(Kanglı), Nayman, Kıpçak, Azık (Az), Saruu (Sarığ), Kıtay (Kidan), Döölös (Töles), Noygut ve Kesek adıyla bilinen uruular daha önceden mensup oldukları asıl uruuların veya geldikleri bölgelerin adlarını taşımaktaydılar. Ancak bu adların tasnifi ile ilgili bilim dünyasında kabul edilen görüşün sınırını aşacak olursak, burada bahsedilen Monoldor ile Kıtay uruusunu, Moğol ve Çinlilerin hâkim olduğu bölgelerden göç eden, bunlarla şöyle veya böyle bir ilişkisi olan uruular olarak da nitelendirebiliriz. Bunun yanında Adigine, Suu Mu-run (Suburun), Tınımseyit, Teyit, Kıdırşa (Hıdırşah), Cilkeldi ve Karaçolok gibi bazı Kırgız uruu ve urukları, muhtemelen pek çoğu onların lideri, yöneticisi olan veya o dönemlerde şöhret bulan bazı şahısların adlarını almış olabilirler. Ayrıca Bugu, Sarıbagış, Bagış, Karabagış, Çoñbagış gibi uruular geyik türlerinin, Töböy ise devenin adıyla anılmaktaydılar. Tabiî olarak bu hayvanlar onlarca saygı duyulan ve kutsal sayılan hayvanlar olmalıdır. Kölöp gibi uruklar ise adlarını bulundukları yerlerden almışlardır. Bunların yanında bazı uruu veya urukların ise yaşadıkları bölgelere adlarını verdikleri dikkati çekmektedir.
Bunların dışında başka adlar taşıyan uruular da vardı. Bu cümleden olarak kuş besleyiciliği ile şöhret bulan bir uruu Kuşçu, yıldız adını taşıyan Cetigen ve askerlik hizmetiyle ön planda bulunanlar ise Çerik adlarını taşımaktaydılar. Bunun yanında hangi anlama geldiği kesin olarak bilinmeyen Munduz, Solto, Basız, Avat, Boston ve Cediger gibi uruular ise menşe itibariyle eski boy ve kavimlerin kalıntıları olarak nitelendirilebilir (Şekil 1).
Kırgızlarda Sağ ve Sol Kanat’a bağlı her bir uruu, sosyal ve idarî bakımdan “uruk” adındaki alt birimlerden meydana gelmekteydi. Bu uruklar, uruular gibi hususî bir ada sahiptiler. Ancak uruulara bağlı uruklardan bazıları sosyal, siyasî, ekonomik ve demografik âmillerin tesiri ile birbirine karışmak zorunda kalmışlardır. Bu karışmada coğrafî şartların tesirini de gözden uzak tutmamak lazımdır.
Kırgızları teşkil eden uruulardan biri de, araştırma konumuz olan Sayak uruusudur. Sayak uruusu ile ilgili bugüne kadar detaylı bir bilimsel çalışmanın yapıldığını söylemek çok güçtür. Bunun en önemli sebebi, XIX. yüzyıldan itibaren Kırgız uruuları üzerinde daha çok genele dayalı araştırmaların yapılmış olmasıdır. Bu bakımdan Sayak uruusu ile ilgili verilen bilgilerin büyük bir kısmı, genel Kırgız uruuları üzerinde yapılan çalışmalar ve tespitler içinde yer almaktadır. Bu çerçevede Sayak uruusu ile ilgili yaptığımız bu araştırmada kullanılan kaynaklar ve eserleri, kuramsal olarak incelediğimizde genelde Rus Çarlığı’ndan önce, Rus Çarlığı ile Sovyetler Birliği dönemlerinde ve Kırgızistan’ın bağımsızlığını kazandıktan sonra yapılan çalışmalar şeklinde kategorize etmek mümkündür.
Rus Çarlığı’ndan önce Sayak uruusu başta olmak üzere diğer Kırgız uruuları hakkında kaynaklarda daha çok siyasî olaylar çerçevesinde dağınık ve dolaylı bilgilere rastlanmaktadır. Bu kaynaklardan biri, Sayak adının ilk defa geçtiği Sayf ad Din Ahsikendi’nin XVI. yüzyıla ait Mecmû‘ ü’t-tevârih adlı eseridir29. Diğeri ise XVIII. yüzyılda kaleme alınmış olan Şiyü Cı (Hsi-yü Chih) adlı Çin yıllığıdır30. Her iki kaynakta, sadece Sayakların bir Kırgız boyu olduğu hakkında satır aralarına sıkıştırılmış ifadeler bulunmaktadır.
