Hristiyanlaştırma yoluyla birleştirip asimilasyona uğratmak olduğu fikrini de saklamamıştır. Bu ideoloji, Ostroumov’un dünya görüşünün temel taşıdır.
Muhtar Avezov, 1951’de basılan ‘Üstat Şair’ romanında General’in Abay ile sohbeti sırasında Alektorov’dan büyük bir misyoner olarak bahsetmektedir. Yazarın burada Alektorov’dan bu şekilde bahsetmesinin sebebi, araştırmacıların dikkatini çekmek ve tarihin gizli noktalarına gidilip gerçeklerin eleştirel analizle çözümlenmesini sağlamaktır.
Kazak edebiyatında makale ve araştırmalarda Alektorov’un sınıfsal konum ve dünya görüşüne yönelik eleştirel bir bakış açısı olmamasına rağmen, Kazak halkının en büyük destekleyicisiymiş gibi ona karşı tek taraflı övgüler görülmektedir. Bunun nedeni, Alektorov’un fikirlerindeki politik içeriğin gelişigüzel öğrenilmesi ve yazarların bu tür makaleleri incelemeden yanlış, basmakalıp sonuçlara ulaşmalarıdır. Bunun birçok örneği mevcuttur. Eğitimli yazar, akademisyen Gabit Musirepov 18 Mart 1977’de ‘Kazak Halkı Alektorov’a Borçludur’ (Казахский народ в большом долгу перед А. Е. Алекторовым) başlıklı makalesini kaleme alır. İçerisinde gizli politik amaçlar barındıran çalışmada yazar, Alektorov’dan övgüyle bahseder. Böylelikle Musirepov’un makalesi, gençlerin ve bilim insanlarının Alektorov’u doğru tanımalarına ve onun siyasi kimliğini adil bir biçimde değerlendirmelerine engel olmaktadır. Bunun sebebi, Musrepov’un gençler ve araştırmacılar üzerindeki otoritesinin, onların gerçekleri ortaya çıkarma isteklerinin önüne geçmesidir. Musirepov ‘gerçeği’ ifade eder, ancak gençlik onunla tartışmaya cesaret edemez. Kişilik kültü ve duraklama dönemlerinde bilim ve edebiyat hükümetin ideolojik silahı olarak kullanılmıştır. Bu nedenle, bilim ve edebiyatta ‘doğru’ yerine çoğunlukla gerçeklerin üstünü örtme ve abartı hâkimdir. Bu olguyla ilgili olarak akademisyen Pankratov şunları söyler:
“… Çarlık Rusya’daki halkların durumlarıyla ilgili anlatılan yanlışlar düzeltilmediği sürece, bu sorunların çözümü mümkün olmayacak. Tarih kitaplarında ve halkların tarihi konulu ders kitaplarında baskıya ve Çarlık otokrasisinin sömürge halklarına uyguladığı zulme maruz kalanlara hiçbir şekilde dikkat çekilmiyor.” 41
Alektorov’un yaptığı çalışmalar değerlendirilirken bu tür hataların yapıldığı sır değildir. Nitekim Alektorov’un Kazak Sovyet Ansiklopedisi’nde Kazak tarihi, kültürü, etnografyası, folklorunu araştıran pedagog, ilim adamı ve Rus İmparatorluğu’nun resmî eğitim öncüsü olarak gösterilmesi bunu kanıtlar niteliktedir. Ayrıca onun sosyo-politik hedefleri olan misyonerlik faaliyetleri neden ifşa edilmemiştir. Bu durum, Pankratov’un belirttiği gibi, millî tarihi gösterirken yanlış bilgilerin esiri olmaktan kaynaklanmaktadır.
Alektorov’un yürüttüğü faaliyetleri tarihi gerçekler açısından değerlendirmek gerekirse kendi politik anlayışına göre onun azılı bir monarşist ve yolundan şaşmayan bir misyoner olduğu görülmektedir. Avezov bu sorunu iyice araştırmış, Alektorov’un misyonerlik görüşünü ifşa etmiştir. Ancak, dönemin koyduğu tabu ve sansürler Avezov’u anlamaya engel olmuştur.
