Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar
kurucusu bey ünü kazandırdı. Kendisinden sonra gelen oğlu Orhan, rakipsiz beylik tahtına oturdu. Böylece 27 Temmuz 1302 tarihi Osmanlı hanedanının, dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi olarak kabul edilir.
Bizans İmparatoru Tedirgin Oldu
Osman Bey’in bölgede güçlenmesi, Bizans imparatorunu da tedirgin etti. Zira gaza ve ganimet için uç bölgesine koşup gelen Türkler, İstanbul Boğazı’na kadar yayılmışlardı. Alp gaziler emrinde küçük gruplar hâlinde hareket eden Türkler, 1304 yılı başlarında İstanbul Boğazı’na kadar her yerde göründüler. Bir gemi bulunca Boğaz’ı geçen Türkler, İstanbul önlerine kadar geliyorlardı. Şile ve Anadolukavağı’ndaki kalelere saldırıyorlardı. Panik hâlinde kaçan Rum halkı İstanbul’a sığınıyor, sokaklar açlık ve hastalık çeken insanlarla doluyordu. Bizans imparatoru, Osman Bey’i durdurmak için İran’da Gazan Han’a, onun ölümünün ardından Olcaytu Han’a bir Bizanslı prensesi eş olarak önermiş ve bir Moğol ordusunu tahrik etme girişiminde bulunmuştur.
Koyunhisar Savaşı’ndan sonra Bursa Ovası’ndaki Orhaneli, Bursa, Bidnos, Kestel ve Kite tekfurları birleşip Osman’a saldırmak üzere ittifak ettiler. 1303 yılında harekete geçen tekfur orduları, ilk önce Yenişehir’e doğru başarılı bir saldırı gerçekleştirdiler. Osman Bey, yanındaki kuvvetlerle tekfurların ordusunu Yenişehir Ovası’ndaki diğer Koyunhisar’da karşıladı. Düşman savaşa savaşa Dimboz Boğazı’na kadar çekildi, Osman’a karşı orada son bir savaşa giriştiler. Osman Bey, kardeşi Gündüz Alp’in oğlunun şehit olduğu savaştan da zaferle çıktı. Dimboz Savaşı’ndan sonra Ulubat’a kadar Bursa Ovası ve Uludağ, Türkmen yerleşimine açıldı. Bursa ise yirmi üç yıl kuşatma altında kaldı. Osman şehri kuşatıp etraftan tecrit etmek için iki havale kulesi, Aktimur ile Balabancık kulelerini yaptı ve çekildi.
Dimboz Zaferi’yle Psikolojik Üstünlüğü Ele Geçirdi
Osman Bey, Koyunhisar ve Dimboz zaferlerinden sonra, Bizans İmparatorluğu’na karşı psikolojik üstünlüğü ele geçirdi. Sefere çıkmayı planladığında Türk savaşçılar, Anadolu’nun dört bir yanından gelerek bayrağının altında toplanmaya başladı. Böylece Osman Bey, bölgedeki egemenliğini giderek pekiştirdi. İznik’i düşürmek ve İstanbul’dan gelecek yardımlara karşı ablukayı tamamlamak için Sakarya üzerindeki geçit yerlerine karşı yeni seferler düzenledi. 1304 yılında, Leblebücihisarı’na geldiğinde tekfur itaat etti. Tekfuru görevinden almayan Osman Bey, oğlunu yanına aldı. Oradan Lefke ve Çadırlı tekfurlarından da itaat aldı. Bu tekfurlar da Osman Bey’in yanında nöker oldular. Osman Bey, oradan Mekece’ye ulaştı ve oranın da tekfurunu itaat ettirdi ve beraberinde Akhisar’a getirdi. Akhisar tekfuru asker toplayıp savaşa tutuşsa da yenilmekten kurtulamadı.
Osman Bey’in İzmit ile İstanbul’un bağlantısını kesip İzmit’e giden yolları teker teker ele geçirmesi ve beylik sınırlarını giderek genişletmesi İstanbul’da panik havası doğurdu. İzmit açlık ve susuzluk içinde son derece kötü durumdaydı. İznik şehri de etraftan çevrilmiş, dışarıyla ilişkisi kesilmiş, kıtlık içinde bulunuyordu. Bilecik, İnegöl, Yenişehir ve çevredeki diğer yerleşim yerlerindeki Rum halk kaçmış, Marmara bölgesinin güney bölümleri ıssızlaşmıştı. Bizans ordularının İznik’e ulaşmak için önünde sadece Gemlik yolu açık kalmıştı.
