men qatiq isini
odam tilida gapirsang bo‘lmaydimi axir
dermish olifta bitiklarini o‘qigan chol
tut esa tushimda balki o‘ngimda momomning beparvoligi ila
chumchuqlarini chirqiratib men tarafga kelayotganmish
jodugar kovushi yanglig‘ tomirlarini birma-bir bosib
OVOZ Shamol Shamol bolang quduqqa yiqildi
ketiga tezak tiqildi
tez kel olib momoqaldirog‘ingni
DUT AĞACI
Oyuğuna serçe yuva yapmış ey köyümdeki dut ağacı, seni özledim
uğur böceği cevher boncuk gibi yakışan diken göresim geldi seni
ben bu toprak kokusunu özledim çamurdan oyuncaklarımız toprak imiş
henüz
öcüleri ile korkutan tarlalarımız hani
utanmış mıdır benden küçülmüş kulübe
tütün renkli kabaklar parlamış
sular akıyormuş
ağıt gibi
semizotu tombiş kızlar gibi serilivermiş
inek tezekleri dürterek uyandırır bir şeyleri
belki inanmazsın ter kokusunu unutmadım
aşkı bana anlatan kız
unutur muyum ben yoğurt kokusunu
insan gibi konuşsan olmaz mı hani
dermiş yosmanın notlarını okuyan ihtiyar
dut ağacı ise rüyamda belki de geçekte ninemin pervasızlığıyla
serçelerini cıyaklatarak bana doğru geliveriyormuş
cadıların pabuçları gibi damarlarına bir bir basarak
SES Rüzgar Rüzgar yavrun kuyuya düştü
sırtına tezek saplandı
hemen gel getir gökgürültüsünü.
QUM MUSHUGI HAQIDA ERTAK
Qum mushugi moviy osmon ila tanho qoldi
qaradi ko‘kka ayni bir jiddiylik og‘ushida
agarda u ming yil avval bunda tug‘ilganida bormi
ummon ostida dimiqib jon taslim qilgan bo‘lardi
agarda u milyon yil avval tug‘ilganida
dinozavr urhosidan
qo‘rqardi
qattiq
saksovul gullari ila xayolini bezagan maxluq
yulduzlarga boqib kumush yo‘lakni pastga tushirdi
uchdi bulutlar osha g‘uj-g‘uj nurlar osha oyning qaro dog‘lari osha
bir shuvullash bir shovullash sezimlarini yuragidan junlariga o‘tirarak
samo tuynuklarida yovvoyilik qadar yotlikni ko‘rdi hurkdi kirmadi
nurlar-da shafaqlar-da sovuqlar-da unga qarshi yo‘nalmakda edilar
bahaybat toshga boshini urdi porloq kengliklarni ko‘rdi
unda o‘t-chechaklar shabnam zabonida chuldiramoqda edilar
bir yaproq ikkinchi yaproqqa der emishki
menda yaratilmagan maxluqlarning ro‘yxatlari bor
o‘qi
ikkinchi yaproq o‘zida havorang kirpini aks ettirayotgan edi
daryoning urug‘ini muztog‘ urug‘ini jar urug‘ini
saragini sarakka
puchagini puchakka
ajratmoqda edilar
ovoz rang bilan o‘rin almashayotgan edi
ilon darvesh hirqasini kiyib ko‘rmoqchi bo‘layotgandi
panjaraga o‘xshash ashyolardan yasalgan uchoq guvillab uchmoqda edi
mis choynak piqillab qaynayotib qorni shishgan jonvordek yiqildi qoldi
u shunday o‘yladiki iniga kirganida tashqarida qolgan Jimlik
nayranglarini tushida ko‘rmoqdadir balki
xayriyat Yer tovushini eshitdi
Ona qum mushugi miyovlayotgan kabi tovushni
KÜL KEDİSİ HAKKINDA MASAL
Kül kedisi mavi gökyüzü ile yalnız kaldı
baktı gökyüzüne tam bir ciddiyetle
eğer o bin yıl önce doğsaydı var ya
ihtimal
umman altında boğularak ölürdü
eğer o milyon yıl evvel doğsaydı
dinazorlar bağırtısından
korkardı
baya
saksavul çiçekleriyle hayalini süsleyen mahluk
yıldızlara bakarak gümüş patikayı aşağıya indirdi
uçtu bulutlar üstünde ışıklar üstünde Ay’ın kara lekeleri üstünde
rüzgarın seslerini kalbinin derinliklerine oturtarak
gökyüzü penceresinde yabanilik kadar yabancılığı gördü ürktü girmedi
ışıklar da şafaklar da soğuklar da ona karşı yönelmekteydi
kocaman bir taşa başını vurdu parlak parlak alanları gördü
orada otlar çiçekler şebnem dilinde şakımakta idiler
bir yaprak başka bir yaprağa dermiş ki
bende daha henüz yaralmamış mahlukların listesi var
oku
ikinci yaprak kendisinde mavi renkli kirpiyi yansıtıyordu
nehir tohumunu buzdağı ve dere tohumunu
iyisini iyiye
kötüsünü kötüye
ayırmkta idiler
ses reng ile yer değiştiriyordu
yılan derviş hırkasını giyinip bir denemek istiyordu
cama benzer eşyalardan yapılan uçak gürüldeyerek uçuyordu
bakır çaydanlık fokurdayarak kaynarken karnı şişmiş canlı gibi yere
yıkıldı
o öyle düşündü ki yuvasına girdiğinde dışarıda kalan Sessizlik
hilelerini rüyasında görüyordur belki
şükür Yer sesi duydu
Ana kül kedisinin miyavlaması gibi sesi
FAHRİYAR (1963-)
Fahriyar (Fahriddin Nizamov) 1963 yılında Özbekistan’ın Nevai vilayeti, Hatırcı ilçesine bağlı Sengicuman köyünde doğdu. Şairin ilk kitabı “Derdin Şekli” 1987 yılında yayımlandı. “Ayalgu” adlı şiir kitabı 2000’de, “Geometrik Bahar” adlı kitabı ise 2004’te yayımlandı. Edebi ve fikri makalelerinden oluşan “Yenilenme Geleneği” adlı kitabı 1988 yılında neşredildi. Fahriyar, Pablo Neruda, Maris Çaklays gibi şairlerin şiirlerini ve T. Uinter’in “21. Yüzyılda İslam: Postmodern Dünyada Kıbleyi Bulma” (2001) adlı kitabını Özbekçeye çevirdi. Şairin birçok şiiri Rusça ve diğer dillere çevrildi. Türkiye Türkçesine aktardığımız