bitirerek Müslümanlık Karşıtı Bölüm’ün başına geçmiştir. Akademide Arap ve Tatar dillerinin yanı sıra İlahiyat dersleri de vermiştir. Dinî bilgisini geliştirmek ve tecrübe kazanmak maksadıyla Suriye ve Mısır’a gitmiştir. 2 Temmuz 1847’de misyonerlik fikirlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla Kazan’da özel bir ‘Tercüme Komitesi’ açılmış ve bu komitenin yöneticiliğini yapmıştır. İlminski burada, Ortodoksluğun kutsal kitaplarını, himayesi altına aldıkları halkların diline çevirme faaliyetiyle ilgilenmiştir. Komitenin kadrosunda deneyimli misyonerlerden N. Ya. Bliznovski, E. A. Malov, V. T. Trofimov, papaz N. N. Ostroumov, N. İ. Zolotnitski, İ. Ya. Yakovlev, N. A. Bobronikov, V. V. Katarinski yer almıştır. Misyonerlerin çevirisini yaptığı 307 kitaptan 288’i dinî kitaplardır. Tatar ilim adamı A. Karimullin bunu ispatlamıştır. Çevirisi yapılan çalışmaların günlük hayatta gerekli olabilecek tarih, matematik, coğrafya konularını içermemesi komitenin misyonerlik hedeflerini kanıtlamaktadır. Bunun dışında 5 Ocak 1847’de Kont Protasov Ortodoksluk dinine yönelik kitapların Tatar diline çevrilmesi için özel emir çıkarmıştır. Bu sorumluluk gerektiren işte İlminski görevlendirilmiştir.
İlminski 1858 yılından itibaren üç yıl boyunca Orenburg Sınır Komisyonu’nda çalışmış ve Kazaklar arasındaki misyonerlik çalışmasını aktif bir biçimde yürütmüştür. Kazaklarda dinî fanatizmin olmadığını, Kazakların daha çok atalarının gelenek-göreneklerine bağlı olduklarını düşünmektedir. Bu sebeple onlara Ortodoksluğu kolaylıkla empoze edeceği kanaatindedir. Sadece İlminski değil Rus ilim ve misyoner camiası da aynı görüştedir.
İlminski, Orenburg bölgesinde yaşayan Kazakların hayatlarını ve gündelik yaşamlarını iyi bilmektedir. Gazeteci A. Solntsev ‘Bukey Ordası Kırgızlarının Dinî ve Ahlaki Yaşamları Üzerine’ (Из религиозно-нравственной жизни киргизов Букеевской орды) başlıklı makalesinde: “Kazakların Hz. Muhammed’in kanunlarına olan ilgisizlikleri, İslamiyet’in henüz bu topraklarda oluşmadığını, beyinlere giremediğini göstermektedir. Dolayısıyla, Kazak toprakları Rus misyonerlerin faaliyetleri için en yüce topraklar sayılabilir.” şeklinde belirtmiştir.32 Bu bozkırlarda yaşayanların özelliklerini iyi bilen İlminski, Orenburg’da bulunduğu dönemde kesin olarak Kazak bozkırlarında kalmaya karar vermiştir. Konuyla ilgili olarak en yakın arkadaşı P. S. Savelyev ile düşüncelerini paylaşarak, önceden özel ilgi duyduğu Tatarları sevmeyi bıraktığını, artık kalbinin Kazaklara ait olduğunu ve fikir olarak Kazan’dan ayrılarak Ural’a yöneldiğini yazmıştır.33
Rus İmparatorluğu’nun sömürgesi altına giren Türk halkları arasında Kazaklar hem sayı hem de toprak genişliği bakımından diğerlerinden büyüktür. Bu nedenle gelecekte Kazak halkı, ideolojik özümseme açısından büyük kazançlar vadediyordu. Üstelik manevi köleliğe giden yolu da açıyordu. Bütün bu ayrıntıları dikkate alan İlminski, misyonerliğin menfaati için büyük bir istekle eğitim işlerine koyulmuştur. Ona göre bu işin çözümü, Kazakların Tatarların manevi etkisinden kurtulması ve Arap alfabesinin Rus alfabesiyle değiştirilmesidir. Uygulanan politikayı iyi çözümleyen Ahmet Baytursunov:
“Kazaklar, dinin henüz tam olarak olgunluğa erişmediği, yarı Müslüman bir halktır. Çarlık Hükümeti, bu halkın kolaylıkla Müslümanlıktan Hristiyanlığa döneceğini düşünmüş ve Kazaklarla Nogaylar 34 arasında bölücülük yapmak maksadıyla iki halk arasında huzursuzluk çıkarmaya karar vermiştir. Bu nedenle Kazak çocuklarına eskiden olduğu gibi Nogayca yerine, Rusça eğitim verilmesi politikası uygulanmıştır. Hükümet, Kazak ve Nogaylar’ın birbirini anlamalarına mâni olmak için Kazak çocuklarına okullar açmış, Nogaylar Arap alfabesini kullanmaya devam etmiş ve Kazak dilindeki ders kitapları Rus alfabesiyle basılmıştır. Ruslar ve Nogaylar Kazakları kendi tarafına çekmeye çalışırken Kazaklar, Rusça yazılmış edebi eserler aracılığıyla Avrupa halklarının edebiyatı ile tanışmıştır.” 35
Yazar bu sözleriyle Çarlık Hükümeti’nin gizli oyunlarına karşı okurun gözlerini açmaktadır. İlminski, niyetini sorunsuzca ve gizlice gerçekleştirebilmek amacıyla Kazaklar arasından uyumla çalışabileceği insan arayışına başlar. 1861’de profesörlüğe terfi eden İlminski’ye Ural, Sibirya, İdil ve Kazak bozkırlarındaki sömürge halklarını Hristiyanlaştırma görevi verilir. Rus alfabesi temelinde yeni yazı modeli hazırlamakla işe başlayarak bu modeli uygulama işine girişir. 1872’de kesin olarak Kazan İlahiyat Akademisi’ndeki görevini bırakarak, tamamen misyonerlik işine geçer. 1862-1867 yıllarında Rus alfabesi kullanarak misyonerlik kurallarını konu alan Tatar dilinde yedi kitap çıkarır.
