ve Kazakçada Rus alfabesinin kullanılması sorunu, görüştüğü ilk konuydu. Toplantıya Orenburg bölgesinin eski valisi Krijanovski, Orenburg eğitim müsteşarı Lavrovski, Kazan Öğretmen Okulu müdürü İlminski, Torgay ve Ural bölgesi valileri katılmıştı. Devlet adamları Rus alfabesinin Kazakçaya uygulanabileceği konusunda fikir birliği sağlamıştır.” 27
Yazarın cümlelerinden Çar’ın, Kazak yazı dilinde Arap alfabesi yerine Rus alfabesinin kullanılması konusundaki emri üzerine gerek sömürgeci idarecilerin gerekse de misyonerlerin büyük bir gayretle çalışmaya başladıkları anlaşılmaktadır. Çünkü bu gruplar Kazak bozkırlarını Ruslaştırma faaliyetleri için verilecek bu büyük emri uzun süre beklemiştir.
Orenburg toplantısından 14 yıl önce 1862’de Orenburg sınır komisyonu başkanı Prof. Dr. V. V. Grigoryev, misyoner İlminski’yi Rus harflerini kullanarak Kazak dilinde kitap yazması için görevlendirir. Ayrıca 1862’de misyonerlerin talebi üzerine Tatar dilinde basılacak kitaplarda da Rus alfabesi kullanılmaya başlanmıştır. Böylelikle Türk dilli halkların yazı diline Rus alfabesini uygulayıp benimsetme tasarısı için kademe kademe hazırlık yapılmıştır. Bu, Çarlık Hükümeti tarafından planlanmış ve düşünülmüş bir devlet politikasıdır.
İlminski’nin başlattığı misyonerlik politikasının yürütücüleri öncelikle Kazakları Tatarların etkisinden uzaklaştırmak ve karşılıklı ilişkileri kısıtlamak için çaba göstermiştir. Çarlık memurları, yani Türkistan’ın sömürgecileri aynı politikayı aralarında İslam inancının kuvvetli olduğu Buharalıların etkisinden Kazakları uzaklaştırarak uygulamıştır. Bu niyet doğrultusunda 8 Kasım 1880’de General Emir Subayı Kaufman, Millî Eğitim Bakanı’na Kazakları daha hızlı asimile etmek ve Ruslarla kaynaştırmak için onları diğer Orta Asya halklarından ayrı tutmak gerektiğini yazmıştır. Bu nedenle Arap alfabesini Rus alfabesiyle değiştirme sürecini hızlandırarak Kazakları, kendilerine yakın halkların manevi ve dinî etkisinden uzaklaştırmak gerekli görülmüştür. Türkistan’ın ünlü bilgini misyoner Ostroumov, Türkistan’daki Kazaklar arasında misyonerlerin uyguladığı çalışma ile ilgili olarak şunları yazmıştır: “… Yerlilerin Rus Devleti ve Rus halkıyla yakınlaşması, Rus alfabesinde herhangi bir değişiklik, ekleme ve kısaltma yapılmadan olduğu gibi Rus transkripsiyonu aracılığıyla gerçekleştirilmiştir.” 28 Yazar bu sözlerle Rus alfabesinin Kazak yazı diline uyarlanırken Çar’ın nasıl bir hedef belirlediğini göstermiştir.
Kazaklar için ilk Rus alfabesi taslağı Ibıray Altınsarin’den önce Rus misyonerler tarafından hazırlanmıştır. 1862’de İlminski’nin hazırladığı alfabe taslağı ile ilgili olarak Grigoryev: “… Siz kendi Rusça-Kazakça alfabenizi hazırlarken bürokrat bir bilim insanı gibi hareket ettiniz.” şeklinde söz etmiştir. Yani İlminski’nin Kazaklar için hazırladığı alfabeyi kullanışsız, sönük ve yapay olduğu hususunda eleştirmiştir.
V. V. Radlov, Türk dilindeki edebi kaynakları 1870’de yayımlanan ‘Jungarya ve Güney Sibirya’daki Türk Kabilelerinin Halk Edebiyatından Örnekler’ (Образцы народной литературы тюркских племен южной Сибири и Джунгарии) başlıklı çalışmasına dâhil etmiş ve Türk dilinin fonetik özellikleri esasında Rus alfabesiyle çalışmasını yayımlamıştır. Rus diline uyarlanmayan bazı sesleri ise tamamlayıcı harfler yardımıyla vermeye çalışmıştır. Petersburg Üniversitesi’nde bu taslaklardan hangisinin daha uygun olduğu konusundaki görüşmede uzmanlar İlminski’nin hazırladığı alfabeyi desteklemiştir. Bu kararlarını ise Türk halklarının kendi fonetik özelliklerini yansıtmayan Arap alfabesini, değişiklik yapmadan kabul ettikleri ve kullandıkları durumuyla gerekçelendirmişlerdir. Bu durumun Türk halklarının diline zarar vermediğini ve bu nedenle de sömürgeci Türk dilli halkların hiçbir değişiklik, ekleme ya da sınırlama yapmadan Rus alfabesini kabul etmelerinde karar kılınmıştır. Bu kararın temelinde Ostroumov’un talebi yatmaktadır.
