Amircan Alpeyisov

Genç Tulpar Hareketi


Скачать книгу

p>Amircan Alpeyisov

      Genç Tulpar Hareketi

      KISALTMALAR

      SUNUŞ

      Alaş düşüncesinin mirasçısı olarak kurulan Genç Tul-par, XX. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan, modern Kazakistan tarihinin en etkili siyasi ve kültürel hareketidir. Hareket, Ruslaştırılma ve milliyetsizleştirilme tehlikesi altında bulunan Kazakların milli şuurunu uyandırmak için mücadele etti ve başarılı oldu. Sovyet döneminde yönetim ile emekçi sınıf arasındaki ilk çatışma olan Temirtav başkaldırısından, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının başlangıcı kabul edilen 1986 Almatı Olaylarına kadar pek çok gelişme Genç Tulparlıların etkisiyle gerçekleşti. Genç Tulparlıların asıl etkileri ise Kazak kültür ve düşünce hayatı üzerine oldu ve modern Kazak milliyetçiliğinin oluşumunda önemli rol oynadı.

      Genç Tulpar Hareketi konusunda öncü ve özgün bir çalışma olan bu eserin yazarı, önemli bir akademisyen, tarih ve uluslararası ilişkiler profesörü Amircan Alpeyisov’dur. Alpeyisov, Genç Tulpar Hareketi’nin takipçisi olarak 1970’lerde ortaya çıkan “Sarı Arka” gizli teşkilatının da kurucularındandır. Aynı zamanda önemli bir yazardır; “Özgürlük Kurbanı” adlı romanı Türkiye Türkçesine de çevrilmiştir.

      Yazar, Genç Tulpar Hareketi’ni geçmişten günümüze uzanan bir perspektif ve edebi üslupla ele alıp anlatmakta, pek çok bilinmeyeni gözler önüne sermektedir. Kazak insanının özgürlük ve bağımsızlık tutkusunu büyük bir coşku ile aktarırken, gerektiğinde en sert eleştirileri getirmekten de kaçınmamaktadır.

      Türkçeden Türkçeye “çeviri”nin kendine özgü zorlukları olduğu, konunun ilgilileri tarafından bilinen bir husustur. Benzer zorluklar tarafımızca da yaşandı. Ancak, aynı zamanda çok keyifli ve heyecan vericidir; çünkü yazarla aynı dili konuşmak, onun duygu ve düşüncelerini anlayıp, hissetmeyi kolaylaştırmaktadır.

      Eser, yazarın üslubu ve Türk dilini kullanma tarzına mümkün olduğunca sadık kalınarak çevrilmeye gayret edildi. Özel isimler konusunda, Türkiye Türkçesindeki akademik çalışmalarda yaygın olan yazılış esas alındı; diğer yazılışlar, kişinin adının ilk geçtiği yerde parantez içinde gösterildi; Mağcan Cumabayev (Jumabayev/Cumabay) gibi. Yine, yaygın bir alışkanlık olarak sadece baş harfleri yazılan bazı önemli şahıs adları da, devamı parantez içine alınarak tamamlandı; T(urar) Rızkulov gibi. Metinde, gerekli olduğu düşünülen kelimelere, parantez içinde açıklamalar eklendi. Bu anlamda tüm parantez içi ifadeler tarafımıza aittir. Yine, metinde adı geçen kimi kişi, mekan ve olaylarla ilgili dipnotlar verildi ve sonlarına (ç.n.) ibaresi konuldu. Aynı şekilde kimi kişi ve olayları açıklayıcı dipnotlar eklendi. Eserde kullanılan Kazakça deyim ve atasözlerinin yerine de Türkiye Türkçesindeki uygun karşılığına yer verildi. Kimi deyimler de metinde aynen korunarak, yanında anlamı açıklandı. Altının çizilmesi gereken bir başka husus da açlık kelimesinin yazılması ile ilgilidir. Kazakistan tarihinde özel bir yeri olan ve nüfusunun çok büyük bir kısmını kaybetmesine yol açan felaket dönemleriyle ilgili olarak kullanıldığında, bu kelime, özel isim olarak görüldü ve büyük harfle, “Açlık” olarak yazıldı.

      Kazakistan’ın tarihinin çok önemli bir dönemini ele alan ve günümüz “Kazak milliyetçiliği”nin tarihi ve psikolojik arka planının anlaşılması için de önemli ipuçları vereceğini düşündüğümüz bu eserin Türkiye Türkçesine çevrilmesi, Avrasya Yazarlar Birliği Bakanı Yakup Ömeroğlu’nun teşvik ve cesaretlendirmesi olması gerçekleşmezdi. Kendisine minnettarım. Bir teşekkür de Guzal Zaitova’yadır. Zaitova’nın her aşamada büyük destek ve yardımları oldu.

      Gelecekte, tüm Türk lehçelerinin, Türk dünyasının her köşesinde, çeviriye ihtiyaç duyulmaksızın okunabilmesi temennisiyle…

Abdulhamit Avşar Nur-Sultan / İstanbul, 2020.

