Karakaş Şuayip

Özbek Edebiyatı Yazıları


Скачать книгу

hâkimiyeti altında yaşayan Türklerin de 20. yüzyıldaki macerası, karışık ve kanlı hâdiselerle doludur. Bu Türklerin hepsi, Rusya’da cereyan eden olayların tesiriyle hemen hemen aynı kaderi paylaşmışlardır. 19. yüzyılın sonlarından itibaren gittikçe hızlanan işçi grevleri ve ihtilâlci grupların faaliyetleri, 20. yüzyıl başlarında çarlık rejimini tehdit eder boyutlara ulaşmış, 1905 yılında Japonya karşısında alınan ağır mağlûbiyetten sonra Rusya’da 1905 yılında meşrutiyet ilân edilmiştir.

      Meşrutiyetin ilân edilmesinin ardından Türkler de siyasî bir örgütlenme içine girmişler; İsmail Gaspıralı, Kadı Abdürreşid İbrahim, Yusuf Akçura, Fatih Kerimî, Ali Merdan Topçubaşı, Musa Carullah Bigi, Abdullah Apanay, Ahmed Ağaoğlu, Hüseyinzâde Ali Turan, Sadri Maksudî Arsal gibi isimlerin önderliğinde kongreler düzenleyerek 1906 yılında Müslüman İttifakı adıyla bir de siyasî parti kurmuşlardır. Bu parti, meşrutiyetle birlikte Ruslara tanınan siyasî, sosyal ve kültürel hakların Türklere de tanınması için mücadele edecek; Rusya idaresi altında yaşayan Türkler arasında siyasî, sosyal ve kültürel birliği sağlamaya çalışacak; Türkleri günün şartlarına göre eğitmek üzere her yerde yeni okulların açılması, kitap, gazete, dergi neşredilmesi, kütüphaneler kurulması yolunda faaliyetler gösterecektir. Eğitim sisteminin her yerde aynı olmasına, mahallî şive ile birlikte bütün Türkleri birleştirmek üzere edebî dil olarak Türkiye Türkçesinin okutulup öğretilmesine dikkat edilecektir. Bu kültürel faaliyetlerin yanı sıra Türklerin partisi siyasî faaliyetlerde de bulunmuş, katıldığı seçimlerde Rus parlamentosu Duma’ya birçok Türk milletvekili göndermiştir.

      Müslüman İttifakı’nın kongrelerine Kırım, Kafkasya, İdil-Yayık, Sibir, Türkistan, Kırgız-Kazak ili vb. yerlerden temsilciler katılmış, alınan kararları Türk yurtlarında uygulamak üzere hummalı bir faaliyet başlamıştır.

      Yine bu dönemde Ermeniler, Rusya’nın da tahrikiyle bir Türk şehri olan Erivan’dan başlayarak Karabağ, Nahçıvan, Gence, Bakû gibi yerlerde silâhsız Azerbaycan Türklerine saldırmaya başlayınca Ahmed Ağaoğlu, 1905 yılında yurdunu savunmak üzere Difâî adlı siyasî bir dernek kurmuştur. Ağaoğlu, 1908 yılında Türkiye’ye göç etmek zorunda kalınca bu dernek dağılmıştır.

      Bu dönemde, 1900’lü yılların başlarından itibaren Türkler tarafından millî uyanışa hizmet eden birçok gazete ve dergi çıkarılmıştır. Kırım’da, 1883 yılından beri çıkarılmakta olan Tercüman’dan başka Millet ve Vatan Hâdimi; Kazan’da Vakit, Şûrâ, Kazan Muhbiri, Tan Yıldızı, Âzat Halk, Ülfet, Beyânü’l-hak ve Yıldız; Azerbaycan’da Hayat, İrşad, Füyûzât, Terakki ve Molla Nesreddin; Kırgız-Kazak ilinde Kazak; Özbekistan’da Terakki, Hurşid ve Şühret; Türkmenler arasında ise Mecmua-yı Mâverâ-yı Bahr-i Hazar adlı gazete ve dergiler yayımlanmıştır.

      1905’te meşrutiyetin ilânından sonra üç yıl müddetle devam eden kısmî serbestlik döneminde Türkler, siyasî bir güç hâline gelmeye çalışmışlar, eğitimde reform sayılabilecek yeni okullar açmışlar, birçok kitap, gazete ve dergi çıkarmışlar, millî aydınlanma ve şuurlanma yolunda büyük gayretler göstermişlerdir.

      1907 yılından sonra Türkler arasındaki millî uyanışı bastırmak üzere Rus hükûmeti tarafından sıkı tedbirler alınmıştır. Türklerin gelişmesine hizmet eden okullar, gazete ve dergiler kontrol altına alınmış, büyük bir kısmı kapatılmış; birçok Türk aydını tutuklanarak hapsedilmiş veya sürgüne gönderilmiş, bu tutuklamalardan kurtulanlar ise Türkiye’ye göç etmişlerdir. O sırada Türkiye’de II. Meşrutiyet ilân edilmiştir. Rus baskısı sebebiyle İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Hüseyinzâde Ali Turan gibi aydınlar, 1908’den sonra Türkiye’de Türk Derneği, Türk Yurdu ve Türk Ocağı’nın kurulmasında görev alarak Türkçülük akımına büyük bir hız kazandırmışlar ve İstanbul’u bu akımın merkezi hâline getirmişlerdir.

