Baktıbek İsakov

Kırgız Konar Göçerleri


Скачать книгу

güç ile gelip Uygur Kağanlığı’na son vermiş ve böylece bölgede Kırgız Kağanlığı kurulmuştu (840)13. Kağanlığın kurulması ile birlikte bölgedeki hakimiyet Kırgızların eline geçti. Buna paralel olarak birçok kavim Kırgızlara bağlandı ve Kırgız Kağanlığı’nın sınırları batıda İrtiş Nehri, doğuda Baykal Gölü, güneyde Gansu (Turfan) ve kuzey batıda Çin topraklarını içine alan geniş sahaya kadar yayıldı14.

      Kırgız Kağanlığı’nın tarihi hakkında kaynaklarda çok fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu kağanlığın tarihî süreç içinde oynadığı rollere dair de bilinenler fazla değildir. Ancak XII. yüzyılın sonlarında ve XIII. yüzyılın başlarında Kırgızların, Yenisey kıyılarında “Kırgız” ve “Kemkemciut” olarak bilinen iki ayrı idarî bölgede yaşadığı ile ilgili bilgilere tesadüf edilmektedir15. Daha sonra bu bölgelerin Moğol hakimiyetine girmesi, en azından XIII. yüzyılın başlarında Kırgızların Moğol idaresinde olduklarının işareti olmalıdır. Bu dönemde Moğol Hanlarının Kırgızlardan asker istemesi, Kırgızlar ile Moğolların ilişkilerinin bozulmasına ve hatta Kırgızların Moğollara karşı isyan etmelerine sebep oldu. Bu isyan Moğollar tarafından bastırıldıktan sonra Moğol Hanı Kubilay tarafından Kırgızlar çeşitli yerlere dağıtıldılar. Bu sırada Kırgız halkının bir kısmı, Moğol hakimiyetindeki Tanrı Dağları etrafına geldiler16. Anlaşıldığı kadarıyla daha önceki dönemlerde Kırgızlardan bazı gruplar bu bölgelere doğru kitleler halinde göç etmeye başlamışlardı. Moğollar tarafından dağıtılan Kırgız halkının bir kısmının buralara gelmesi, muhtemelen daha önce göç edenlerle irtibat halinde olduklarından ve belki de bu yerleri kendileri için güvenli gördüklerinden ileri gelmelidir. Tanrı Dağları tarafına göç eden Kırgızlar, bugünkü Kırgızların bir parçasını oluşturdular. Yenisey’de kalan bazı Kırgız gruplarının üzerine Moğol boyları yerleştirildi, bazıları ise sağa sola dağıtıldılar.

      Kırgızların Tanrı Dağları civarına hangi tarihte geldikleri ile ilgili kesin bir bilgiye sahip değiliz. Ancak XIV. yüzyılın ortalarına doğru Merkezî Asya’da kurulan Moğolistan devleti (Yarkent Hanlığı) ile ilgili kaynaklarda Kırgızların, Moğolistan Devleti’nin ormanlık bölgelerinde yaşadıkları ve bu bakımdan “Moğolistan ormanının arslanları” olarak vasıflandırıldıkları dikkati çekmektedir17. Bu durumda Kırgızlar, Moğollara karşı bölgede büyük bir siyasî güç olarak da ortaya çıkmaktaydılar18. Kırgızlar, XV. yüzyılın sonlarında Moğol hakimiyeti altındaki topraklarda yaşamalarına rağmen, onların tam olarak idareleri altına girmemişlerdi. Bu bakımdan Kırgızlarla Moğollar arasında sık sık anlaşmazlıklar meydana gelmekteydi. Bu anlaşmazlıkların en önemlilerinden biri, Moğol idaresinin Kırgızlar üzerine Halil Sultan’ı idareci tayin ettiği sırada olmuştur. Bu tayin ile Kırgızlar, hanlığın resmen ellerine geçtiğini ileri sürmüşler ve bağımsızlık istemişlerdir. Buna karşılık Moğol Hanları, Kırgızlar üzerine bir sefer yapmış ve Kırgızları sağa sola dağıtmışlardır. Ancak dağılan Kırgızları, Muhammed Kırgız adlı lider bir araya tekrar toplamış ve onları bölgedeki en itibarlı kavimlerden biri haline getirmiştir19. Bu çerçevede Muhammed Kırgız, Moğol Hanlarına bağlı olarak yakın çevredeki müslüman şehirler üzerine seferler düzenlemiştir. Bu seferlerde büyük ganimetler elde eden Kırgızların ekonomik durumları düzelme yoluna girmiştir. Ancak Kırgızların güçlenmesinden endişe eden Moğol Hanı Sultan Said, büyük bir ordu ile gelerek Isık Köl civarındaki Kırgızlara baskın düzenlemiş ve Muhammed Kırgız’ı esir almıştır20.

