Гарриет Бичер-Стоу

Tom Amca’nın Kulübesi


Скачать книгу

sizi satın alacağım; tüm umudum bu kadar. Nazik bir efendin var, seni satmayı reddetmez. Seni ve oğlanı alacağım. Tanrı’nın yardımıyla bunu yapacağım!”

      “Ne korkunç! Ya yakalanırsan?”

      “Yakalanmayacağım, Eliza. Önce ölürüm! Ya özgür olacağım ya da öleceğim!”

      “Kendini öldürme!”

      “Buna gerek yok. Ondan önce beni öldürürler, asla nehri canlı geçmeme izin vermezler!”

      “Ah, George, benim hatırım için dikkatli ol! Kötü bir şey yapma; ne kendinin ne de başkasının aleyhine bir şey yap! Çok kafaya takmışsın, çok fazla -eğer zorunluysan git- ama dikkatli ol, ihtiyatlı ol; sana yardım etmesi için Tanrı’ya dua et.”

      “Eh, o zaman Eliza, planımı dinle. Efendi aklına esip birkaç kilometre geride yaşayan Bay Symmes’e bir notla beni buraya gönderdi. Düşündüklerimi sana anlatacağımı bekliyor olmalı. Onun adlandırdığı gibi Shelby’ninkileri çileden çıkaracağını düşünmek onu memnun edecek. Sanki hepsi bitmiş gibi oldukça uysal eve gidiyorum, anlıyorsun. Yapacak bazı hazırlıklarım var ve bana yardım edecekler var; bir iki haftaya kadar kayıplara karışırım. Bana dua et, Eliza; belki yüce Tanrı seni duyar.”

      “Eh, sen de kendine dua et, George ve ona inan; o zaman kötü bir şey yapmazsın.”

      “Eh, şimdilik hoşça kal.” dedi George, Eliza’nın ellerini tutarken ve kıpırdamadan gözlerinin içine baktı. Suskun durdular; sonra son sözler, hıçkırıklar, acı dolu ağlayışlar -bunların ayrılışı örümcek ağına takılanların karşılaşma umutlarına benziyordu- ve karı koca ayrıldılar.

      IV

      Tom Amca’nın Kulübesinde Bir Akşam

      Tom Amca’nın kulübesi zencilerin deyişiyle tipinin en kusursuz örneği olan efendisinin “ev”in bitişiğinde küçük kütüklerden yapılma bir kulübeydi. Önünde her yaz çileklerin, ahududuların, çeşitli meyve ve sebzelerin özenli bakımla fışkırdığı temiz bir bahçe parçası vardı. Ön tarafın tamamı geniş kızıl begonyalar ve yerli çok çiçekli güllerle çevrilmişti, bunlar örgü gibi örülüp birbirine geçerek kaba saba kütüklerin görünmesini engelliyordu. Burada aynı zamanda yazları kadife çiçekleri, petunyalar, akşam sefaları gibi birçok çeşit, her yıl açan çiçekler görkemini gösterecek, onları şımartan köşeler bulmuştu ve bunlar Chloe Teyze’nin yüreğinin hazzı ve gururuydu.

      Haydi içeri girelim. Evde akşam yemeği bitmiş ve baş aşçı olarak hazırlıkları yöneten Chloe Teyze temizlik ve bulaşıkları yıkama işlerini mutfakta astlarına bırakmıştı. İhtiyarın akşam yemeğini hazırlamak için kendi kuytu yerine geçmişti; bu sebeple ateşin çevresinde cazırdayan bir şeyleri istekli bir şekilde yöneten ve çok geçmeden içinde şüphesiz “iyi bir şeyler” olduğu izlenimi veren, buharlar gelen tencerenin kapağını ciddiyetle kaldıran kişi odur. Yuvarlak, ışıldayan yüzü öylesine parlaktı ki sanki yüzünü kendi çay peksimetleri gibi yumurta akları ile yıkadığı aklınıza gelebilirdi. Tüm bu dolgun çehresi güzelce kolalanmış başörtüsü altında tatmin ve memnuniyetle parlıyordu ancak itiraf edelim ki çevredeki en iyi aşçı olmasından gelen bir nebze kendini bilmeyle de bunun bir ilgisi vardı ki Chloe Teyze’nin ünü dünyaca biliniyor ve onaylanmıştı.

      Kendisi iliğine ve tırnağına kadar gerçekten iyi bir aşçıydı. Bahçede onun geldiğini görüp de üzgün olmayan bir piliç, hindi veya ördek yoktu, belli ki sonları gelmişti. Kümes hayvanları arasında dehşet yaratacak derecede sıkıca bağlasa mı, içini doldursa mı ve kızartsa mı diye meditasyon yaptığı kesindi. Mısır ekmeği, her türden çapa keki, oval kek, yuvarlak kek ve sayılamayacak kadar çeşitli türler daha az bilen aşçılar için tam anlamıyla bir sırdı; kendi düzeyine erişmek isteyen akranlarının faydasız çabalarını anlatırken şişman kalçalarını haklı bir gurur ve keyifle sallardı.

