Mekemtas Mırzahmetulı

Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri


Скачать книгу

yazarın dildeki bozukluğu da misyonerlikle ilişkilendirdiği hissedilmektedir.

      Günümüzde Kazak topraklarının açık ya da gizli kalmış her köşesinde Çarlık Hükümeti’nin bölge ahalisini Ruslaştırma politikasına karşı eylemler olmuştur. Misyonerlerin yaptığı çalışmalar bu duruma tanıklık etmektedir. Kazak topraklarında, Çarlık Hükümeti’nin sömürge politikasına şüpheyle yaklaşan, özellikle de yerel halkın Hristiyanlaştırılmasına ve maneviyatına saldıranlara karşı bu oluşumun karşısında durmaya çalışan bilinçli kişilerin sayısı az değildi. R. Otarbayev’in ‘İki Keçe Çadırın Tarihi’ (Екі киіз үйдің тарихы) başlıklı makalesinde bu konuyla ilgili birtakım gerçekler sunulmuştur. Örnek verilecek olursa, edebi yakınlığı bulunan Ibıray Altınsarin ve Makaş Şoltıoğlu’nun altından keçe çadır maketi yaptığı ve Kazakların Ruslaştırılması politikasının durdurulması ricasıyla Çar’a hediye ettikleri tasvir edilmiştir.

      Çar ile görüşmesinde Makaş, Kazakların Ruslaştırılmaması ve onların Müslümanlıktan koparılmaması yönündeki talebini dile getirmiştir. Sonraki hafta çarşamba günü iki memur gelerek: “Çar konak yaptırmanız için size bir miktar para ayırdı.” şeklinde konuşup vedalaşırlar. Makaş ve Otegali bu durumdan hoşnut kalmadan dönmüştür. Makaş’ın sözlerinden Çar’ın hediyeyi kabul ettiği, fakat Kazakların Hristiyanlaştırılması politikasından vazgeçmek istemediği anlaşılmaktadır. Reddetme amacının altında, Çarlık rejimi hayatta olduğu sürece bu politikadan vazgeçilmeyeceği görüşü yatmaktadır.

      Tahrif edilmiş bilincin esirinde olmak Kazak edebiyatının zayıf taraflarından biridir. İlminski ve Altinsarin arasındaki ilişkiyi objektif olarak değerlendirmek yerine, bu ilişkiye misyonerlik ideolojisi tarafından bakılmaktadır. Dolayısıyla, bu zamana kadar bütün gerçeklerin ve hatta acı gerçeklerin üstü açılamamıştır. Altınsarin’in çalışmalarını inceleyen uzmanlar, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan yapay sloganlar yaymıştır. Yazarın Kazak edebiyatı tarihindeki gerçek değerinin bilinçli olarak açığa çıkmasını engellemek için çaba göstermişlerdir. Örnek olarak, Kazak bilim insanları bugüne kadar, Ibıray’ın Rus alfabesi temelinde ilk Kazak alfabesi oluşturduğu yalanından hala kopamamıştır. Gizlenmeye çalışılan bu tarihi gerçeğin bilinmesi gerekmektedir. Bunun için elbette bütün arşiv belgelerinin tekrar araştırılması, bilimsel analizlerin yapılması ve elde edilen sonuçların dönemin politik ve ideolojik koşullarına göre karşılaştırılması gerekir. Gerçek ancak o zaman gün yüzüne çıkacaktır. Altınsarin’in şahsi menfaati doğrultusunda, Orenburg’da açılan bir okulda eğitim gördüğü, Rusçaya teorik ve uygulamalı olarak iyi hâkim olduğu bilinmektedir. Altınsarin, halkın gözünü açma ve anadillerini koruyarak Avrupa’daki eğitim seviyesine ulaşmaları yolunda mücadele vermiştir. Hayallerini gerçekleştirmek için çabalamış, misyonerlik dünya görüşü çerçevesinde kabul ettirilen eğitim sistemini kabul edememiştir. Avezov bu konuda şunları yazmıştır:

      “… O hem Müslümanlığın hem de Hristiyanlığın baskısı altındaydı. Müslümanlar, Kazak çocuklarını vaftiz etmek istediğini düşünerek ona iftiralar atıyordu. Resmî olarak ona yardım eden Hristiyan misyoner İlminski ise herkesi, bu okullar aracılığıyla Kazakların daha hızlı Ruslaştırılması fikrine inandırıyordu.”

      Avezov’un bu görüşü hiçbir yerde yayımlanmamıştır. Rus sömürgeciler ve misyonerlerin aydınlatma siyaseti adı altındaki amaçlarının üstü örtülmeye çalışılsa da Altınsarin niyeti çözebilmiş ve Çarlık Hükümeti’nin uyguladığı politikaya korkuyla bakmıştır. Kostanay’ın karma okulunda öğretmen olan Sokolov, 23 Eylül 1889 tarihli günlüğünde şunları ifade etmiştir: “Altınsarin’in Nikolayev Kazaklarından düşmanları vardı. Bu kişiler Troitski hocalarının etkisi altındaydı. Ruslara hürmet ettiği ve Kazak çocuklarını Hristiyanlaştırma faaliyetine hizmet ettiği düşünülerek ondan nefret ederlerdi.” Altınsarin’in Kazak çocuklarını Hristiyanlaştırmak için değil, asıl amacının Kazakların Avrupa seviyesinde eğitim almaları için hükümetin açtığı karma okullardan yararlanmak olduğu anlaşılamamıştır.