Şekil 1: Sağ Kanat, Sol Kanat ve İçkilik uruuları ve yayıldıkları bölgeler31
Rus Çarlığı dönemine gelindiğinde, Sayak uruusu ve diğer Kırgız uruuları hakkında özellikle yerinde yapılan incelemeler dikkati çekmektedir. Bunun en önemli sebeplerinden biri, Rus Çarlığı’nın bölgeye olan ilgisinin giderek artması, Çarlığın Orta Asya’yı daha iyi tanımak, bölgenin ekonomik, siyasî ve kültürel potansiyelini keşfetmek amacı olmalıdır. Çarlık Rusyası’nın XIX. yüzyıla ait bu anlayışı Zapiski Zapadno-Sibirskogo Otdela İmperatorskogo Russkogo Geografiçeskogo Obşestva (Çarlık Rusyası Coğrafik Örgütünün Batı Sibirya Bölümünün Raporları) adlı çalışmada açık bir şekilde görülmektedir. F. Efremov32, M. Venyukov33 ve N. Zelend34 gibi kimseler tarafından hazırlanmış olan bu raporlar daha çok gözlemlere dayanmakta ve bölgenin coğrafya, bitki örtüsü, toponomi, ulaşım ve halkın ekonomik durumu ile ilgili tanıtıcı bilgileri içermektedir. Söz konusu dönemde doğrudan Kırgız uruuları hakkında Ç. Velihanov35, W. Radlov36 ve N. Aristov’un37 çalışmalarını özellikle belirtmek gerekir. Rus askerî mektebinde eğitimini alan Ç. Velihanov, XIX. yüzyıl ortalarında Doğu Türkistan’a giderken Rus Çarlığı’nın bugünkü Kırgızistanın kuzeyindeki Kırgız boylarını idaresi altına alabilmesi için yerinde bazı ön keşif ve incelemeler yapmış ve bu bağlamda Kırgız uruuları arasındaki ilişkiler (Bugu ve Sarıbagış uruuları arasındaki anlaşmazlık v.s.), bölgenin stratejik özelliği, topografyası ve coğrafî yapısına dair bilgiler vermiş; Kırgız uruuları ile birlikte Sayak Uruu’nun da sosyal yapısı ve hayat tarzı gibi konularda gözlemlerde bulunmuştur38. W. Radlov ise çalışmasını, sadece Kırgız uruuları hakkında değil, Kazak, Özbek ve Uygur kavimleri üzerine de hasretmiştir. W. Radlov’un çalışmalarında daha çok söz konusu kavimlerin ağız yapısı ve folklorünün ön plana çıktığı dikkati çeker. N. Aristov’un Kırgız uruularının etnik yapısı ve menşei ile ilgili yapmış olduğu çalışmasında Sayak uruusu ve onun ortaya çıkışı hakkındaki düşüncesi belli ölçüde önem arz etmektedir. Bu çalışmalardan başka N. Sitnyakovskiy’in Kırgız uruularının etnik ve sosyal yapısı39; F. Fielstrup’un Kırgız uruuları kapsamında halkın sosyal, kültürel ve etnografik özellikleri40; Grum Grijimaylo’nun Kırgız uruularının menşei ve sosyal yapısı41; L. Oşanin’in Kırgız uruuları ile ilgili antropolojik çalışması42; N. Severtsov’un Kırgızistan’ın coğrafî yapısı, yabanî ve evcil hayvanlar ile bitki örtüsü43 gibi konuları içine alan araştırmaları da zikretmek gerekir.
Sovyetler Birliği dönemi çalışmaları, Çarlık Rusyası’nın 1917 İhtilali neticesinde yıkılarak Sovyetler Birliği’nin kurulmasından sonraki dönemi içine almaktadır. Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında uzun bir savaş ve ihtilal döneminden yeni çıkıldığı için, kuramsal çerçevedeki çalışmaların başlangıcını, yaklaşık 1930’lu yıllardan sonraki devirlerde aramak daha isabetli gözükmektedir. Bununla birlikte belirtilen dönem çalışmalarını genel olarak Kırgız tarihi, kültürü ve sosyal hayatı gibi birçok konunun bilimsel olarak değerlendirilmeye başlandığı bir dönem olarak nitelemek mümkündür. Başta S. M. Abramzon44 olmak üzere Ya. R. Vinnikov45, M. Aytpayev46, K. Antipina47 ve T. Bayaliyeva