      Eve misafir çağrılması, ikindi ve akşam yemeklerinin “usulünce” hazırlanması ruhundaki tüm enerjiyi açığa çıkarır; verandada yığılı seyahat sandıkları kadar hiçbir görüntü ona çekici gelmezdi, zira yeni çabalar ve yeni zaferler müjdelerdi.

      Şu anda Chloe Teyze gözlerini tavaya dikmiş durumda; evin resmini çizmeyi bitirinceye kadar onu onun için biçilmiş kaftan olan işle başbaşa bırakacağız.

      Evin bir köşesinde bir yatak vardı, üzeri kar gibi beyaz bir örtüyle derli toplu örtülmüştü ve yanında pek büyük olmayan bir halı duruyordu. Bu halı üzerinde Chloe Teyze durur ve hayatı hakkında önemli kararlar alırdı. Orası ve üzerindeki yatak, bütün bir köşenin aslında özel bir önemi vardı ve mümkün olduğunca küçük çocukların bu kutsal köşeyi yağmalaması ve saygısızlık etmesi önlenmişti. Aslında bu köşe evin oturma odasıydı. Diğer köşede ise daha mütevazı görünen bir yatak vardı ve belli ki kullanım içindi. Şöminenin üzerindeki duvar çok güzel kutsal kitaptan sahnelerle süslenmişti ve eğer karşılaşsaydı kahramanı kesinlikle şaşırtacak bir şekilde çizilen ve renklendirilen General Washington portresi asılıydı.

      Köşedeki kaba saba sırada parlak siyah gözleri ve ışıldayan tombul yanaklarıyla birkaç kıvırcık saçlı çocuk bir bebeğin ilk adımlarını denetlemekle meşguldüler ki bu çocuğun ayakları üzerine kalkıp bir an dengelendikten sonra yere yuvarlanmasıyla son buluyordu. Her başarısızlığı sanki karar verilerek yapılmış zekice bir şeymişcesine çılgın bir neşeyle karşılanıyordu.

      Bacakları romatizmalı bir masa ateşin önüne çekilmişti ve üzerindeki örtüye yaklaşan yemeği gösteren diğer şeylerle birlikte parlak desenli fincanlar ve tabaklar konulmuştu. Bu masaya Bay Shelby’nin sağ kolu Tom Amca otururdu, bu hikâyenin kahramanı olarak resmini okuyucu için gümüş çerçeveye alacağız. İri yarı, geniş göğüslü, güçlü kuvvetli bir adamdı, parlayan siyah teni, tam Afrikalı özelliklerine sahip yüzü vardı, ifadesi ciddi ve iyi durumunu gösteriyor, nezaket ve hayırseverlikle birleşiyordu. Havasında kendine saygı ve vakar vardı ama bunlar güvenilir ve alçak gönüllü bir sadelikle karışmıştı.

      Şu anda önündeki taş tahtanın orada öylesine meşguldü ki bazı mektupları dikkatle ve yavaşça yazması gerekiyordu, on üçünde akıllı ve zeki bir öğretmen olarak sorumluluğunun bilincinde olan Efendi George’un gözetimi altındaydı.

      “Öyle değil, Tom Amca, öyle değil.” dedi uyanık bir tavırla. Tom Amca işgüzarlıkla ‘g’nin kuyruğunu yanlış tarafa doğru yapınca. “Bu q oldu, gördüğün gibi.”

      Genç öğretmeni yetişmesi için sayısız kez ‘q’ları ve ‘g’leri başarılı bir şekilde yazarken saygılı ve hayranlık dolu bir şekilde, “Senin hatırın için, değil mi?” dedi Tom Amca ve sonra kalemi büyük ve ağır parmakları arasına alarak sabırla yeniden başladı.

      “Bu şeyleri beyaz adamlar ne kadar da kolay yapıyor!” dedi Chloe Teyze, çatalında bir parça pastırmayla demir tavayı yağlarken durup gururla genç Efendi George’a saygı duyarken. “Şimdi hem yazıp hem de okuma şekli ve üstüne akşamları buraya gelip bize ders vermesi oldukça ilginç!”

      “Ama Chloe Teyze, ben çok acıktım.” dedi George. “Tava kekin hâlâ olmadı mı?”

      “Olmak üzere, Efendi George.” dedi Chloe Teyze, kapağı kaldırıp göz attı. “Çok güzel kahverengileşiyor, çok tatlı bir kahverengi. Ah! Bunda beni bir rahat bırak. Geçen gün hanımım Sally’ye kek yapması için izin verdi, azıcık öğrensin diye. ‘Ah, gidin hanımım.’ dedim. Şimdi bu malzemelerin bu şekilde ziyan olduğunu görmeye gerçekten acıyorum! Kekin bir tarafı kabarmış,