çeyrek asırdaki gelişmesiyle ilgili genelleme yapmak hayli zordur. Çünkü eserler sayıca fazla olmakla birlikte üslup ve konu bakımından da çetrefillidir.
Bağımsızlık dönemi edebiyatında tiyatro da önemli yer tutar. Bu devirde yazılan sahne eserlerinin çoğunluğu toplum hayatını yeniden düzenlemeye ve bağımsızlık ile ilgili çeşitli olayları anlatmaya yönelmiştir. Halkın geçmişini istiklal fikri etrafında anlatan bir hayli eser yazılır. Tarihi şahsiyetlerin hayatı ve faaliyeti ile ilgili eserlere ilgi arttı. “Bağımsızlık tarihi dramayı tam manasıyla canlandırdı. Tarihi drama, dramaturgi tiyatroda lider vasfını ele geçirdi. Bu devirde, eski düzen tarafından takip edilen şahıslar ve mevzular, soruşturmaya uğrayan edipler ve onların eserlerine olan ilgi halkı daha da cezbetti. Büyük tarihi şahıslar, İslam âleminin önder âlimleri, komutanlar sahne sanatında canlandırıldı. Sadece uzak tarih değil, 20. yüzyıl başlarına kadar Türkistan’daki içtimai hayatla ilgili eserlere de ilgi arttı. Bu dönemde gerçekleşen tüm olaylar edebi açıdan değerlendirilerek sahnelerde boy gösterdi. Kısa süre sonra yüzden fazla tarihi drama yazıldı ve sahnelendi. Eserlerin manevi-maarifi yönüne büyük önem verildi”9 Bağımsızlık sebebiyle Emir Timur’a olan münasebet değişti. Onun tarihî hizmetleri ön plana çıkarıldı. Abdulla Aripov’un “Sahibkıran”, Adil Yakubov’un “Fatihi muzaffer yahud bir periveş esiri”, Töre Mirza ve Esrar Samed’in “Sahibkıran Timur” gibi eserleri bu yeni dönemin yaklaşımını temsil eder. Töre Mirza ve Esrar Samed’in “Sahibkıran Timur” dramında Emir Timur’un büyüklüğü, bilgeliği ön plana çıkarılır. Emir Timur’un dilinden söylenen aşağıdaki sözler de hikâyenin önemini ortaya koyar:
Dünya tapdim, lekin dünya yığmadım.
Men el üçün at üstide uhladım.
(Dünyayı ele geçirdim, ama mal-mülk yığmadım / Ben ülkem için atın üstünde uyudum.)
Bağımsızlık döneminde yazılan “Celaliddin Mengüberdi”, “Ecdadler kılıçı” (Erkin Semender) “Kara kemer” (Şükür Halmirzayev), “Akpeder” (Usman Azim), “Zahiriddin Muhammed Babür” (Z. Muhiddinov, M. Hamitov), “Beşer allamesi” (N. Abdulla), “Piri kainat” (H. Rasul) gibi tiyatro eserlerinde geçmiş hayat ve ulu ecdadın hayatları yeni bir anlayış ve yaklaşımla işlenir.
“Bağımsızlık dönemi Özbek milli tiyatrosunda tarihi mevzular özellikle de hem tarihi-kahramanlık, tarihi-felsefi, maarifi-tarihi konularda hem de çağdaş mevzularda çoğunlukla milli eserler ortaya çıktı. Halkımızın geçmiş en parlak sayfalarını ön plana çıkaran büyük âlim ve düşünürler, yazar ve şair, komutan ve devlet erbapları hakkında onlarca tarihi piyesler yazıldı.”10 Bununla birlikte bağımsız Özbek halkının yaşam tarzı, hayalleri, arzu ve istekleri ile ilgili eserler de sahne yüzü gördü.
