Darhan Kıdırali

Kod Adı Türkistan: Mustafa Çokay


Скачать книгу

an Kıdırali

      Kod Adı Türkistan: Mustafa Çokay

      ÖNSÖZ

      Mustafa Çokay, Türkistan milli mücadelesinin önde gelen isimlerinden birisidir ve kendini idrak ettiği ilk gençlik yıllarından son nefesine kadar, bu mücadele onun temel hayat gayesi olmuştur. Onun Seyhun boylarında başlayan hayatı, mücadelesinin büyüklüğüne uygun olarak, Taşkent’ten Petersburg’a, Orenburg’dan Paris’e kadar yaşlı kıtanın geniş topraklarının pek çok yerinde izler bırakmıştır. Mustafa Çokay’ın bu izleri mücadelenin gerektirdiği şartlara uygun olarak kimi zaman gazete ve dergi yazıları gibi gayet açık, kimi zaman da gizli yürütülmek zorunda kalınmıştır.

      Mustafa Çokay’ın hayatı, adeta Türkistan millî mücadelesinin ana omurgasını oluşturmaktadır. Rusya Devlet Duması’nda aktif görev üstlenen, Türkistan Millî Muhtariyetinin Kurucu Meclis Başkanı, Millî Muhtariyetin Dışişleri Bakanı, daha sonra Devlet Başkanı, Alaş Orda Millî Muhtariyetinin Dışişleri Bakanı, Türkistan Cedidcilerinin siyasî önderi Mustafa Çokay, yaşana olayların en yakın tanığı ve pek çok olayın bizzat öznesi durumundaki şahsiyettir. Türkistan Millî Mücadelesinin siyasî mülteci sıfatıyla Avrupa’ya giden ve bu sıfatı Avrupa’da ilk kullanan kişi olarak Mustafa Çokay’ın hayatı, Sovyetler Birliği döneminde muhaceretteki Türkistan Mücadelesinin de ana eksenlerinden biridir.

      Mustafa Çokay’ın hayatıyla tanıştığım günden itibaren bu hayatın, uğruna mücadele verdiği Türkistan halkları başta olmak üzere bütün dünyaya en iyi şeklide anlatılması gerektiğine inandım. Fakat böyle geniş bir coğrafyada büyük bir mücadele vermiş kahramanın vefatının üzerinden yıllar geçtikten sonra bu çalışmaları yapmak hiç de kolay değildi. Nitekim onun hakkında yazılan yazıların hemen hepsi bu bütüncü yaklaşımdan ve birikimden uzak, her biri Çokay’ın mücadelesinin bir kesitini yansıtan makalelerdi.

      Çokay’ı en iyi anlatan belki de yine Çokay’ın kendisiydi. Onun Avrupa’da siyasî sürgün yıllarında bizzat yayınladığı veya yayın heyetinin içinde yer aldığı Yeni Türkistan ve Yaş Türkistan dergilerindeki yazdıklarını tek tek okudum. Yayınladığı Promete Dergisindeki yazıları ile diğer bazı yayın organlarında takma isimle yer alan makalelerini de inceleme imkanı buldum. 1998 yılında Yüksek Lisans tezi olarak savunduğum çalışma Mustafa Çokay’ın Hayatı, Faaliyetleri ve Fikirleri adıyla 2001 yılında Ankara’da yayınlandı.

      Yüksek lisan tez çalışmam ve onu esas alarak yayınladığımız Mustafa Çokay kitabı, Türkiye’de bu konuda yapılmış ilk derli toplu çalışmaydı ve kendisinden sonra yapılacak yayınları da büyük ölçü de etkiledi. Oradan parçalar, bölümler alıntılanarak, bazen hiç değiştirilmeden yeni “bilimsel” makalelerin ve diğer yazılar kaleme alındı.

      Biz Mustafa Çokay’la ilgili çalışmalarımızı devam ettirdik.

      Biyografik bir eser yazarken, hayatı yazılan kişinin yaşadığı yerleri görmek, oralarda bulunmak bazen olayları anlamak ve yorumlamakta büyük imkanlar verir. Ben de imkan buldukça Mustafa Çokay’ın yaşadığı şehirleri ve o şehirlerde Çokay’la ilgili mekanları ziyaret etmeye özel önem verdim. Bu gayeyle Çokay’ın hayatında önemli şehirler olan Taşkent, Hokand, Kazan, Petersburg, Orenburg, Bakü, Tiflis, İstanbul ve Paris gibi şehirlerde Çokay’ın bulunduğu, yaşadığı, çalıştığı yerleri gördüm.

      Edebî eserler okuyucuya ulaşmak bakımından genellikle bilimsel tarzda yazılan eserlerden daha şanslıdırlar. Belki daha kolay okunmaları ve okuyucunun kendisini edebî eserdeki kahramanlarla özdeşleştirmesi roman veya hikaye tarzında yazılan kitapları, okuyucu üzerinde etkili yapmaktadır. Ben de bu durumu dikkate alarak Mustafa Çokay’ın hayatını romanlaştırarak Mustafa adıyla yayınladım. Sonuç beklediğimiz gibi oldu ve romanın baskısı kısa sürede tükendi.

      Mustafa Çokay’ın benim ve ailemizin üzerindeki etkisi, Mustafa kitabının Kazakistan’da yayınlandığı yıl doğan oğluma, bu değerli fikir ve mücadele adamının ismini vermemizle daha da derinleşti.