1872’de Kazan şehrinde öğretmen okulu açılmış fakat sonrasında misyonerlerin manevi merkezine dönüştürülmüştür. Okul müdürlüğü görevine İlminski tavsiye edilmiştir. Tanınmış Tatar bilim adamı A. Karimullin, bu ayrıntıya dikkat çekerek misyonerlik yolunda İlminski’nin asıl amacını şu sözlerle ifade etmektedir: “… Böylelikle misyoner kadrosunun hazırlanması işi İlminski’ye verildi… Burada, Rusya’nın bütün bölgeleri için misyoner yetiştiriliyordu.”
İlminski 1881’de P. P. Maslovski’ye yazdığı mektubunda Rusya’daki halkların millî bilinçlerinin uyanması konusunda endişe duyduğunu ifade etmiştir. İlminski, gayrı Rus halklara askeri liselerin, yüksek ve orta öğretim kurumlarının kapılarının açılacağından korkmuştur. Misyoner ilim adamı, bunu Moğol istilasından daha kötü bir olay olarak değerlendirerek, sıradan halkın ilköğretim seviyesinde eğitim almasına dahi karşı olduğunu belirtmiştir: “… Okullarda okuma-yazma, imla ve dilbilgisi tamamıyla gereksiz. Rus olmayan halkların okulları için ise zararlı ve tehlikeli.”
İlminski’nin Türkoloji ve Pedagoji alanlarındaki bütün eserleri sadece misyonerlik amacına yöneliktir. Türkoloji alanında yetenekli olmasına rağmen, bütün gücünü, bilgisini, çabasını misyonerliğe yöneltmiştir. Bu nedenle akademisyen Kraçkovski onun çalışmalarını bilimsel açıdan şu şekilde değerlendirir: “… Kazan okulunun seçkin temsilcisi, parlak bir Türkolog-Arap dili uzmanı olan İlminski, gayrı Ruslar arasında misyonerlik faaliyetleriyle derinlemesine uğraştığından Arap diline ve Türkoloji’ye yeterli hizmeti verememiştir.”
Teori ve uygulamada İlminski’nin misyonerlik inancıyla gerçekleştirdiği eğitim faaliyetleri dikkate alınacak olunursa, onun tutkulu bir anarşist ve sömürgeci olduğu ortaya çıkmaktadır. İlminski’nin yaşamı ve çalışmalarını araştıran Profesör V. M. Gorohov, İlminski ile ilgili olarak: “… Eğitimci misyoner, Ruslaştırma faaliyetlerinde tutarlı ve Çarlık Hükümeti’nin sömürgecilik politikası yanlısı” şeklinde yazmıştır.36 Aynı görüşü tarihçi A. N. Grigoryev İlminski’nin eğitim sahasındaki gericiliğini ve dünya görüşünü sert bir biçimde eleştirmiştir.37 Ancak İlminski, 1937 baskı dönemine kadar Kazakistan basınında muhafazakâr dünya görüşünü savunan misyoner olarak değerlendirilmiştir. Sonrasında onun hakkındaki gerçeklerin üstü örtülmüştür. Eleştiri yeteneğine sahip dünya görüşü olan aydınların öldürülmesiyle İlminski’nin gerçekleştirdiği faaliyetler ve aslı olmayan gerçek dışı hizmetleri takdir edilmeye başlanmıştır. Bu duruma rağmen tarihi gerçeklerin öğrenilmesi yönünde bir adım atılmamış ve bilim insanı, tarihçi, dilci, edebiyatçı ve gazeteciler, çağının gerçekleriyle bağlantılı olan eleştirilerden imtina etmişlerdir. Bilim insanlarının aksine, Güney Kazakistan bölgesi, Lenin semti,