Aleksandr Efimoviç Alektorov (1861-1919) kariyerine Orenburg’da öğretmen olarak başlamıştır. İlminski, o dönemde misyonerlik faaliyetlerini yürütmektedir. Alektorov, İlminski ile Orenburg’da tanışıp misyonerlik faaliyetine kendini adamıştır. Sürekli kiliselerde bulunan misyonerden farklı olarak, Alektorov resmî eğitim kurumlarında eğitim işleriyle ilgilenmiştir. Rus olmayan halkların Ruslaştırılması için en büyük silahın okul ve eğitimden geçtiğine inanmıştır. Misyonerlik yolunda herkesin edindiği başlıca görev, sömürge altındaki gayrı Rus halkların dil, tarih, folklor, etnografya, din, günlük yaşamlarını derinlemesine ve her yönüyle öğrenmeleridir. Bunun sebebi Ruslaştırma faaliyetinin, edinilen bilgiler temelinde gerçekleştirilecek olmasıdır. Gayrı Rus halkların Hristiyanlaşması ve Ruslaşması yönünde sömürge politikasının hızlıca gerçekleşmesini hedefleyen misyoner ilim adamları, kendi araştırmaları çerçevesinde bilimsel çalışmalar kaleme almıştır. Bu çalışmalar, bir taraftan Rus olmayan halkların ideolojisini anlamak için bilimsel nitelik taşırken, diğer taraftan eleştirel düşünenler için tarihi gerçeği görmeye yardımcı olmaktadır. Sonuç olarak bu malzemeler, neslin tarihini, Rus İmparatorluğu’ndaki gayrı Rus halkların Hristiyanlaştırılması ve Ruslaştırılmasını belgeleyen, öncü ideologlar tarafından yazılmış kaynaklardır. Bu, araştırmacılar için tükenmez bir tarihi bilgi deposudur. Sadece ‘ideolojik amaca uygunluk’ bakış açısıyla yapılan hatalar ve yalanlar üzerine kurulmuş çalışmalardır.
Alektorov, 1886 yılında 25 yaşındayken İç Orda Okulları’nda müfettişliğe atanır. Çarlık Hükümeti tarafından Kazak topraklarında yürütülen sömürgecilik tarihinden yola çıkarak diyebiliriz ki, öncelikle İç Orda’da farklı sosyo-politik yöntemler uygulanmış, hemen sonrasında sonuçlar bütün topraklarda etkili olmuştur. Örneğin, Alektorov ‘Farklı Milletlerin Ruslaştırılması İçin Ne Yapılmalı?’ (Что нужно для обрусения инородцев?) başlıklı fazlasıyla ses getiren makalesinde İç Orda Kazaklarının Ruslaştırılması sorununu gündeme getirerek, misyonerlik yolundaki konumunu açığa çıkarmıştır. Alektorov, “Gayrı Rus halkları Ruslaştırma yolunda en iyi silah okuldur.” sloganını hayata geçirmek istemiştir. Yine aynı dönemde İ. N. Simirnov ‘Farklı Milletlerin Ruslaştırılması ve Ruslaştırma Politikası Sorunları’ (Обрусение инородцев и задачи обрусительной политики) başlıklı makalesinde, Rus olmayanların Hristiyanlaştırılması fikrini öne sürer. İfade edilen iki karşıt görüşlü slogandan yola çıkarak, Alektorov’un teklif ettiği slogan Kazakların yaşamına ve dinî görüşüne yönelik açık bir tehdit içermemesi sebebiyle, içindeki ana niyeti gizlemektedir.42
Alektorov, Batı Kazakistan’da bulunduğu süre içinde, Orta Cüz Kazakları için açılan karma Rus-yerli okulların tarihi ile yakından ilgilenmiş, misyonerlik işlerine yoğun bir biçimde bu bölgede başlamıştır. 1895’te yayımlanan ‘Gayrı Ruslar İçin Açılan Rus Okullarının Amaçları’ (Задачи русской школы в инородческой среде) başlıklı makalesinde Kazakların Hristiyanlaştırılması ve Ruslaştırılması yönündeki faaliyetler sürecinde Torgay’daki karma okulların rolünden övgüyle bahsetmektedir. Bu geleneğin devam etmesi için Torgay bölgesinde çalışarak Orta Cüz Kazaklarının yaşam biçimlerini etraflıca araştırmış, misyonerlik faaliyetlerini güçlendirmeyi amaçlamıştır. Misyonerlik öğretiminde tecrübe kazanıp, Orta Cüz Kazaklarının yaşam biçimlerini öğrenir öğrenmez Torgay bölgesi eğitim işleri müfettişliğine atanmıştır. Bu görevde altı yıl çalıştıktan sonra 1902 yılından itibaren Akmola ve Semipalatinsk bölgelerindeki meslek yüksekokullarında müdürlük yapmıştır. Bu yıllarda, yazdığı çalışmaların büyük çoğunluğu misyonerlik konusu üzerinedir.
Bilimsel ve pedagojik deneyim kazandıktan ve misyonerliği tam anlamıyla benimsedikten sonra, o dönemde Orta Cüz Kazaklarının başkenti olarak görülen Omsk şehrine gider ve bilim çevrelerinde ünlenen ‘İslamiyet ve Kırgızlar’ (Исламизм и киргизы) başlıklı makalesini kaleme alır.43 Bu çalışmada, Kazakları Ruslaştırma ve Hristiyanlaştırma faaliyetinde başlıca engelin Tatarlar olduğunu ve Tatarların Orta Cüz Kazakları üzerinde etkili olduklarını belirtir. Kazakların Tatarlarla iletişime geçmesini engellemek ve iki halk arasındaki