Mekemtas Mırzahmetulı

Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri


Скачать книгу

Ruslara itaat etmek için kanunları değiştirip köylü idareciler getirdiler. Kazakları içten zayıflatmak amacıyla farklı seçim sistemi uygulayıp, yabancı personel alarak Kazakları birbirlerine karşı kışkırttılar.” 10

      Yazar, Kazak halkının yaşadığı güçlükleri bu cümlelerle ifade etmiştir. Tam anlamıyla sorunun nereden kaynaklandığını, halkın kaderiyle kimlerin oynadığını çok iyi anlamıştır. Böyle kapsamlı sosyo-politik olayların hayata geçirilmesinde elbette Çar II. Aleksandr’ın 5 Temmuz 1865’te hazırladığı özel fermanı etkili olmuştur. Çünkü Çar’ın kendi el yazısıyla hazırladığı bu resmî belgede özellikle iki konuya dikkat çekilmektedir. Birincisi 1867 yılından itibaren uygulanması planlanan, hükümet tarafından özel olarak hazırlanan, Kazakların Çarlık iradesine itaat etmesini öngören ve ‘yeni düzen’ olarak adlandırılan yönetmelik sistemidir. İkincisi ise Ruslaştırma politikası aracılılığıyla Kazakları gelecekte Ortodoks yapabilmek için bütün şartların öngörülmesidir.

      Tarihi kaynaklar Çarlık İmparatorluğu’nun Rus olmayan halkların kullandıkları dil ve yazıdan uzaklaştırılarak Hristiyanlaştırma ve Ruslaştırma politikası uyguladığına tanıklık etmektedir. ХIV. yüzyılda Çuvaş, Mordvin, Komi halklarının sömürgeleştirilmesi bunun en açık örneklerindendir. Örneğin, Komi halkından olan papaz Stefan Komi alfabesini Rus yazı sistemi temelinde hazırlayarak misyonerlik faaliyetini sürdürmüş ve piskoposluğa kadar yükselmiştir. Başka bir örnek ise Kasım Hanlığı’nın son varisi olan Sayın Bolathan’ın XVI. yüzyılda Hristiyanlığı kabul edip adını Samson olarak değiştirmesidir. O dönemde Hristiyanlığı kabul edenlerin kendi ailesinin verdiği ismi reddederek adların ve soyadlarının Ruslaştırılması geleneği başlamıştır.

      Çarlık Rusya’nın en sağlam ideolog ve misyonerlerinin bütün gayretlerinin Tatar halkını Hristiyanlaştırmak olduğu tarihten bilinmektedir. Bu işi ilim adamı ve misyoner İlminski üstlenmiştir. İlminski bu mücadelesinde gerici bir eğitim-öğretim yapısının temsilcisi olarak yazdığı pedagojik misyonerlik sistemini Tatar toplumuna uygulamıştır. İlminski’nin gelişine kadarki dönemde askeri şiddete maruz kalarak Hristiyanlaştırılmış on binlerce Tatar kendi dinlerine dönmeye başlamıştır. Buna bağlı olarak Kutsal Sinod tekrardan Tatarların Hristiyanlaştırılmasına yönelik emir çıkarmıştır.

      Dağıstanlıların Hristiyanlaştırılmasında yabancı misyonerler de faaliyet göstermiştir. İlminski’nin yabancı misyonerlerin faaliyetlerinden tecrübe edinebilmesi için yabancı ülkelere gönderilmesi uygun görülmüştür. Böyle bir tecrübe Çarlık Hükümeti için son derece önemlidir. Çünkü bu dönemde Sibirya, Kafkasya, Volga Bölgesi halklarını Hristiyanlaştırma ve Ruslaştırma politikasını gerçekleştirmeye yönelik faaliyetler aktif bir biçimde başlamıştır. Sırada Kazaklar ve onları takiben Orta Asya halkları vardır. Hristiyanlaştırma ve Ruslaştırma politikası Kazakların dinî bilinçleri, millî gelenek-görenekleri göz önünde tutularak gerçekleştirilmiştir. Misyoner ilim adamları bu amaca ulaşmak için Kazak halkının maneviyatının tarihsel gelişimi, psikolojisi, gelenek ve göreneklerini ayrıntılı olarak öğrenmiş ve bilimsel çıkarımlara dayanarak misyonerlik politikasının strateji ve taktik yöntemlerinin temelleri üzerinde çalışmışlardır.

