Abdülkerim Dinç

Gagauzlara Dair


Скачать книгу

kavramını izah eden Nihad Sami Banarlı (Resimli Türk Edebiyatı, cilt:I) Legenda için: “Tarihten önce veya tarihin kuruluş asırlarında söylenen efsanelerdir” derken; Epope için: “Daha çok tarih devirlerindeki kahramanlar veya kahramanlıklar hakkında söylenen destanlardır” tarifini yapar ve Türkçede destanın, hem legende hem de epope karşılığı olduğuna dikkat çeker. Banarlı’nın destan tarifi, Diyonis Tanasoğlu’nun tarifi ile benzerlik gösterir.

      Siz değerli bilim adamlarına derlemelerle tespit edilmiş destan parçalarını tanıtmaya çalışacağım.

      Kazakistan Gagauzlarından derlenen Dengiboz destanı, “Su Aygırı” efsanesi, Köroğlu destanı ve Dede Korkut hikâyelerinden Bamsı Beyrek’ten izler taşır. Hatta Dengiboz destanı için, Bamsı Beyrek hikâyesinin bir varyantı diyebiliriz. Destanın kahramanı genç tarafından üç yılda yetiştirilen Dengiboz, olağanüstü özellikler gösterir. Dengiboz, suya bastığı an kuru toprak çıkarır; kazığını sökerek sahibini uyarır; onunla konuşur. Akkavak padişahının kızının, kendisiyle evlenmek isteyen 39 gencin kafasını kesmesi; kahramanımızın kırkıncı kişi olacağı; kervandan haber alma; güvercinle haber gönderme, üzerinde durulması gereken motiflerdir.

      Destanın hikâyesi kısaca şöyledir: Kahramanımız, ihtiyar bir adamın sattığı üç taydan en zayıf olanını satın alır. Dengiboz adını verdiği tayı üç yıl yetiştirir. Olağanüstü özellikler gösteren Dengiboz, suya bastığı anda kuru toprak çıkarmaktadır.

      Genç adam, Akkavak Padişahının kızıyla yarışa girer. Bu yarışlarda kızı yenen onunla evlenecektir. Akkavak Padişahı’nın kızı, böyle yarışlarda otuzdokuz gencin kellesini kesmiştir. Kırkıncı kelle Dengiboz’un sahibi kahramanımız olacaktır.

      Yarışlarda Akkavak Padişahının kızı hileler yapar. Mesela, kuş avlamaya çıktıklarında Genç adama şarap içirip sarhoş eder ama kendisi su içer. Dengiboz, bağlandığı kazıktan kurtulur ve insan gibi konuşarak sarhoş olan sahibini uyandırdığı gibi kendisine nasıl binmesi gerektiğini de öğretir. Bir kamçı Dengiboz’a, bir kamçı kıza vuran Genç, kızdan çok kuş vurur. Akkavak Padişahının kızının kuş avında kullandığı tüfek de hilelidir. Muhafızlar, Padişahın kızının verdiği tüfeğin yerine genç adama farklı bir tüfek verirler ve delikanlı üç kuş vurur.

      Genç kızın güreşmek için üzerine giydiği kıyafet de büyülüdür. Genç, eğer kızın kıyafetine bakarsa büyülenecek ve bütün kuvveti yokolacaktır. Yaşlı bir kadın, Genç kızın hilesine delikanlıya söyler. Ertesi sabah kendisini güreşmek için çağırmaya gelen kızı, kıyafetine hiç bakmadan tuttuğu gibi yıkar.

      Akkavak Padişahının kızı ile evlenen Genç, ülkenin sınırlarını dolaşırken, Türkmen padişahı, Delikanlıyı kaçırır ve yedi yıl tutsak eder. Ancak, Türkmen Padişahı, tutsak Genç’i çok sevmiştir; bu yüzden serbest bırakır. Genç, zindanın önünde dururken oradan geçen bir kervandan aynen Bamsı Beyrek hikâyesinde olduğu gibi memleketinden sual eder.

      “Te o geçiy kervan. O göriy kervanı da diy onara:

      – Be, vatan oldu bize, bu zından taşı. Be, nerden çocuklar, hey, gelir-gelişiniz, Nerden alırsınız bu kumaşı, Alır da satarsınız?

      Ben yatırım bu yastıylan, Kılıcım durıy da küfü da pasıylan Kervandan:

      – Bizim gelişimiz, çocuk, hey, Özü da elinde.

      Biz bu kumaşı Hind içinden alırız, Alır da satırız.

      Çocuk:

      – Çok selemnar götürersiniz padişah bubama, Nice gördünüz ayler (ağalar), öle de söleniz! Kervandan:

      – Çocuk, hey, buban indi (di) tahtından.