      Bu siyasî süreç içinde XV. ve XVI. yüzyıllar, bugünkü Kırgız toplumunun şekillendiği bir dönem olarak bilinir. Kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla Kırgız toplumunu oluşturan “uruu” yapısı bu devirde daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaya başlamıştır21. Kırgızların bu oluşum sürecinden önceki sosyal yapısı hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla beraber XVI. yüzyılda Moğolistan Devleti’nin kurulmasından sonra bu devletin kuzeyinde yer alan “Bulgaçı” kavmi içinde bugünkü bazı Kırgız uruularının (Boston, Teyit, Cookesek, Döölös, Kıdırşa ve Kandı) bulunması, tarihî süreç içinde Kırgız toplumunu teşkil eden uruuların oluşumunda Bulgaçılara bağlı olanların önemli bir rol oynadığını göstermektedir.22.

      XV. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, Kırgız uruularının yapılanması ile ilgili bilgilere daha çok rastlanılmaktadır. Zirâ, onların bölgedeki siyasî olaylara aktif olarak katılmaya başlamaları, kaynaklarda kendilerinden daha fazla bahsedilmesine sebep olmuştur. Bu devirde Kırgızların siyasî ve ekonomik durumları ile coğrafî dağılımları hakkında bilgi veren kaynaklar, onların sosyal ve idarî bakımdan “Sağ Kanat” ve “Sol Kanat” olarak teşkilatlandıklarını belirtmektedir23. Bu kaynaklardan yola çıkarak Kırgızlar, XVI. yüzyıldan itibaren Sağ Kanat ve Sol Kanat olarak iki gruptan meydana gelmekteydiler. Ancak bu yapılanmanın klasik bir dönemdeki yapılanmayı yansıttığını belirtmek gerekir.

      Kırgız uruularının Sağ Kanat ve Sol Kanat adlarını hangi sebepten dolayı aldıkları hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz. Bu konuda ileri sürülen fikirlerden biri, bir babanın “Sağ” ve “Sol” yanında yer alan iki oğulun soyundan gelenlerin, bilahere Sağ Kanat ve Sol Kanat olarak adlandırılması ve böylece Sağ Kanat ve Sol Kanat’ın oluşmasıdır24. Bir diğeri ise özellikle Kırgız şecerelerindeki bilgilerden hareketle, Kırgızların savaş esnasında Sağ Kanat ve Sol Kanat olarak teşkilatlanmalarının, bu ismi almalarında müessir bir rol oynadığıdır. Eski Türk devlet teşkilatında da, bu şekildeki ikili yapılanmanın ön planda olduğu düşünülecek olursa, Kırgız uruularının bu sebepten dolayı bu iki ana ismi aldıklarını söylemek mümkündür. Nitekim buna benzer ikili yapılanmaların daha önce Hun, Göktürk ve Uygur dönemlerinde mevcut olduğu ve Kırgızların bu geleneği devam ettirerek benzer bir ikili yapılanma içine girdikleri anlaşılmaktadır25. Bu ikili yapılanmayı ifade eden terimlerdeki “kanat”ı, bir kuşun iki tarafında yer alan kanata benzetmek mümkündür. Bu bağlamda kuşun gövdesi, kağanın bulunduğu merkez; kanatlar ise, birbirini tamamlayan iki ana yapı olarak düşünülebilir. Bu durumda kanatın “taraf” veya “yan” anlamına geldiği söylenebilir26.

      Sağ Kanat ve Sol Kanat olarak iki ana gruba ayrılan Kırgızlar, çeşitli uruulardan meydana gelmektedir. Sağ Kanat’a bağlı olanların başlıcasını Bugu, Sarıbagış, Sayak, Azık, Bagış, Cediger, Solto, Çerik, Tınımseyit, Suu Murun, Baarın ve Monoldor adıyla bilinen uruular meydana getirmektedir. Sol Kanat’da olanlar ise Saruu, Kuşçu, Adigine, Çoñ Bagış, Munduz, Basız, Cetigen, Töböy ve Kıtay gibi adları taşımaktadır. Bu uruuların arasına zamanla Teyit, Boston, Döölös, Kandı, Avat, Kıdırşa, Kesek, Noygut, Nayman ve Kıpçak gibi daha bir çok uruuların girdiği ve böylece yeni uruuların ortaya çıktığı dikkati çekmektedir. Sağ ve Sol Kanatların içine giren bu uruulara “İçkilik” adı verilmiştir. Aslında İçkilik adıyla bilinenlerin, kendilerini