Türk dilli halkların alfabelerinin Rus alfabesiyle değiştirilmesine yönelik tüzük, Çar II. Nikolay’ın şahsen katıldığı 31 Mart 1906 tarihli toplantıda kabul edilmiştir. Fakat Çarlık Hükümeti o dönemdeki sosyo-politik sorunlar sebebiyle tek seferde Arap alfabesini Rus alfabesiyle değiştirmeye cesaret edememiştir. Gayrı Rus halkları yeniliğe alıştırmak için Rus alfabesinin kullanımı, resmî belgelerle ve okullardaki ders kitaplarıyla sınırlandırılmıştır.
Rus alfabesi temelinde Tatarlar için alfabe oluşturan kişi İlminski’dir. Bu onun misyonerlik faaliyetinin en parlak dönemine rastlar. Bu dönem aynı zamanda Tatarların Ruslaştırılması ve Hristiyanlaştırılması politikasının hızla sürdürüldüğü bir süreci kapsamaktadır.
Tatarlar için hazırlanan alfabede Tatar dilinin tabii özellikleri dikkate alınmamıştır. Bu nedenle Hristiyanlaştırılan Tatarlar yeni alfabeyle yeterli bilgiye erişemedikleri için oldukça güç durumda kalmıştır. Aslında, İlminski’nin başlıca hedefi, Tatarları millî ve manevi kültürlerinden koparmak ve onları ruhsuz mankurtlara dönüştürmektir. İlminski bununla kalmayarak Kazak dilindeki kitapların da yanlış alfabe kullanılarak yayımlanmasını talep etmiştir. Altınsarin’in tüm eserlerinin özellikle de ders kitaplarının Rus alfabesi temelinde yayımlanması bu taleple doğrudan bağlantılıdır.
İlminski, yeni alfabenin yeni kuşak Tatar ve Kazak halkının yüzyıllar içinde oluşan tarihsel hafızasını unutturacağını ve bu durumun dil, kültür, edebiyat gelişimini durduracağını çok iyi biliyordu. Bu durumda millî köklerinden koparılan insan ruhen sefil mankurta dönüştürülecekti. En büyük insanlık trajedisi, insanın kim olduğunu bilmemesi, manevi değerleriyle ve gelenek-görenekleriyle beslenmemesidir. Tarihten de sömürge altına alınan halklara uygulanan kötü yöntemlerin birçok örneğini görmek mümkündür.
Günümüz yazılı kaynaklarında (okullar ve yükseköğretimlerde kullanılan kitapların hepsinde) Ibıray Altınsarin’in Rus alfabesi temelinde ilk Kazak alfabesini oluşturduğu yönünde yanlış fikirler mevcuttur. Bu görüşün bilimsel bir dayanağı yoktur. Türk dilli halklara Rus alfabesinin ilk örneklerinin misyonerler tarafından hazırlandığı gerçeğine kimse itiraz etmeyecektir. Bu durumda Altınsarin’in sadece Kazak dilinde Rus alfabesiyle hazırlanan ders kitaplarının editörlüğünü yaptığı hesaba katılmalıdır. Altınsarin, 1876’da Çar’ın imzasıyla onaylanan, Millî Eğitim Bakanlığı’nın hiçbir değişiklik yapılmadan kullanımda zorunlu kıldığı, Kont Tolstoy ve İlminski’nin kabul ettirmek için etkin bir biçimde mücadele ettiği ve Petersburg Üniversitesi hocalarının karar alarak uygulamaya geçirdikleri yeni alfabeyi kullanmıştır.
1870’de MEB’in girişimiyle İlminski’nin misyoner eğitim sistemine dayanan, gayrı Rus halkların Ruslaştırılması görüşünü temel alan ‘Rusya’da Gayrı Rus Halkların Eğitimine Yönelik Kararlar’ kanunu kabul edilmiştir. Bu kanunla gayrı Rus halklar için üç eğitim kategorisi belirlenmiştir. İlk kategoriye göre, ulusal okullarda eğitimin Rus alfabesi temelinde anadilde verilmesi gerekliliğidir. Örneğin, Altınsarin’in açtığı okullar bu kategoride değerlendirilebilir. İkinci kategorideki okullarda eğitim Rusça verilip, sadece anlaşılmayan noktalarda sorunu çözmek amacıyla anadilin kullanılmasıdır. Üçüncü kategoride ise dersler sadece Rusça işlenip, anadilde konuşmak bile yasaktır.
10 Mayıs – 3 Haziran 1905 tarihleri arasında Doğu halklarının eğitimine yönelik özel bir kurul düzenlenmiş, gayrı Rus halkların eğitim sisteminde Ruslaştırma sorunları tartışılmıştır. Kurula bizzat Çar, Millî Eğitim Bakanı ve bütün tanınmış misyonerler iştirak etmiştir. Kurulda Tatar