Mekemtas Mırzahmetulı

Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri


Скачать книгу

as Mırzahmetulı

      Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri

      ÖNSÖZ

      Kazak bilim insanı Mekemtas Mırzahmetulı 9 Mayıs 1930 yılında Kazakistan’ın Çimkent eyaleti, Maytöbe köyünde çok çocuklu bir ailede dünyaya gelmiştir. Kazakistan’da Sovyet siyasetinin ve yapay açlığın hüküm sürdüğü bu dönem, Mekemtas Mırzahmetulı’nın ailesini de derinden etkilemiştir. Zanaatkâr babası, uygulanan acımasız Sovyet cezalandırma sisteminin kurbanı olmuş ve hayatını ceza evinde kaybetmiştir. Kardeşlerini de bu açlık ve siyasî kıtallerin uygulandığı yıllarda kaybetmiştir. Mekemtas Mırzahmetulı’nın anlatımıyla: “Ailede annem, sekiz aylık kız kardeşim ve ben kalmıştık. Açlığı unutturmak için annem kazana taş koyup kaynatırdı. Beklerken uyuyakalıyorduk. Bir gün komşu köyde yaşayan akrabamıza gitmek için annem bizi almış, yaya olarak yola çıkmıştık. Köye yaklaşırken karşımıza kurtlar çıktı. Annem o an zor bir karar vermek zorunda kalmıştı. Sekiz aylık kardeşimi kurtlara doğru atarak beni kucağına alıp kaçmaya başladı. Kurtlar kız kardeşime saldırırken biz kurtulmuş olduk. Köylüler olay yerine geldiğinde kız kardeşimin sadece saçları kalmıştı.” Bu acı olay, Kazakistan’da yaşanan ve her aileyi etkileyen yapay açlığı ve halkın çaresizliğini en iyi şekilde yansıtmaktadır. Yazarın başından geçen bu üzücü hadise, Yakup Ömeroğlu’nun ‘İki Çınar’ kitabındaki ‘Kazak Gördüğün Azap’ başlıklı hikâyesine de konu olmuştur. Bu hikâye, Mekemtas Mırzahmetulı’nın kıtlık döneminde ailece verdikleri mücadelenin yanı sıra milyonlarca Kazak Türkünün açlıktan öldüğü gerçeğini de açığa çıkarmaktadır. Çalışma, Sovyetler Birliği’nin toplumun değerlerini, yaşam biçimini ve hayatta kalma mücadelesini ne ölçüde etkilediğini göstermek bağlamında oldukça önemlidir. Tarih kitaplarında yer almayan ve irdelenmeyen bu tarihî ve toplumsal olgular ancak Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra dile getirilmeye başlanmıştır.

      Çocukluğu bu zor yıllarda geçen Mekemtas çok başarılı ve gayretli bir öğrencidir. 1948 yılında liseyi bitirdikten sonra Almatı Devlet Üniversitesini kazanır, ama ailevî sebeplerden dolayı başkente gidemez. Öğretmen Enstitüsü’nde bir yıl okuduktan sonra eğitimden memnun kalmadığı için bütün olumsuz şartlara rağmen başkente gitmeye karar verir. Abay Devlet Pedagoji Üniversitesi’nin Filoloji Fakültesi Kazak Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazanır. 1953 yılında üniversite eğitimini tamamladıktan sonra mecburî hizmet için Özbekistan’a Taşkent Devlet Pedagoji Enstitüsü’ne okutman olarak görevlendirilir. Stalin’in 1953 yılında öldüğünü düşünecek olursak Mırzahmetulı’nın SSCB’nin pek çok dönemine bizzat şahitlik ettiği daha iyi anlaşılacaktır.

      Mekemtas Mırzahmetulı’nın hayatında ll. Dünya savaşındaki askeri faaliyetlerinden dolayı Sovyet ve Kazakistan kahramanı olarak kabul edilen Bauırcan Momışulı’nın etkisi çok büyüktür. Mırzahmetulı şöyle der: “Ben yarım mankurttum ve Sovyet ideolojisinden çıkamamıştım. Momışulı millî meseleler ve gelenekler konusunda gözümü açtı. Doktora döneminde onun evinde yaşamam bana çok şey kattı. Momışulı’nın askerî mektepten kalan çok sayıda eski kitabı vardı. Halk bu tür kitapları saklamaktan korktuğu için yırtmış veya yakmıştı. Momışulı bu kitapları muhafaza etmiş ve sonra kaybolmasın diye bana vermiştir.”

      Mırzahmetulı, 1961 yılında Abay Pedagoji Üniversitesi Kazak Edebiyatı kürsüsünde Doktora Eğitimine Bauırcan Momışulı’nın referansıyla başlar. Doktora Tez konusu Kazak aydını Abay Kunanbayev’in edebî mirası ile ilgiliydi. Doktora Tez Danışmanı K. Cumaliev, Abay ile ilgili konunun seçiminde ısrar etmişti. Mekemtas Mırzahmetulı, hayatı boyunca Abay mirasını araştırdı, ama okulda da üniversitede de Abay ile ilgili ders alamadığını da belirtir. Üniversitede K. Cumaliev’in Abay ile ilgili ancak bir dersine katılabildi. Çünkü K. Cumaliev “halk düşmanı” ilan edilerek 25 yıla mahkûm edilmişti.

