Сюэцинь Цао

Kızıl Odanın Rüyası III. Cilt


Скачать книгу

bakalım, neymiş! Sıcak kek. Senin küflü kekini isteyen kim? Şaka yapmıştım. Diz çöküp yalvarsan senin kekini yemem!” dedi.

      Keki parmaklarının arasında ufalayıp kuşlara attı.

      “Merak etmeyin, Bayan Liu!” diye bağırdı mutfağa doğru. “Size bir kilo kek alacağım.”

      Chan ona ters ters baktı.

      “Şimşek Tanrısı seni çarpmadığına göre kör galiba!” dedi sert bir şekilde. “Ya kör ya da bana kızgın. Ben seninle boy ölçüşemem! Benim etrafımda koşturup bana bir şeyler hediye edecek, bir kavga olduğunda beni savunacak kimsem yok.”

      “Tamam, küçük hanımlar, yeter!” diye araya girdi merdivenlerde oturan kadınlar. “Bir araya geldiğinizde atışmadan duramıyor musunuz?”

      İçlerinde daha akıllı olanlar, fırtına kopacağını anlayıp, karışmak istemediklerinden sessizce başka bir yere kaçtılar. Ama kavga edecek cesareti olmayan Chan, daha fazla uzatmadan, kendi kendine söylenerek uzaklaştı.

      Kadınların hepsi gidince, Aşçı Liu mutfaktan fırlayıp Fangguan’ın yanına geldi.

      “Geçen gün konuştuğumuz şeyden kimseye bahsettin mi?” diye sordu.

      “Evet.” dedi Fangguan. “Bugün ona hatırlatacaktım ama o yaşlı cadı Zhao geldi, kavga edip her şeyi mahvetti. Kızın Fivey nasıl? Geçen gün getirdiğim gül özünden içti mi?”

      “Hepsini içti.” dedi Aşçı Liu. “Çok sevdi. Aslında biraz daha isteyecekti ama yapamadı.”

      “Tamam.” dedi Fangguan. “Biraz daha getiririm.”

      Fangguan’ın hatırını sorduğu kız, yaşlı Liu’nun beşinci torunu olduğundan bu isim verilen ve bir aşçının kızı olmasına rağmen hem görünüş hem de zekâ bakımından Pinger, Xiren, Yuanyang ya da Zijuan’den hiç de aşağı olmayan Fivey’ydi; zayıf bünyesi yüzünden on altı yaşında olduğu hâlde çalışamıyordu. Baoyu’nün dairesinde, işleri hiç de ağır olmayan sayısız hizmetçi olduğunu fark eden ve hizmetleri bittiğinde özgürlüklerine kavuşacaklarını duyan annesi Aşçı Liu, onu da Kızıl Neşe Avlusu’na sokma arzusuna kapıldı. Ama içeride hiçbir bağlantısı olmadığından başta bu arzusu imkânsız görünüyordu. Kendisi daha önce Armut Ağacı Avlusu’nda çalışmış, neşeli ve hevesli hizmetiyle kızların saygısını kazanmıştı. Onu kendi analıklarından bile daha çok seviyorlardı. Bunun üzerine Fangguan Kızıl Neşe Avlusu’na taşınınca, bu konuyu Baoyu’ye açması için onu ikna etmişti. Baoyu memnuniyetle kabul etmişti ama Xifeng’ın hastalığı ve son zamanlarda meydana gelen diğer olaylar, bu meseleyi onaya sunmasına engel olmuştu. Neyse konuyu dağıtmayalım.

      Baoyu, Alpinia Parkı’na kızları ziyarete gittiğinde, Odalık Zhao’nun kendi dairesinde çıkardığı arbedeyi öğrendi. Fangguan için çok üzülse de kısa bir tereddütten sonra, duruma müdahale etmesi olayları daha da berbat hâle getireceğinden hiçbir şey yapmamaya karar verdi. Sonra Tanchun’ün Odalık Zhao’yu ortadan çekilmeye ikna ettiği haberi gelince, Kızıl Neşe Avlusu’na geri döndüğünde, kavgacılığı yüzünden Fangguan’a çıkıştı ve bir şey alması için mutfağa gönderdi.

      Kız Kızıl Neşe Avlusu’na geri gelince, eğer varsa Fivey’nin biraz daha gül özü istediğini söyledi.

      “Evet, bayağı var galiba.” dedi Baoyu. “Zaten ben pek içmiyorum, hepsini verebilirsin.”

      Xiren’i getirsin diye gönderdi. İçinde çok az gül özü olan şişeyi olduğu gibi Fivey’ye vermesini söyledi. Fangguan şişeyi Aşçı Liu’ya vermek için mutfağa döndü.