      (H)en küçük kızkardaşin geçirdi düne de halinden.

      Koca ninen mahrum kaldı iki de gözünden.

      Zindandan çıkan Genç, atı Dengiboz’u çağırır. Bu sahne de, Dede Korkut hikâyelerindeki benzer sahneleri çağrıştırır.

      “Çocuk, çıkıp zındandan:

      Dengibozum, Dengibozum,

      Dön beri üzünü de göremem,

      Kurttur kulaazı,

      Çatık kaşları.

      Gitti elimizden Akkavak kızı. Dön geri, dön, üzünü de göreim, İkilip ikileim (eğilip eğileyim), dizini de tozunu da sile-im, Sarılaim-sarmaşaim gözünü de öpeim.”

      Türkiye Dışandaki Türk Edebiyatları Antolojisi 12 (Romanya ve Gagavuz Türk Edebiyatı), Kültür Bakanlığı, 1999-Ankara, s.239)

      Memleketine gitmek isteyen Gençle, Türkmen Padişahının Kızı da gitmek ister. Delikanlıya bir güvercin verir. Sınıra vardığı zaman güvercini gönderecek ve kız da peşinden gelecektir. Genç, sınıra geldiği zaman güvercinin kafasını koparır; atı Dengiboz’u çağırır. Dengiboz ve sahibi kavuşurlar.

      Tepegözler destanı, Dede Korkud hikâyelerinden Basat’ın Tepegöz’ü Öldürmesi hikâyesi ile büyük benzerlik göstermektedir.

      Üç arkadaş çalışmak ve para kazanmak için çıktıkları yolda bir Tepegözle karşılaşırlar. Tepegöz, gençleri yanında çalışmak üzere ikna eder. Gençler Tepegöz’ün beşbin koyununa bakacaklardır. Tepegöz, mağarasına götürdüğü gençlerden birisine bakır kazandaki suyu kaynatmasını ve su kaynayınca kendisini uyandırmasını söyler. Genç su kaynayınca Tepegöz’ü çağırır. Tepegöz, genci kaynar suya daldırıp sonra yer. İkinci genci çağırır ve aynı şekilde onu da yer. Üçüncü genç de Tepegöz’ün çağrısı üzerine giderken kuzulardan birisi dile gelir ve Tepegöz’ün arkadaşları gibi kendisini de yiyeceğini; dikkatli olmasını tenbihler. Üçüncü Genç, kaynayan suyu Tepegöz’ün kafasına dökerek gözünü kör eder.

      Gözü kör olan Tepegöz, genci yakalayabilmek için koyunları teker teker yoklayarak dışarı çıkarmaya başlar. Bunun üzerine aynı kuzu, bir koyun kesmesini, postunu üzerine geçirmesini ve bu suretle dışarı çıkmasını öğütler. Bir posta bürünerek kurtulan Genç, Tepegözün elinden aldığı sihirli yüzüğü kuyuya atar. Yüzüğün ardından kuyuya düşen Tepegöz’ün üzerine taşlar atarak Tepegöz’ü öldürür.

      Tepegözler destanı, Homeros’un Odysseus destanındaki Tepegözlerle (Kiklop) ilginç bir biçimde büyük benzerlik gösterir. Odysseus’daki tepegözler de (kiklop) insan yerler. Odysseus ve adamları Kiklopların mağarasında esir kalırlar. Kiklopların kralı Polyphemus her gün bir genci yer. Odyssseus, Polyphemus’u sarhoş ettikten sonra gözünü kör eder. Odysseus ve adamları koyunların altına girerek mağaradan kurtulurlar.

      Dionis Tanasoğlu, Köroğlu destanını şöyle tanıtır: “Türk halkların folklorunda var bir geroy, adı Kör-oglu. Onun girgin yaptıkları için düzülmüş gözel pietler, annatmak hem türkü.

      Neçin demişler ona Köroğlu?

      Bobası onun Hasan, zorda kalıp, yanaşmış bir zengin hem fena beye beygir bakma. Beyin bir kere üfkesi çıker Hasana da izin verer onun gözlerini çıkarsınnar. Adam kör kaler. Ama varmış onun bir oolu, adı Ali. Bu çocuk pek severmiş beygirleri. Bobosında varmış sade bir genç tay. O onu büüder da emin eder, ani kin çıkaracek hain beylerden kendi bobası için hem hepsi fıkareler için. O girgin düşer onnarlan, ona toplaşer çok girgin yigitler da düzerler bir kavi asker. İnsan demiş ona girgin Kör-oglu (körün oglu). Bu dastan Kör-oglu rasgeleer bizde de.” (Dionis Tanasoğlu, Ana Dili, Kişinev-1990, s.15)

      Gagauzlardan derlenmiş Köroğlu destanının, “bir adam varmış”