‘Abay Yolu’ eserinin üçüncü kitabının ‘Çatışmada’ (Шайқаста) başlıklı kısmını ve ‘Üstat Şair’ (Ақындар ағасы) (1949) romanının ilk nüshasındaki ‘Cenazede’ (Қазада) başlıklı bölümü karşılaştırmalıdır. Bu eser Avezov müzesinde muhafaza edilmektedir. Yazarın el yazmalarında birçok değişiklik ve fazlaca kısaltma yaptığı ortaya çıkmış kısacası otosansür metodunu kullandığı görülmüştür.
İlk olarak Avezov’un ‘Üstat Şair’ romanının ‘Cenazede’ başlıklı bölümünün ilk nüshasının üzerinde durmak gerekir: “Bence, gelecekte toplumu iyiliğe ve özellikle de aydınlığa götürecek yolda sadece din etkili olacaktır.” şeklinde yazar. Eserde Abay’ın dinî fanatizme maruz kalmaması valinin hoşuna gitmiştir. Kafası farklı konularla meşgul olan vali, Hristiyanlığı özellikle de Ortodoksluğu göklere çıkarmaya başlamıştır. Vali Sibirya’da yaşayan gayrı Rus halklardan Kırgızların kendi geleneksel inançlarını reddederek Hristiyanlığı kabul ettiğini ayrıntılı olarak anlatmıştır. Burada Rus olmayan halkları farklı açılardan değerlendirmektedir. Kazakların bu zamana kadar yeni bir dinin yeni bir geleceğe götürdüğünü anlamadığını ve İslam dininde kalmaya devam ettiğini belirtmiştir. Valiye göre Sibirya’daki Hristiyan nüfus kısa sürede gelişecek ve mutlu olacaklardı. Bu şekilde konuşması valiyi Hristiyanlığı yayan biri gibi göstermiştir. Abay ses çıkarmadan dikkatle sohbet arkadaşını dinlemektedir. Bu valinin hoşuna gider ve birden söz kalabalığı yaparak Abay’a akıl vermeye başlar. Abay’ın Rus şiirine olan düşkünlüğünü bilerek Puşkin ve Lermantov’un Ortodoks kilisesinin propagandacıları olduğunu ifade eder. Onlar dışında da eğitimli misyonerlerden bahseder. Kazan’da ünü yayılan misyoner Nikolay İvanoviç İlminski’yi,4 Türkmenistan’da tanınan N. P. Ostroumov’u5 ve şahsen tanıdığı Omsk’ta yaşayan büyük misyoner A. Alektorov’dan6 bahseder.
Akmola ve Semey bölgelerinin idari, askeri ve mali işlerini vali yönetmektedir. Fakat bu bölgedeki dinî işler için bir de yönetim merkezi vardır. Bu işleri bir piskopos idare eder. Vali bu piskoposla Kazakların Hristiyanlaştırılmasına yönelik sorunlar üzerine birkaç defa görüşmüştür. Bu iki bölgeyi yöneten piskopos Omsk’ta yaşamaktadır. Semey’e taşınarak çoğunluğu Kazaklardan oluşan bir köyde Misyon adı altında bir kilise inşa etmiş ve artık burada yaşamaya başlamıştır. Kazak asıllı yetim çocukları eğiterek onları Hristiyanlaştırması ile ünlenmeye başlamıştır. Vali, Abay’ın söylediklerini yanlış anlamış ve onu Kazakların Hristiyanlaştırılması faaliyetlerinde kullanabileceğini dahi düşünmüştür:
“Bundan böyle Kunanbayev’den bambaşka bir insan yaratacağım. Göreceksiniz, bu insanı Rus İmparatorluğuna faydalı olacak, ülkemizde ortodoksluğu yaymaya yönelik kilisemizin kutsal işlerinde ziyadesiyle hizmet edecek bir kişi haline getireceğim.”
Misyonerlik faaliyetlerinden bahsederken İrkutsk vilayeti, Yakutsk bölgesi, Barabin Tatarları ve Minusin Tatarları gibi Rus olmayan halkların Hristiyanlaştırılma faaliyetlerinden pek çok örnek verir. Kırgızlarla komşu olan Oyrat Altaylarının da kendi dinlerini bırakıp Hristiyanlığı kabul ettiğini anlatır. Vali, kiliselerdeki Ortodoksluk faaliyetleri ve misyonerlerin gayrı Rus halkları Hristiyanlaştırma çalışmaları konusunda yeterli bilgiye sahiptir. Bu halkların Hristiyanlaştırılmasından bahsederken söz sahibi knyezlerin, zengin köylülerin, beylerin bu işte çok yardımı olduğunu vurgular. Hatta bazı knyezlerin Hristiyanlaştırma faaliyetinde çok gayret gösterdiğinden ve İmparator majestelerinin özel teşekkürüne layık görülerek Petersburg’a davet edildiklerinden bahseder.
