:
EPOS: (Grek – epos- laf, annatmak) Folklor yaratmalarından bir soy (legendalar, dastannar, masallar, türküler), angısı annader çoktan olmuş işler için, haliz geroyluk için, büülü de işler için.
GEROYLUK EPOSU (DASTANNAR) Annader halkların istoriyalarından en büük, sayımlı olmuşları, artistik kolaylıkların yardımınnan.
Türk halklarında var zengin geroyluk eposu da, angısının dastannarında gösteriler çok eski zanannardan buyanı türlü, geroyluk olmuşları (geroy lat., heros –girgin, yarıalla), kavi hem girgin (2)batırların (3) yaptıkları, onarın düşleri titsi (4) hayvannarlan, dragonnarlan (5), insanı korumak için. Var geroyluk eposları, anadan bir batırın, hanın, girginin yaşamasını hem yaptıklarını.