      ÖNSÖZ

      Safkan argımakların (soylu atların) sıçrayışları “Genç Tulpar”ın nal seslerine karıştı. Şaha kalkan Kazak kanatlandı. Zulmetli dönemlerin acısı unutulmaya yüz tuttu. Uyuşukluk halindeki ruh, kendine gelerek canlanmaya başladı. Bilincin dirilişi, milli kimliği güçlendirdi. Moskova’da okuyan 1438 Kazak genç tarafından ortaya atılıp, sonraki genç kuşaklarca devam ettirilen “Biz Kazaklar neden geri kalmaktayız?” sorusuyla yitirdiklerimizi bulma gayretleri ortaya çıktı. Genç Tulparlılar, yeri boş kalan, yokluğu hissedilen tarihi kopukluğu ortadan kaldırmaya var kuvvetleriyle çalıştılar. Milli mefkûre olgusunu Alaş aydınlarının şahsında arayarak, Kazakların yeni hayat felsefesini şekillendiren bir güç haline geldiler. Genç Tulpar, milletin gönlündeki arzuların menbei oldu.

      Tarih soyağacıyla, köyün yürek ısıtan görünümleriyle hayata yeniden döndüler, arayıp buldukları gelenek-görenekleri şehre, kalabalıklara taşıdılar. Bizim de devlet kurmuş, kendi kökleri olan bir millet olduğumuzu delilleriyle ortaya koydular. Kazaklarda uyanık ve şuurlu gençlerin halen var olduğunu, ruhlarının ölmeyeceğini gözler önüne serdiler.

      Alaş aydınları ile Genç Tulparlıların ortak bir özelliği vardı. Bu, asil bir ruhtan beslenme, yüreklerinin derinliklerindeki arzu ve idealler ile Kazak halkının bahtlı geleceğine olan inançlarıydı. Kazak mefkûresinin mutlaka gerçekleşeceğinden hiç şüphe etmiyorlardı…

      Halka olan sevgileri, onlara, yarını tahmin edebilme öngörüsü sağladı. Onların hepsi, topluma güç verecek, halk bilincini geliştirip, güçlendirecek nitelikte; eğitimli ve milletini seven, soylu ailelerden gelmiş kararlı Kazak oğul ve kızlarıydı. Genç Tulparlılar, kaderlerine yazılmış tarihi fırsatları heba etmeden, kendi yetişme ortamları, kültürel seviyelerine göre zamanın omuzlarına yüklediği ağır yükü hedeflenen yere, taşımayı başardılar. O günlerin zorluklarına, ideolojik alçaklıklara göğüs gerip, önlerine koydukları amaçlarına gururla ulaştılar.

      Genç Tulpar’ın nal sesleri, Kazak gençlerinin şuurlarını tam anlamıyla geliştirip, kurtuluş mücadelesinin yolunu açtı. Akranlarının düşünce ufuklarını genişletti, milli duruşun güç-kuvvetini arttırdı. Nal sesleriyle uyanan gençler, Kazakistan’ın her yerinde gizli teşkilatlar kurup, imkân ve şartları ölçüsünde, milli kurtuluş mücadelesine katıldılar. O dönemde, Karagandı’da “Jas Kazak (Genç Kazak)”, Kostanay’da “Jas Tülek (Genç Kartal)”, Öskemen’de “Ulttık Mamandarga Adilettik Tobı” (Milli Uzmanlara Adalet Grubu), Semey’de “Tayşubar” (Benekli Tay), Guriev’de “Uşkın” (Kıvılcım), Pavlodar’da “Cas Ulan” (Genç Asker), Tselinograd’da “Tın Tulpar” (Dinç Tulpar) ve “Uyan Kazak”, Çimkent’te “Adır Kaskırları” (Dağ Yavrukurtları) ile Almatı’da “Sarı Arka” gibi teşkilatların kurulması bunun delilidir. Genç Tulpar Hareketi, tarihimizdeki özgürlük mücadelelerinin büyük bir aşamasıdır. Bu hareket, topraklarımız üzerinde Alman Özerk Bölgesi kurulmasına geçit vermeyen, Jeltoksan İhtilali (1986 Almatı Olayları) sırasında halkımızın ruhunu ateşleyip, gençlere manevi azık olabilen güçtür!

      6 Kasım 1963’te kurulan Genç Tulparlıların uyandırdıkları ruh, başlattıkları mücadele ülkenin her yerinde yankı buldu.

      Elinizdeki bu eseri, söz söylemenin güç olduğu zamanlarda, “Ben Kazak’ım!” diyerek Kazakların ruhunu yüceltip, bağımsızlığımızı elde etmemize büyük katkılarda bulunan herkese armağan etmek isterim.

      GİRİŞ

      Bundan 57 yıl önce, 1963 yılının kasım ayında, Moskova’da, Kazak öğrenci gençlerinin “Genç Tulpar Cemiyeti” resmȋ olarak kuruldu.

      Ömür diyalektiğini göz önüne alırsak yoktan var olan hiçbir şey yoktur: Dün ile bugün olan, bugün ile yarın olacakların hepsi, tabii açıdan da, tarihi açıdan da birbirleriyle bağlantılıdır. Tarihe ihanet olmaz. Bu sebeple, 555 yıl önce kurulan Kazak Hanlığı’ndan bugüne kadar gelen tarihimizi araştırıp ele alınmayan yönlerini ortaya çıkarmak, akla karayı ayırıp genç nesillere aktarmak bizim asli görevimizdir. Araştırıldığında görülecektir ki, 1991’deki bağımsızlık ilanımızın altında, çok uzun yılların milli bağımsızlık hareketleri ile başkaldırmaları yatar. XX. asrın 60’lı, 70’li yıllarında Kazak gençlerinin bilinçlerini uyandıran “Genç Tulpar Uyumu” yani Cemiyeti, bunların en önde gelenidir. Bu hareket, sadece Genç