      Mekemtas Mırzahmetulı, “Abay Kunanbay’ın Edebî Mirasının Araştırmaları” konulu Doktora Tezini karşılaştığı zorluklara rağmen 1965 yılında savunur. Ona göre Abay, toplumun ruhanî gelişimi için önemli ve ebedi bir konudur. 1969-1975 yıllarında Abay Üniversitesi Kazak Edebiyatı Bölümünde Doçent, 1975-1991 yıllarında Kazakistan Bilimler Akademisi’nde, Avezov Edebiyat ve Sanat İlmî-Araştırma Enstitüsü’nde Abay Araştırmaları Bölümü Başkanı olarak çalışır. 1982 yılında “Muhtar Avezov ve Abaytanu Promlemaları” adlı monografisi yayınlanmıştır. Profesörlük için şart olan 2. Doktora Tezini de (Muhtar Avezov ve Abay Araştırmaları Meseleleri) tüm engellere rağmen ancak 1989 yılında savunmuştur.

      1990-2000 yıllarında Yesevi Uluslararası Kazak-Türk Üniversitesi’nde Kazak Edebiyatı Bölümü Başkanı, Tarih Etnografya Araştırma Merkezi Müdürü, ardından Dulati Taraz Üniversitesi’nde Öğretim Üyesi, Dekan ve Rektör Yardımcısı olarak çalışır. Uzun yıllar M. O. Avezov Edebî Müzesi Müdürü olarak da görev yapmıştır. Bu dönemin başlıca eserleri: “Abay Jurgen İzbenen” (1985), “Abaytanuda Jariyalanbağan Materyaldar” (1988). “Kazak Kalay Orıstandırıldı” (1993), “Abaydın Adamgerşilik Murattarı” (1993), “Abaydı Oku, Tanırka” (1993), “Abay jane Şığıs” (1994), “Abaytanu Tarihi” (1994), “Voshojdeniye Muhtar Avezova k Abayu” (Rusça:1995), “Avezov jane Abay” (1997), “Türkistan’da Tuğan Oylar” (1998), “Abaytanu Dârısterının Derek Közderi”, “Abaydı Bilmek Parız Oylı Jaska” (1997), “Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi Kazak Edebiyatı II. Cilt 28” (2004) vd.

      Prof. Dr. Mırzahmetulı’nın sunumu ve açıklamalarıyla yayına hazırladığı eserler: “Halkın Sıyı” (1986), K. Baybolov’un “Tölebi Destanı” (1991), M. Avezov’un “Edebiyat Tarihi” (1991), Ş. Kudaybergenov’un “Türk, Kırgız-Kazak Hâm Handar Şeciresi” (1991), “Üş Anık” (1992), “Musulmandık Şartı”, “Bayırcan Batır”, “Aynalğan Atı Anızğa Momışulı”(2000), K. Ömıraliyev’in “Abay Aforizmı” (1993), B. Momışulı’nın “Psihologiya Voynı” vs. “Abay” ve “Muhtar Avezov” Ansiklopedilerini hazırladı. “Abaytanuşı Ğalım”, Köne Taraz” (2000), “Türkistan Taras arası”, “Mâdi Akın Şığarması” vd.

      Mekemtas Mırzahmetulı arşiv çalışmalarına büyük önem verdi, arşivlerde çalışırken sadece Kazakların değil, az nüfuslu halkların geçmişini de öğrenme fırsatı elde etti. Arşiv verilerini karşılaştırarak, ll. Dünya Savaşı öncesi bile Kazakların milyonlarca insan kaybettiğinini fark etti. Mekemtas Mırzahmetulı gençlik yıllarında Moskova’dan Özbekistan’a gelen bir akademisyene şu soruyu yöneltir: “Lenin, önce şovenistler, sonra milliyetçilerle mücadele edilmesi gerektiğini söylerken, Kruşçev niye önce milliyetçiler, sonra şovenistlerle mücadele edilmesi gerektiğini vurgulamıştır?” Bu soru için Mekemtas Mırzahmetulı üniversite idaresi tarafından sorgulanır ve uyarılır. Özbekistan’da çalışırken Mekemtas Mırzahmetulı, Hukuk ve Felsefe derslerine de girmiştir. O dönemden itibaren kâğıt üzerinde her şeyin düzgün, ama hayatta farklı olduğunu görür. Sovyet ideolojisinin önde gelen eşitlik sloganının da hayatta farklı sergilediğini ve Rusların her zaman bir adım önde olduğuna şahit olur.

      Mekemtas Mırzahmetulı hayatı boyunca Türk topluluklarının özünü değiştiren tarihî ve siyasî olguların perde arkasını araştırmak için arşiv çalışmalarında dergi ve gazeteleri incelemiştir. Meselâ, 1928 yılının “Jana Edebiyat” dergisinin bir yıllık yayınlarını araştırarak, toplumsal şartların insan hayatını nasıl etkilediğini, millî bilince yönelik saldırıların nasıl başlandığını, açlık ve sömürgecilik siyasetinin uygulandığı bu dönemin Sovyet Türk halklarını nasıl etkilediğini ve yeni edebiyatın nasıl oluştuğunu anlatır.

      Mekemtas Mırzahmetulı, edebiyat araştırmalarını her zaman tarih, hukuk ve felsefe alanlarıyla bağlantılı olarak yapar. Çarlık döneminde başlayan ve Sovyet döneminde devam eden siyasetin bilhassa üç Türk halkı için uygulandığını düşünmektedir: öncelikle Nogaylar. Birkaç milyon iken doksan bin kalmış ve çoğu Ruslaşmıştı. İkincisi, Kırım Tatarları. XVI. yüzyılda sayısı iki milyon iken, günümüzde yaklaşık 500 bin nüfusa düşmüşlerdir. Üçüncüsü de Kazak halkıdır. 1916 yılında altı milyon olan halkın dört milyonu imha edilmiştir. Böylece siyasî demografi meselelerinin de araştırılması gerektiğini ortaya koyar. “1934-1940 yılları arasında aydın kesim imha