devlet politikası seviyesinde yürütülen misyonerlik ideolojisi ile ilgili olarak elbette daha ayrıntılı ve açık bir biçimde fikirlerini ifade edememiştir.
İlminski, Rus olmayan halklar arasından Ibıray gibi ilim sahibi, yetenekli gençleri kendi misyonerlik hedeflerini hayata geçirmek maksadıyla kullanmıştır. Onun ne kadar tehlikeli, gerici bir ideolog ve Rus İmparatorluğu’nun koyun postuna bürünmüş bir kurt olduğunu gizlemenin mantığı yoktur. A. Karimullin’in yaptığı bilimsel çıkarımlara göre, misyoner hazırlamanın anahtarını elinde tutan İlminski, Rusya’nın bütün bölgelerine kadro oluşturmak için aktif bir biçimde çalışmıştır. Şartlara çabuk adapte olan, her halkın özelliğine göre yöntemler uygulayan ve misyonerlik politikasında değişiklik yapabilen İlminski, kendisini yetenekli bir ideolog olarak kanıtlamıştır. Örneğin, Tatar şair Yakov Emelyanov (1848-1893) Hristiyanlaştırılmış bir Tatar ailesinde dünyaya gelmiştir. 1864-1869 yılları arasında Hristiyanlaştırılmış Tatar Okulu’nda eğitim görmüştür. Okulu bitirdikten sonra İlminski, eğitiminin devamı için gönüllü yardım faaliyeti adı altında onu Kazan İlahiyat Akademisi’ne almış, eğitimini tamamladıktan hemen sonra papaz yardımcılığı rütbesine yükseltmiştir. Gençliğinden itibaren şiir yazıp yayımlamaya başlayan şairin yeteneğini, kendi görüşlerini yaymak amacıyla kullanmak için onu papaz mertebesine yükseltmiştir. Emelyanov, 1879’da ‘Hristiyan Bir Tatar’ın Dilinden Şiirler’ (Стихотворение на языке крещенного татарина) adı altında şiir koleksiyonu çıkarmış, toplumda tanınmaya başlamıştır. İlminski’nin vakfında saklanan belgelerde bu koleksiyonun: “Hristiyanlaşanların bilincini uyandırıp, Tatar ruhunu güçlendiriyor.” şeklinde yazılıdır.38 Bu sebeple Yakov Emelyanov, kilise papazlarının gözünden düşen kişiler arasına girmiştir. Kendi halkının sosyolojik huzursuzluklarını yazması sebebiyle misyonerler tarafından kınanmış, İlminski’nin taleplerini hayata geçirmemiştir. İlminski’yi etkileyen ‘Yolunu Kaybedenin Uyanışı’ (Шатасқанның оянуы) şiirini misyonerlik ruhuyla yazmasına rağmen, şair kendi halkına yönelerek onların acılarını da kaleme almıştır. Böylelikle öğrencisi İlminski’yi hayal kırıklına uğratmıştır.
İlminski, Tatarların Hristiyanlaştırılması sürecinde onu başarısızlığın beklediği yer olan Orenburg’a gelir ve Kazakların Hristiyanlaştırılması faaliyetinde çok dikkatli hareket etmeye başlar. Kazak topraklarına dönüşünün bir diğer sebebini kendi hayal dünyasında aramak gerekir. Yukarıda da ifade edildiği gibi, Kazakların Tatarlara kıyasla İslam inancının zayıf olduğu ve dinî fanatizme sahip olmadıkları yönünde toplumda yerleşmiş fikirler mevcuttur. Tanınmış gazeteci S. N. Yujakov, İslamiyet’in kökleştiği yerlerde asimilasyonun büyük bir sorun olduğunu yazmış, kullanılan alfabenin Rus alfabesiyle değiştirilmesini önermiştir. Kazakların İslam’a nispeten daha soğuk olduklarına dikkat çekerek, özellikle onlardan başlamayı teklif etmiştir: “… Kırgız okullarında da derhal bunu uygulamak gerekir. Burada bu yeniliğe engel olacak hoşgörüsüzlük ve Müslüman gelenekleri yoktur. Şüphesiz bu iş, kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleşecektir.” şeklinde belirtmiştir.39 İlminski’nin Kazak bozkırlarına hevesle gelip Altınsarin’i bulmasının nedeni, Kazak bozkırlarının onun misyonerlik amaçlarını gerçekleştirmesi için verimli topraklar olduğunu bilmesinden kaynaklıdır.