      İlminski, Rus İmparatorluğu’nun gayrı Rus halkları Hristiyanlaştırma politikasının, Kazak topraklarında kolaylıkla ve tehlike arz etmeden gerçekleşeceğine inanmış, Altınsarin’i de bu amaçlar için kullanmak istemiştir. 1869’da MEB’e yazdığı mektubunda şunları dile getirmiştir:

      “Altınsarin, Kazaklar arasında okullar açar, Rus alfabesini kullanırsa ve bu işi Ruslar yapıyor dedirtmeden kendisi yürütürse, faaliyetin aslında Rus idarecilerin isteği olduğu Kazak halkına hissettirilmemiş olur. En önemlisi de bu yeni fikrin sahibi Altınsarin olarak gösterilmelidir.”

      Altınsarin’in Rus alfabesi temelinde Kazak alfabesi oluşturan kişi gibi gösterilmesiyle, Kazakların bu yanlışa inanmaları amacı güdülmüştür. Kazak edebiyatçılar ve araştırmacılar bu zamana kadar yeni alfabenin Altınsarin’in fikri olduğunu yazmış ve yaymışlardır. Bu sorunun ayrıntılı olarak ve yeterli düzeyde araştırılmadığı görülmektedir.

      İlminski’nin ikinci amacı, Kazakları Tatar din adamlarının etkisinden uzaklaştırmaktır. Bu amaca ulaşmak için Kazakların asırlardır kullandığı yazı dilinin Rus alfabesiyle değiştirilmesi gerektiğine inanmıştır. İlminski bu amaç için: “En gerçekçi yol Kazak alfabesinin Rus alfabesiyle değiştirilmesidir. Kazaklar Rus alfabesiyle yazmaya başladıklarında, kendi dillerinden kopmadan Ruslara yönelecek. Bu projeyi Rus idarecilerin hayata geçirmesi doğru olmaz.” şeklinde ifade etmiştir. İlminski, hükümet sömürgecilerinin yürüttüğü misyonerlik fikirlerinin Altınsarin’in görüşü olduğu düşüncesine büyük önem vermiştir. Devlet tarafından gizlice yürütülen siyasetin gerçekliği ile ilgili belgeler MEB’in yaptığı yazışmalarda görülmektedir.

      1876’da Batı Sibirya valisinin İç İşleri Bakanlığı’na yazdığı raporunda: “Torgay eyaletindeki okulların müfettişi Altınsarin, Rus harfleriyle yazdığı Kazak halk şarkısı metnini bana teslim etti. Bizler Rus alfabesi temelinde Kazak dilbilgisi kitabı hazırlamalıyız. Bu işte İlminski görevlendirildi.” diye belirtmiştir. Buradan, Kazaklar için Rus alfabesini ilk oluşturan kişinin İlminski, bunu ilk uygulayan kişinin ise Ibıray Altınsarin olduğu anlaşılmaktadır.

      İlminski’nin resmî olarak yardım talebi doğrultusunda, Millî Eğitim Bakanı Tolstoy’un şahsi emri üzerine Altınsarin, kendi eserlerini İlminski’nin ilkelerine uygun olarak Rus alfabesi temelinde hazırlar. Ayrıca, Petersburg’un tutucu ilim adamlarının, Altınsarin’in hazırladığı Kazak alfabesini hiçbir değişiklik yapılmadan kullanılmasını talep ettiği de unutulmamalıdır. Bu sebeple, Ibıray ve İlminski arasındaki ilişkinin neden diplomatik bir hassasiyet taşıdığına eleştirel bir gözle bakmak gerekir. İlminski, kendi misyonerlik hedeflerinde ve diplomatik çıkarlarında Altınsarin’i kullanmak için her şeyi yapmıştır. Üstünde siyasi baskı kurmuş, okul işlerindeki gereksinimlerini kullanmış, öğretmen modeli olarak onu etkisi altına almaya çalışmıştır.

      Altınsarin, Kazakların eğitim işlerinde hükümetin güvenilir yüzü olan İlminski’nin otoritesini ve sözü geçerliliğini her şekilde kullanmaya çalışmıştır. Kuşku uyandırmamaya ve İlminski’nin misyonerlik görüşünden sakınmaya çalışmıştır. Yazışmalarda bu durum kendini göstermektedir. Mektuplarında, bilincinde var olan misyonerlikle ilgili gerçek düşüncelerini dile getirmemiş fakat imalarda bulunmuştur. Örneğin İlminski, Altınsarin’in Arap harfleriyle yazdığı ‘Şeriat-el İslam’ eserinin yayımlanmasına kesin olarak karşı çıktığında, Altınsarin itiraz etmiş, dinî içerikli