      Oraya gittiğinde Fivey’yi gayet iyi buldu. Aşçı Liu, eve kapanan, hasta kızını biraz rahatlatmak için işe gelirken onu da yanına almıştı. Kız annesinin mutfağının etrafında biraz gezindikten sonra mutfakta ayaklarını dinlendirerek çay içiyordu. Anne-kız, Fangguan’ın elindeki yarısına kadar gül özüyle dolu on, on iki santimlik kristal şişeyi görünce bunun Baoyu’nün içtiği batı şarabı olduğunu sandılar.

      “Buyur otur.” dedi Aşçı Liu. “Şarap tenceresini getireyim de su kaynatıp ısıtalım onu.”

      Fangguan güldü.

      “Bu kadar varmış.” dedi. “Şişe sizde kalabilirmiş.”

      Fivey kırmızı sıvının üzüm şarabı değil de gül özü olduğunu anlayınca defalarca teşekkür etti. Fangguan nasıl olduğunu sordu.

      “Bugün kendimi biraz daha canlı hissediyorum.” dedi Fivey. “Onun için annemle beraber geldim. Etrafta biraz dolaştım ama kayalıklardan ve binaların arkalarından başka görülecek bir şey yokmuş. Buna manzara denmez.”

      “Neden ön tarafa geçmiyorsun?” diye sordu Fangguan.

      “Ben izin vermedim.” diye araya girdi annesi. “Küçük hanımların ondan haberi yok. Eğer meraklı insanlar yolunu kesip soru yağmuruna tutarlarsa, ne yaptığını açıklamakta zorlanır. Söz verdiğin gibi, ona içeride bir yer bulursan, sıkılana kadar gezinecek çok fırsatı olur.”

      “Merak etme.” dedi Fangguan. “Ben ona bakarım.”

      “Bakacağından eminim.” dedi Aşçı Liu. “Ama bizim gibi insanlar çok dikkatli olmak zorunda.”

      Sonra Fangguan’a bir fincan çay doldurdu. Fangguan onun bu misafirperverliğini çayın yarısıyla ağzını çalkalayacak kadar ileri götürdü.

      “Benim ellerim dolu. Fivey seni geçirsin.” dedi Aşçı Liu.

      İki kız beraber yürüdüler. Fivey etrafta kimsenin olmadığını görünce Fangguan’ın elini tuttu.

      “Gerçekten benden söz ettin mi?” diye sordu.

      “Tabii ki ettim!” dedi Fangguan. “Seni kandıracak değilim ya? Henüz doldurulmayan iki boş yer varmış. Birisi Bayan Lian’in alıp götürdüğü Hongyu’nün yeri. Henüz başka kimseyi göndermemiş. Diğeri de Zhuier’den boşalan yer. Baoyu bu iki yerden biri için senden söz edecek; bu onun yetkisi dâhilinde. Henüz gündeme getirmemesinin sebebi, Pinger’nın Xiren’e, eğer insanlar ya da maaşlar konusunda bir talebimiz varsa, bunu sonraya bırakmamızı sürekli hatırlatıp durması. Bayan Tanchun ibret olsun diye cezalandıracak birilerini arayıp duruyormuş. Hatta Bayan Lian’in iki üç talebini geri çevirmiş; şimdi gözünü bize dikmiş ama henüz bir bahane bulamadığından aramaya devam ediyormuş. Bu yüzden şimdi ondan böyle bir şey istersek, hayır diyeceği aşikâr. Bir kere reddetti mi bir daha kabul ettirmek imkânsız. Ortalık sakinleşene kadar beklemek en iyisi. Hanımefendiler dönüp de herkesin keyfi yerine gelene kadar duralım. O zaman konuyu açarsa, istediği her şeye onay verecektir.”

      “Biliyorum.” dedi Fivey. “Ama o kadar uzun süre bekleyecek sabrım yok. O işi şimdi istiyorum. Öncelikle bu annemi çok sevindirecek. Beni büyütürken çektiklerinin boşa gitmediğini hissedecek. İkincisi, alacağım maaş evi biraz daha rahatlatacak. Üçüncüsü, işe alındığım zaman biraz keyfim yerine geleceğinden sağlığımın da biraz düzeleceğine inanıyorum. Tabii bu da ailemi doktor ve ilaç masraflarından kurtaracak.”

      “Anlıyorum.” dedi Fangguan. “Merak etme sen.”

      Sonra ayrıldılar, Fangguan eve doğru yürüdü, Fivey de mutfağa döndü. Annesiyle, Fangguan’ın ne kadar iyi kalpli olduğundan söz ettiler.

      “Böyle bir şeye sahip olacağımız hiç aklıma gelmezdi.” dedi Aşçı Liu. “Ama çok fazla içersen kanın aşırı ısınır; her ne kadar pahalı bir şey olsa da birazını başka birisine vermek iyi olur.”

      “Kime mesela?”