yeni bürolar oluşturuldu. Aklâm-ı devletin aynı zamanda birer okul işlevi görmesi geleneğine de ağırlık verildi. (e.n.)
60
Tederrüs: Ders alma, okuyup öğrenme. (e.n.)
61
Gavamız: Anlaşılması zor hakikatler. İnce ve derin meseleler. (e.n.)
62
Musalli: Namaz kılan. Beş vakit namaza devam eden. (e.n.)
63
Maktu: Pazarlıksız, değeri ve pahası biçilmiş. (e.n.)
64
Arz-ı hulus etmek: Samimi sevgi göstermek. (e.n.)
65
Müstelzim: Lüzumlu, gerektiren. Mucip ve sebep. Bais olan. Bir şeyin lüzumunu deruhde eden. (e.n.)
66
Müdebbir: Evvelden düşünüp işleri ona göre ayarlayan. Her şeyin evvelden tedbirini yapan, gören. (e.n.)
67
Mutasarrıf: Tasarruf eden. Bir işi kendi isteğine göre idare eden. (e.n.)
68
Fodla: Çoğunlukla imaretlerde yoksullara verilen kepekli undan yapılmış pideye benzer bir tür ekmek. (e.n.)
69
Tenezzüh: Gezinti. Bağ ve bahçe gibi yerlere gam ve kederi izale için çıkmak. (e.n.)
70
Teferruc: Ferahlanmak, içi açılmak. Gezintiye çıkmak.
71
Itlak olunmak: Genelleştirmek. (e.n.)
72
Medhal: Girecek yer, kapı, ağız. (e.n.)
73
Temayül: Bir yana veya bir kimseye fazla taraftarlık ve sevgi göstermek. (e.n.)
74
Merdümgiriz: İnsanlardan sıkılan, kalabalıktan hoşlanmayıp yalnızlık isteyen. (e.n.)
75
Makule: Aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, nev. (e.n.)
76
Hüsn-i teveccüh: Sevgi ile karışık medih ve takdir. İyi karşılanmak ve alaka görmek. (e.n.)
77
Müşir: İşar eden, haber veren, bildiren. (e.n.)
78
Maksim: Taksim edilecek, dağıtılacak yer. (e.n.)
79
Vazı: Koyan. Yerleştiren. Vaz’ eden. (e.n.)