      Misyonerler Kazakları Tatarların dinî etkisinden çıkarmayı ve iki halkın iletişim kanallarını kapatmayı öncelikli görevleri olarak belirlemiştir. Böyle bir amaca yönelmelerinin sebebi Tatarların Kazak okul ve medreselerinde eğitim vermeleri, İslamiyet’i yaygınlaştırma ve güçlendirmeleri, yazışma ve tercüme işlerini sağlamalarıdır. Kısacası Tatarlar toplum nezdinde itibara sahiptir. Diğer taraftan Kazaklardaki İslam inancı Tatarlara kıyasla çok güçlü değildir. Kazak toplumunda çoğunlukla Şamanizm ve İslam inançları bir aradadır. Müslüman olmalarına rağmen günlük yaşamlarında atalarının nasihatlerine uyarak gelenek ve göreneklerini korumuşlardır. Kazakların iki dinî inanca sahip olma özelliğini ve bazı noktalarda İslamiyet’e olan uzaklıklarını yazar Ruzbehan şu cümlelerle ifade etmektedir “…Kazaklar günümüzde bile putlara tapmaktadır. Bu nedenle namaz kılıyor olsalar da onları dinsiz olarak tanımlamak gerekir. Onlar hala güneşe tapıyorlar… Topraklarından geçen Müslümanlarla alay ediyorlar.” şeklinde ifade etmiştir.11

      Kazakların bu özelliğini Çarlık idaresindeki memurlar ve misyonerler kavramış ve bu durumu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak için tedbirler almıştır. Onları bu eylemi gerçekleştirmeye yönelten sebeplerden biri Kazaklara komşu olan ve Şamanizm’e inanan Sibirya halklarının, sömürge halkları arasında Ortodoksluğu zorla benimseme konusunda tecrübeli olmasıdır.

      Sömürgeciler ve misyonerlerin Rus İmparatorluğu hâkimiyetinde olan ve diğer Türk halklarından hem sayıca hem de kapladığı alan bakımından daha fazla olan Kazakları dikkate almama gibi bir durum söz konusu değildi. Bu geniş toprakları hızlı bir biçimde ekonomik ve ideolojik açıdan işgal etmenin politik açıdan büyük bir anlam taşıdığının bilincindeydiler. Örneğin, Akmola valisi ‘tamamen gizli’ ibaresi taşıyan resmî bir yazısında şu şeklinde belirtmiştir:

      “Kazaklar kendilerini Müslüman olarak adlandırsalar da dinî yaşamlarında olduğu kadar özel hayatlarında ve ahlaki ilişkilerinde Kuran’a, şeriata ya da diğer Müslümanlık inançlarına göre değil kendi adetlerine göre yönetiliyorlar… Kazaklar Müslümanlık öğretilerini iyi bilmedikleri için bağnazlıktan uzak bir millettir. Ruslara kolaylıkla uyum sağlayabilirler.”

      İlminski Müslümanlar arasında daha derin köklere sahip olan Tatarların Hristiyanlaştırılması konusunda başarı elde edememiştir. Bu nedenle İslamiyet’i çok derine inmeden kabul eden Kazakların yukarıda belirtilen özelliklerini de göz önünde bulundurarak 1872 yılında iş için Kazan’dan Orenburg’a geçmiştir. Çarlık Hükümeti tarafından işgal altında tutulan halkların erken dönemde Ruslaştırılmaya ve Hristiyanlaştırılmaya başlandığını 1731’de Volga Bölgesindeki halklar için senato kararıyla Yeni Hristiyanlaştırılmışlar Bürosu’nun (Novokreşçenskoy Kontorı) kurulması doğrulamaktadır. Kazak toprakları işgal edilip Rusya ile Çin arasındaki sınır belirlendikten sonra Kazak toprakları devletin özel mülkü olarak ilan edilmiştir. Yeni topraklara Rus köylüleri göç etmeye başlamıştır. Çarlık Hükümeti’nin sömürgeci politikasını güvenle uygulayacağı yöntemlerden biri budur. Valiler yeni sömürge topraklarına Rus köylülerinin kitlesel göçünün politik önemini çok iyi bilmektedir. Rus İmparatorluğu İçişleri Bakanı L. L. Polovtsev, bir buçuk yıl özel kalem memuru olarak Türkistan’ı araştırmak üzere görevlendirilmiş ve raporunda Yedisu valisi Kalpakovski’nin “Kazakların Ruslaştırılması gerekliliğinin bilincine varılmıştır.” cümlesini aktarmıştır. Kalpakovski daha sonra Türkistan civarındaki nüfusun Hristiyanlaştırılmasına yönelik Issık Gölü ve Nikolayevka’da (Taşkent bölgesi) kadın ve erkek manastırlarının açılmasını büyük bir gayretle desteklemiştir. Her yerde hararetle bu fikri savunmuş ve bu amaç için maddi kaynak ayırdığını ifade etmiştir.

      RSDRP’nin (Rus Sosyal-Demokratik İşçi Partisi) X. Kurultay kararnamesinde şu şekilde belirtilmektedir: “Rus olmayan sömürge halklarına uygulanan siyaset toprak sahibi burjuvalar tarafından devlet düzeyinde gerçekleştirmektedir. Halkın günlük konuşma dillerini yok etmek, kültürlerini bozmak, halkı cahilleştirmek ve Ruslaştırmak hedeflenmiştir.”12

      Yukarıda verilen belge Rus İmparatorluğu’nun gayrı Rus halkları Ruslaştırma sürecinde şiddete dayalı politikasını kanıtlamaktadır. Çarlık Hükümeti, misyoner kadrosunun eğitim-öğretimi