Batı Sibirya ve İrkutsk’un bazı valileri Hristiyanlığı yayma faaliyetindeki aktif çalışmaları sebebiyle Kutsal Sinodun7 teşekkürüne layık görülmüştür. Bu valilerden ikisi Petersburg’a davet edilerek büyük bir saygı ve ilgiyle karşılanmışlardır. Vali bu sırada Çar’ın özel ricasını anımsamaktadır:
“Yüksek rütbeli generalin halkım arasındaki itibarıma bu derece kıymet verdiğini düşünmezdim. Otoritemi bahsettiğiniz maksatlarda kullanma niyetinde olduğunuzu da sizden beklemezdim. Benim halkım dindar değildir. Özünde din fanatizmi yoktur. Fakat biz geleneksel olarak İslam’ı yayıyoruz. Halkımın Müslümanlıkla ilgili aynı kutsal emelleri mevcuttur. Var olan dinî gelenekleri yıkma, halkım arasında yeni dinî yayma zorunluluğu olduğunu düşünmüyorum. Ben de halkım gibi dinî fanatizmden uzak, dinî bütün bir Müslümanım. Bu yaşıma kadar ne din öğretmenliği yaptım ne de vaaz verdim. Dolayısıyla ben kötü bir hocayım. Bu nedenle benden ‘iyi bir papaz olur’ şeklindeki görüşünüz beni şaşırtıyor.” 8
Losovski Abay’ı mağlup edememiş, onu misyoner yapamamıştır. Böylece yazar valinin sözleriyle Çarlık Hükümeti’nin yürüttüğü Hristiyanlaştırma, Ortodoksluğa dönme faaliyetleri üzerinden Kazak halkının Ruslaştırılma politikasını gün yüzüne çıkarmıştır. Görüldüğü gibi yazar, Çarlık rejiminin politik hedeflerinin aktif ideologları olan bütün misyoner ilim adamlarının adlarını ve idari konumlarını korkusuzca dile getirmiştir. Aynı zamanda yazarın 1950’lerde genç nesillere buzdağının görünen kısmını anlatma kararına vardığı hissedilmektedir.
Romanda dolaylı olarak bile olsa Kutsal Sinod’a, doğu ülkelerinde Ortodoksluğu aşılayıp benimsetme üzerine misyonerlik politikası yürütenlere, seçkin faaliyet adamlarına, İlminski, Alektorov, Ostroumov gibi profesörlere, Sibirya’daki az nüfuslu halkların Hristiyanlaştırılmasında şiddete dayalı tutuma ve valilerin Kutsal Sinod tarafından teşekküre layık görülmesine değinilirken, sosyal sorunların kaynağı yeterince ayrıntılı bir biçimde kaleme alındı mı? Ve neden bu konuyla ilgili birçok detay ‘Abay Yolu’ eserinin üçüncü kitabında üstünkörü yazıldı?
‘Kuşatmada’ (Korşauda) başlığı altında Misyon’un toplumsal ve ideolojik içyüzü vali ve Abay arasında geçen diyalogla ilk başta anlatılmıştır. Fakat ‘Abay Yolu’ eserinin tekrardan yazılan üçüncü kitabı ‘Çatışmada’ başlıklı bölümde yazar otosansür metodunu kullanmıştır. Bu durumu net bir biçimde görebilmek için eserin üçüncü kitabının ‘Savaşta’ bölümünde dile getirilen fikirlere başvurulabilir:
“… Çarlık idaresi ve Ortodoks kilisesi öğretmeninin Kazaklar, Tatarlar ve diğer halklara karşı kaba davrandığını Pavlov’un kendisi de biliyordu. Kendisinin ve hemfikir olduğu kişilerin bu politikaya karşı olduklarını Abay’a söylemek istiyordu. Pavlov ciddi bir şekilde Çarlık faaliyetlerini eleştirmeye başladı:”
– “İmamlar, zenginler şehrin fakir ve cahil insanlarını kandırıyor. İnsanlara yangın kulesi yakınındaki postanenin yanında duran beyaz kiliseyi gösteriyorlar. Bu kiliseye ‘misyon’ deniyor. Peki bu misyonda kimler yaşar? Büyük din adamları. Dinî rütbesi Omsk valisinin rütbesine eşdeğer olan Akmola ve Semey bölgelerinin seçkin din önderi piskopos Andrian, Kazakların nüfus olarak fazla olduğu köye özellikle gelmiştir. Peki neden buraya göç etti? Elbette Kazak ve Tatar halklarını Hristiyanlaştırmak için.” Pavlov böylelikle Abay’ın bilmediği misyonun sırrını açığa çıkarır.
– “Beyaz kilisenin yanında okul var. Evsiz çocukları oraya topluyorlar. Şu an otuzdan fazla Kazak ve Nogay çocuğunu eğitiyor ve Hristiyanlaştırıyorlar.”
İvaşkin yetim Mekeş’i misyonun yatılı okuluna vermiştir. Misyon da bu Kazak çocuğa Butin soyadını