      Elinizdeki eser ise Mustafa Çokay’ın hayatını edebî bir biyografi tarzında okuyucuya sunmaktadır. Bilimsel yazıların kuru üslubunu ve roman ve hikayedeki yazarın kurgu kısımlarını metine dahil etmemeye gayret ederek, bir Kazak obasında başlayan çocukluğundan ve II. Dünya Savaşı sırasında Berlin’de Türkistan esir kamplarında vefatına kadar, onun hayatı ve mücadelesindeki ayrıntıları atlamadan ama ayrıntılara da takılıp kalmadan kaleme aldık.

      Bu vesileyle, tez konusu olarak vererek beni bu konuda çalışmaya yönlendiren değerli hocam Prof.Dr. İsmail Aka’ya hususi minnettarlığımı bildirmek isterim. Ayrıca pek çok kere görüştüğümüz ve Mustafa Çokay ve Türkistan Millî Hareketi konularında sorularımıza samimiyetle cevaplar veren, bu konudaki bazı bilgilere ulaşmamızda yardımlarını esirgemeyen Dr. Baymirza Hayıt, Prof.Dr. Ahmet Temir, ve Çokay’ın eşinin değerli elyazmaları ile bir çok arşiv belgelerini bize bırakan Hasan Oraltay’ı rahmetle anıyorum. Çalışmalarım sırasında büyük destek gördüm Prof.Dr. Timur Kocaoğlu ve Prof.Dr. Ahat Andican hocalarıma, arşivini bize açan pek çok makaleye dikkatimizi çeken değerli Ömer Özcan’a teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca Türkçe yayının redaksiyon işlerinde emeği geçen Ufuk Tuzman ve şair Ali Akbaş’a da minnettarım. Son olarak kitabı okuyucu ile buluşturan değerli Yakup Ömeroğlu’na ve Avrasya Yazarlar Birliği Bengü Yayınlarına şükranlarımı iletiyorum.

      Uzun yıllar üzerinde emek verdiğimiz Kod Adı Türkistan: Mustafa Çokay kitabı, Türk bilim ve edebiyat çevrelerinde Mustafa Çokay’ın hayatı, fikirleri ve mücadelesi hakkında ne kadar büyük etki bırakırsa biz de onun manevî şahsiyetine karşı görevimizi yapmış olmaktan o derece memnun olacağız.

      Ruhu şad olsun!

Prof. Dr. Darhan Kıdırali17.07.2020

      YUVA

      Gürültüyü duyunca oturduğu yerden fırlayarak telaşla dışarı çıktı. Sokakta insanların tozu dumana katarak telaşla sağa sola koşuşturduklarını gördü, hiçbir şey anlamadı. Şaşkın şaşkın etrafa bakınırken evin yanından koşuşturarak geçenler az kalsın onu ezeceklerdi. Tanıdık simalardı, komşu köylüler olmalıydı. Tedirgindiler, telaşlı ve yüksek sesle konuşuyorlardı. Koşuşturmalar yüzünden yere düşmüştü, gürültüyü duyan küçük annesi de arkasından koşturup gelmişti. Onu yerden kaldırıp kucaklayarak bağrına basmıştı, bir yandan da korkusunu alsın diye başparmağıyla damağını yukarı iteliyordu. Bahti’nin kendisine yakın olduğunu hissediyordu ancak bir türlü onu kabullenememişti. Sıkılıp kucağından fırladı ve yanlarına gelen babasının elini sımsıkı tuttu. O zaman anladı ki babası, üzgün ve çaresiz bir hâlde sessizce başını sallıyordu. İri yarı, güçlü kuvvetli bu adamın çaresiz hâlini görünce çok şaşırdı. Onun neye endişelendiğini, niçin üzüldüğünü anlayamamıştı.

      Babası Çokay Biy,1 ağırbaşlı ve oldukça sakin bir adamdı. Uzun boylu, gür sakallı ve çevresinde saygı gören birisiydi. İki defa hacca giden Torğay Datka, Jumık Biy’in kızından dünyaya gelen oğlunun adını Şokmuhammed koymuştu. Peygamber ismini yersiz kullanmaktan çekinen yengeleri ise onu şımartarak Çokay diye çağırıyorlardı.

      Bahtı, ilk çocuğu Sıddık gibi bu yavrusunu da birinci eşinin bakımına vermişti. Hiç çocuğu olmayan ilk hanımı da Çokay’ı kendi oğlu gibi çok sevmişti. Doğumundan itibaren kendisine bakan Baybişe,2 onun her hareketine, her davranışına çocukça seviniyordu. “Allah’ım, onu kem sözden ve kem gözden koru!” diyerek onun için her zaman dua ediyordu. Akşam olunca yanına alıp masallar anlatarak uyutuyor, bakım ve beslenmesini üzerine titreyerek yapıyordu. Koşturmaktan yorgun düştükten sonra dizlerine yatıp uyuyakalan yavrusunu ertesi sabah nazikçe uyandırıyor, geceden hazırladığı ciğer katılmış geleneksel Kazak yemeğini ve sıcak sütünü veriyordu. Orta boylu, etine dolgun Baybişe’nin gözlerinden bunları yaparken şefkat ışıkları yayılıyordu. Geceleri huzursuzlaşınca yerinden fırlayıp yanına geliyor, elleriyle ağrıyan yerini okşayarak sakinleştiriyordu onu. Bütün bunları uzaktan izleyen Bahti, doğurduğu evladın yanına yaklaşamıyor, oğlu için sadece içten içe dualar ediyordu. Ailedeki erkeklerin Mustafa diye çağırdıkları yavrusuna Kuması Baybişe’yi incitmemek için hiçbir zaman annelik sevgisini gösterememişti.

      Çok