Muhtar Avezov’un eserinde Nikolay Petroviç Ostroumov’un adının geçmesi boşuna değildir. Avezov, Taşkent’te Orta Asya Devlet Üniversitesi’nde (SAGU) okurken Profesör Ostroumov’un çalışmalarıyla tanışmıştır. Ostroumov, bütün gücünü ve bilgisini Orta Asya halkları ve Büyük Cüz Kazaklarının Ruslaştırılması ve Hristiyanlaştırılması yönünde devletin yürüttüğü politik görevleri yerine getirmek için harcayan çok meşhur, tanınmış, deneyimli misyonerlerdendir. O da Kazan İlahiyat Akademisi’nden mezun olmuştur. Ostroumov bu yolları nasıl geçtiğini saklamayarak hocalarından gururla bahsetmektedir: “… Nikolay İvanoviç ve Efim Aleksandroviç benim akıl hocalarımdı. Gordey Semenoviç Sablukov ise akademinin son sınıfında danışmanlığımı yaptı. İslamiyet bilgimi adı geçen hocalara borçluyum.”40
Ostroumov, Tambov eyaletinde dünyaya gelmiş ve buradaki İlahiyat Öğretmen Okulu’nu başarıyla bitirmiştir. 1886’da misyoner hocalarının davetiyle eğitim için Kazan İlahiyat Akademisi’ne başlamıştır. 1870’de okulu bitirir bitirmez İlminski’nin tavsiyesiyle Müslümanlık Karşıtı Bölümü’nün bölüm başkanı olarak göreve devam etmiştir. İlminski onun misyonerlik alanında yürüttüğü araştırmalardan, işlerden oldukça memnun kalmıştır. Öğrencisine büyük umutlar bağlayan İlminski, misyonerlik faaliyetlerini geniş çaplı yürütebilmesi için onu Türkistan bölgesine göndermiştir.
Ostroumov, Taşkent’e vardığında ilk iş olarak Yedisu ve Semerkant topraklarını dolaşarak, halkın günlük yaşamı ve manevi dünyasıyla tanışır. Türkistan bölgesinde farklı görevlerde bulunur ancak bir an bile asıl amacı olan, eğitim aracılığıyla halkı Ruslaştırma faaliyetinden vazgeçmez. 1883-1901 yılları arasında Taşkent Lisesi’nin müdürlüğünü, 1901’den 1917’ye kadar ise Türkistan Öğretmen Okulu’nun müdürlüğünü yapar. Bunun yanında 1883-1917 yılları arasında Ekim Devrimi’ne kadar 34 yıl boyunca Turkestanskaya Tuzemnaya Gazeta’sının baş editörlüğünü yapar.
Ostroumov’un temel araştırma alanı İslamiyet’tir. Çalışmalarının büyük çoğunluğu bu konuyla ilgilidir. Yazdığı kırk iki eserin hepsi misyonerlik açısıyla yazılmıştır. Ostroumov yerli din alimleriyle sıklıkla görüştüğü için İslamiyet’in tarihi ve içeriği hakkında yeterince kaynak toplamıştır.
Ostroumov’un ‘Müslümanlar Arasında Hristiyan Misyonerliğinin Tarihi ve Günümüzdeki Önemi’ (Историческое и современное значение христианского миссионерства среди мусульман) (Kazan, 1894); ‘Türkistan’daki Yerel Halkın Eğitimi Konusundaki Endişeler’ (Колебания во взглядах на образование туземцев в Туркестанском крае) (Taşkent, 1910); ‘İslam Bilimi’ (Исламоведение) (Taşkent, 1912); ‘Türkistan’daki Dinî Okulların 25. Yıldönümü Raporu’ (Отчет Туркестанской духовной семинарии за 25 лет ее существования) (Taşkent, 1900); ‘Arabistan ve Kuran’ (Аравия и Коран) (Kazan, 1899); ‘Sartlar’ (Сарты) (Taşkent, 1908); ‘Asya Göçebe Halkları Hristiyanlık İnancını ve Kültürünü Benimseyebilir mi?’ (Способны ли кочевые народы Азии к усвоению христианской веры и христианской культуры) (Taşkent, 1895); ‘İslam Bilimine Giriş’ (Введение в курс исламоведения) (Taşkent, 1914) vd. çalışmalarında yazarın temel ideolojisinin bütün yansımaları ve misyonerlik alanındaki mücadelesi görülmektedir. Ostroumov, sömürge altındaki halkların Ruslaştırılmasında asıl silahın okul ve eğitim faaliyetleri olduğunun bilincindedir. Bu sebeple, Kazaklarla Rusların tek bir din çatısı altında birleşebilmesinin bu okullar aracılığıyla mümkün olabileceğine inanmıştır. Ostroumov, Kazakların sömürgeciler tarafından yürütülen politikanın gizli amacını bir gün kavrayacaklarına ve politik açıdan tehlikeli bir güce dönüşebileceklerine dikkat çekmiştir. Diğer bilim insanları