      Bu dönemde Azerbaycan’da Mehmed Emin Resulzâde, daha önce Ahmet Ağaoğlu’nun Difaî derneğinde görev alan kadro ile birlikte 1911 yılında Müsâvat Partisi’ni kurar. Parti, Azerbaycan’ı Rus idaresinden kurtarmak ve İstanbul’un himayesinde Türk birliği fikrini gerçekleştirmek üzere kurulmuştur. Müsâvat Partisi kısa zaman içinde hızla gelişmiş, 1919 yılında, “Bir defa yükselen bayrak bir daha inmez!” sloganıyla Azerbaycan’ın istiklâlini kazanmasında en önemli rolü oynamıştır.

      Birinci Dünya Harbinde Rus orduları büyük kayıplar verince Çar hükûmeti, 1916 yılı Ocak ayında bir kararname yayımlayarak Özbek, Kazak ve Kırgız Türklerinden yaklaşık 500.000 kişiyi askere alacağını ilân eder. Daha önce yüz binlerce Tatar, Başkurt, Türkmen ve Azerbaycan Türkünü cepheye süren Rusya, bu defa şiddetli bir tepkiyle karşılaşır. Rus işgalinden beri köle muamelesi görerek toprakları ellerinden alınıp sefalete mahkûm edilen Türkler, bu asker toplama kararnamesi karşısında haklı olarak isyan ederler. 1916 Temmuzunda başlayan isyan, kısa zamanda bütün Türkistan’a yayılarak bir millî hareket hâlini alır.

      Münevver Kaarî, Pehlivan Niyaz, Osman Hoca gibi Türkistanlı Ceditçilerin önderliğinde başlayan ve istiklâl hareketine dönüşen isyan, teşkilâtsızlık sebebiyle başarıya ulaşamamıştır. İsyan sırasında 673.000 Türk hayatını kaybetmiş, 168.000 Türk Sibirya’ya sürülmüş, 300.000’den fazla Kazak ve Kırgız Türkü de canlarını kurtarabilmek için Çin idaresi altındaki Doğu Türkistan’a kaçmak zorunda kalmıştır. Kaçanların yarıdan fazlası da açlık, hastalık ve soğuk sebebiyle dağlarda ölmüştür. Bir milyondan fazla Türkün hayatına mal olan bu isyan, Türkistan’a istiklâlini kazandırmaz, fakat Çar idaresinin de yıkılışını hazırlar.

      1917 yılı Şubat ayında başlayıp Kasım ayında gerçekleşen Bolşevik İhtilâli, Türklere istiklâllerini kazanmak için yeni bir fırsat vermiştir. Zira ihtilâlin liderleri Lenin, Stalin ve Troçki, yayımladıkları 2 Kasım 1917 tarihli beyannamede, milletlerin kendi kaderlerini serbestçe tayin edebilme haklarını kabul ve ilân etmişlerdi. Bunun üzerine Türkler, Azerbaycan Türk Cumhuriyeti, Hîve (Harezm) Devleti, Buhara Millî Devleti, İdil-Ural Millî Muhtariyeti, Kırım Millî Cumhuriyeti, Başkırt Muhtar Cumhuriyeti, Alaş-Orda Kazak Millî Hükûmeti ve Hokand Millî Muhtar Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır.

      Fakat Rusya’da Bolşevik ihtilâlini yapanlar, idareye hâkim olduktan sonra verdikleri sözde durmamışlar, bu yeni kurulmuş bulunan millî devletleri birkaç yıl içinde birer birer yıkarak çarlık rejiminden daha sert bir politika takip etmeye başlamışlardır. Sovyet ordusunun 1918 yılı Şubat ayında Hokand Cumhuriyetini kanlı bir şekilde yıkması, yeni bir isyan hareketinin başlamasına sebep olmuştur. Türkistan Türklerinin asıl adı “Korbaşı Hareketi” olan bu son millî ayaklanması, Rusların hareketi tezyîf etmek maksadıyla verdikleri “Basmacı Hareketi” adıyla tarihe geçmiştir.

      Hokand’da başlayan ve çok kısa zamanda bütün Türkistan’a yayılan bu istiklâl mücadelesi, 1924 yılına kadar şiddetli bir seyir takip etmiş, bu tarihten sonra, 1932 yılına kadar gittikçe zayıflayan ve nihayet Sovyet idaresi tarafından kontrol altına alınan mevzi bir hareket hâlini almıştır. Fakat kısa bir süre Enver Paşa’nın da liderlik etmesine rağmen bu istiklâl hareketi de teşkilâtsızlık sebebiyle 1916 isyanı gibi başarısızlığa uğramıştır. Türkiye’deki İstiklâl Harbiyle aynı yıllara tesadüf eden bu millî hareket sırasında ne kadar insanın hayatını kaybettiği hâlâ bugün bile bilinmemektedir.

      Kızılordu’nun Korbaşı/Basmacılık millî hareketini kontrol altına alıp hâkimiyetini sağlamasının hemen ardından 1924 yılında Türkistan, Moskova tarafından Rus millî politikasına uygun şekilde parçalanarak