Osman Bey, İznik’i ele geçirebilmek için 1304 yılında oğlu Orhan’ı, Köse Mihal ve diğer tecrübeli komutanlarla Karaçepüş ve Karatigin hisarlarını fethetmeye gönderdi. Bu seferin amacı İznik’in bu yönden tecrit işini tamamlamaktı. Dıraz Ali ve Karatigin havale hisarlarından İznik kuşatması çeyrek yüzyıl sürdü. O tarihe kadar Absafi-Bıçkı dağlarını aşmak imkânsızdı. Tek yol Sakarya Vadisi idi. Bu vadide Akhisar, Geyve, Absu ve Karaçepüş kaleleri bu yolu kapatıyordu. 1305’te Orhan, günümüzde Pamukova diye bilinen Akhisar’ı harekât merkezi yaptı. Kalelerin düşmesi üzerine Osmanlılar, Sakarya’dan Beşköprü-Adapazarı düzlüğüne inmeyi başardılar. Bu düzlüğün doğusunda Bizans’a ait Akyazı, batısında Sapanca’nın güney kıyılarından İzmit ve kuzeyde Adapazarı bölgeleri Osmanlı akınlarına açılmış oldu. Böylece Osman Bey’in 1304 ve Orhan’ın 1305 seferleri İzmit ve İstanbul yolu üzerinde Osmanlı egemenliğini sağladı. Artık, İznik tümüyle Osmanlı gölünde bir ada gibi kaldı.
1305 yılından sonra bölgede yeni uçlarda Konur Alp, Akyazı tarafına; Akça Koca, İzmit üzerine sürekli akınlar yaptı. Konur Alp, Akyazı’da Tuzpazarı’nı aldı ve Bizans kuvvetleriyle Uzuncabel’de iki gün iki gece çetin bir savaştan sonra bütün bölgeyi ele geçirdi. Tuzpazarı’nı yeni uç merkezi yaptı. Daha sonra doğuda Akyazı, Mudurnu ve Bolu’yu ele geçirdi.
Sakarya üzerinde Karaçepüş ve Absu’da Gazi Abdurrahman yerleşti ve Akova’ya akına başladı.
Osman Bey, beyliği, ailenin diğer üyeleriyle birlikte idare etti. Karacahisar subaşılığını kardeşi Gündüz’e verdi. 1303’te Bursa hisarını abluka için yaptırdığı havale kulelerinden birini kardeşinin oğlu Aktimur’a verdi. Oğlu Orhan’ı, kendi sağlığında tecrübeli komutanlar Akça Koca, Konur Alp, Köse Mihal ile seferlere gönderip beylik için hazırladı. Hatta 1305 yılından sonra beyliği fiilen oğlu Orhan’a bıraktı.
Osman Bey 1324 yılında vefat etti. Osman Bey’in vefatı sırasında Orhan Bey Bursa’nın işgaliyle meşguldü. Osman Bey, vasiyeti gereği hisarda, Tophane’de “Manastırda kubbenin altında” defnedildi. Gümüşlü Kubbe denilen manastır 1855 depreminde yıkılınca 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından şimdiki sade türbe yaptırıldı.
1324 tarihli Mekece vakfiyesinde şahitler kısmında Osman’ın Orhan dışında Çoban, Melik, Hamit, Pazarlı adlı oğulları ve Fatma Melek adlı kızı kaydedilmiştir. Eşi Mal Hatun, Şeyh Edebali’nin kızı idi. Orhan, 1305’ten beri seferlerde komutan olarak ordunun başında olduğu için, babasının ölümünün ardından sorunsuz bir şekilde beylik tahtına oturdu.
I. ORHAN (ORHAN BEY) (1324-1362)
Osmanlı İmparatorluğunun ikinci padişahı olan Orhan Bey, Osmanlı Beyliği’nin kurucusu Osman Gazi ve Malhun Hatun’un oğludur. 1281 yılında Söğüt’te doğan Orhan Bey, babasının vefatı üzerine 1324 yılında devletin başına geçmiştir.
Osmanoğulları’nın en uzun ömürlüsü olan Orhan Bey’in çocukluğu ve gençliği, Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarına denk geldi. Osmanlı tarihlerinde adının ilk geçişi 1298 yılında Yarhisar tekfurunun kızı Nilüfer Hatun ile evlenmesi nedeniyle olmuştur. 1300 yılında Köprühisar’ın ele geçirilmesinde bulunmuş ve ilk idari görevini de Karacahisar uç beyi olarak üstlenmiştir.
Osman Bey, oğlunun emrine, beylerbeyi anlamında “emir-i kebir” rütbesi ile küçük bir beylik ordusu vermiş ve Orhan Bey, Osmanlı Beyliği’nin büyüme yıllarında ordusuyla birlikte babasının yanında seferlere katılmıştır. Osman Bey, vefatından önce beyliğin yönetimini Orhan Bey’e bırakmıştır. Orhan Bey, babasının Şubat 1324’te vefat etmesinin ardından, kardeşlerinin de onayıyla aynı tarihte beyliğin başına geçmiştir.
Orhan Bey’e, bey olduktan sonra “şücaeddin”, “ihtiyareddin” ve “seyfeddin” unvanları verilmiştir. Günümüzde imza yerine geçen tuğrayı ilk kullanan padişah da Orhan Bey’dir.
Beylikten Devlete Geçildi
Orhan Bey, Anadolu’daki diğer beylikler gibi, beyliğinin ilk yıllarında kendini İran’da kurulu bulunan İlhanlılar’a bağlı sayıp yıllık vergi ödemiştir. Aynı süreçte, devletin sınırlarını Bizans’a doğru genişletmeyi hedeflemiştir.
Orhan