Bağımsızlık döneminde Özbek edebiyatı, sosyalizm baskısından kurtulup hayatını yeniden, özgürce devam ettirme yoluna girmiş ve bu yolda başarılı eserler vermiştir. Çağdaş Özbek edebiyatında milli nazım ve nesir, yeni örnekler ve farklı ifade şekilleri ile zenginleşmiştir. Bu aşamada konu ve şekille ilgili yenilikler denendi. Daha önce hiç kullanılmamış ifade biçimlerine başvuruldu. Böylece bedii ifadenin yeni temayülleri ortaya çıktı. Bağımsızlık dönemi eserleri arasında sıradan olayların yanında geçmişte yaşanmış tarihi olayların yeniden ele alındığı görülmektedir. Bu dönemde, Özbek edebiyatı, devletçilik şekliyle birlikte değişen milli bilincin ve estetik anlayışın ürünü olmayı belli bir ölçüde başarmıştır.
I. BÖLÜM
BAĞIMSIZLIK DÖNEMİ ÖZBEK ŞİİRİ
ERKİN VAHİDOV (1936-2016)
Erkin Vahidov, 29 Aralık 1936’da Fergana vilayetinin Altıarık ilçesinde doğdu. 1960’ta Taşkent Üniversitesi Filoloji Fakültesinden mezun oldu. 1987 yılında Özbekistan Halk Şairi, 1999 yılında Özbekistan Halk Kahramanı unvanlarını almıştır. Şiir kitapları: “Tan Nefesi” (1961), “Koşuklarım Size” (1962), “Yürek ve Akıl” (1963), “Benim Yıldızım” (1964), “Muhabbet” (1976), “Ruhların İsyanı” (1979), “Geleceğe Mektup” (1983), “Uykusuzluk” (1985). Seçme şiirlerinden oluşan eserleri: “Aşk Sevdası” (2000), “Şiir Dünyası” (2001), “Ömrümün Deryası” (2001). Dramaları: “Altın Duvar” (1969), “İstanbul Faciası” (1985). Ayrıca Goethe’nin “Faust” adlı eserini Özbekçeye tercüme etmiştir. Şairin başka dillerden de Özbekçeye tercümeleri mevcuttur. 1983 yılında Özbekistan Devlet Mükâfatını almıştır. Şair 30.05.2016 tarihinde Taşkent’te vefat etmiştir.
BAG‘ISHLOV
Ey sen, latif do‘st, bu senga
Umrim kitobidir,
Umrim kitobi ne, olis
Yo‘l sarhisobidir.
Bu yo‘l ravon emas, uning
Pastu balandi ko‘p,
Jon rishtasidek misralar
Yo‘lning tanobidir.
Bir shahr nomi Ibtido,
Bir shahr Intiho,
Jonimda ikki shahr aro
Yo‘l iztirobidir.
Sen kim eding, kim bo‘lding, ey,
Dil, deb so‘raydi dil,
She’r asli dil savoliga
Dilning javobidir.
Umrim agar bog- bo‘lsa, siz
Bog‘bonisiz, elim,
Tutdim, oling, – o‘z bog‘ingiz
Sharbat, gulobidir.
Yoshing necha deb so‘rmangiz,
Yoronu ahli dil,
Erkin Vatan yoshi mening
Yoshim hisobidir.
İTHAF
Ey, sen, latif dost, bu sana
Ömrümün kitabıdır.
Ömrümün kitabı da ne, uzun
Yolun hesabıdır.
Bu yol düz değildir, onun
Çukuru, tümsekleri çoktur.
Canımın ipleri gibi mısralar
Yolun ölçüleridir.
Bir şehrin adı İptida,
Diğer şehir İntiha’dır.
Canım iki şehrin arasında
Yolun ıstırabıdır.
Sen kimdin, kim oldun, ey,
Gönül, diye sorar kalbim.
Şiir, aslında kalbin sorusuna
Gönlün cevabıdır.
Ömrüm eğer bağ ise, siz
Bahçıvansınız, halkım.
Sunuyorum, buyurun – öz bahçenizin
Şerbeti, gül suyudur.
Yaşın kaçta diye sormayın,
Dostlarım, gönül erleri.
Erkin Vatan’ın yaşı