Сюэцинь Цао

Kızıl Odanın Rüyası III. Cilt


Скачать книгу

diye düşünüyordum.”

      Yinger yeni gelenin Chunyan’in annesi olduğunu anlayınca açıklama yapmak istedi ama hala ona fırsat bırakmadı.

      “Şuna bak!” dedi kayanın üzerindeki söğüt dallarını göstererek. “Kocaman kız oldu, akıllandı sanıyorsun ama yok! Bir de beni mahvetsinler diye başkalarını da getirmiş!”

      Fangguan ile başarısız dalaşmasından dolayı hâlâ öfkeli olan He ana, kendisine destek olmadığı için kızına da kızgındı.

      “Küçük sürtük!” diye bağırdı, üstüne doğru gelip, başına vurarak. “Bu genç kadınlarla çalışmaya başlayalı ne kadar oldu ki hemen onlar gibi havalara girdin! Ama elimden kurtulabileceğini sanma sakın! Evlatlık başka bir şey, sen benim kanımdan, canımdansın. İstediğim zaman bakımını üstlenebilirim. Boyalı, küçük kaltaklar senin girebildiğin yerlere benim giremeyeceğimi söylediler! Sen de gir içeri; belki bir müşteri bulacak kadar uzun süre kalırsın!” Sonra henüz tamamlanmamış olan bir sepeti alıp Chunyan’in yüzüne doğru salladı. “Bu rezil şey de ne böyle? Ne demek oluyor?”

      “Ben yaptım.” dedi Yinger. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla! Asıl kızdığın kişi benim, neden doğrudan öyle söyleyip kızı rahat bırakmıyorsun?”

      He ana; Yinger, Xiren ve Qingwen gibi kıdemli hizmetçileri fena hâlde kıskanıyordu çünkü onların statülerinin ve yetkilerinin kendisininkinden çok daha üstün olduğunu biliyordu. Onlardan korkuyor ve saygı gösteriyordu ama bunu yapmaktan büyük bir öfke duyduğundan acısını genç hizmetçilerden çıkarıyordu. Şimdi de kız kardeşinin düşmanı Ouguan orada olduğu için öfkesi daha da şiddetlendi. Chunyan ağlayarak Kızıl Neşe Avlusu’na doğru gidiyordu. Annesi, orada neden ağladığını sorduklarında anlatırsa, Qingwen’in aşağılamalarına maruz kalmaktan korktu. Bu yüzden arkasından koşup durdurmaya çalıştı

      “Geri dön!” diye bağırdı. “Ancak ben söyleyince gidebilirsin.”

      Ama Chunyan durmadı, çok sinirlenen annesi ileri atılıp onu yakalamak istedi. Chunyan dönüp, peşinden geldiğini görünce daha hızlı koşmaya başladı. Onu takip eden annesi yosunlara basıp düştü. Bu manzara Yinger ve diğer ikisini çok memnun etti.

      Yinger olup bitenden o kadar tiksinmişti ki her şeyi -sepeti, dalları, çiçekleri- suya fırlatıp, sinir içinde Buda’yı yardımına çağıran yaşlı halayı ardında bırakarak eve gitti.

      “Aşağılık yaratık!” diye bağırdı kadın arkasından. “Bütün çiçekleri ziyan ettiğin için üzerine yıldırım düşsün!”

      Sonra dairelere dağıtmak için çiçek toplamaya başladı.

      Chunyan’e gelince, Kızıl Neşe Avlusu’na kadar koştu. Orada, avlunun tam ortasında, o sırada Daiyu’yü görmeye giden Xiren’e bütün hızıyla çarptı; sonra kolundan tutup yalvarmaya başladı.

      “Kurtarın beni, bayan! Annem yine dövecek!”

      He ananın sinir içinde geldiğini gören Xiren kendisine daha fazla hâkim olamadı.

      “Üç gün içinde ikinci kez oluyor bu. Önce evlatlığına, şimdi de öz kızına. Kaç tane kızın olduğunu mu göstermeye çalışıyorsun, yoksa buranın kurallarını gerçekten bilmiyor musun?”

      Bahçe’ye daha yeni gelmiş olan He ana, Xiren hakkında, az konuşması ve muhtemelen zararsız bir insan olması haricinde belirgin bir izlenim edinmemişti.

      “Sizin yerinizde olsam kendi işime bakardım, bayan.” dedi kabalıkla. “Bu meselelerden anlamazsınız. Zaten siz çok yumuşak davrandığınız için böyle yoldan çıktı.”

      Elini vurmak üzere kaldırıp tekrar Chunyan’in peşine düştü. Xiren o kadar sinirlendi ki eve geri döndü. Yolda yaban elması ağacının altında kuruması için mendilleri asan Sheyue’yi gördü. Kız omuzunun üzerinden bütün o bağrışmaların ne olduğuna bakıyordu.

      “Senin yerinde olsam hiç aldırmazdım, kardeşim.” dedi Xiren’e. “Bırak ne hâlleri varsa görsünler.”

      Bu arada Chunyan’e göz işareti yaptı. Chunyan hemen anladı ve Baoyu’ye sığınmak için içeri girdi. Öteki hizmetçiler keyifli bir beklentiyle birbirlerine güldüler.

      “Şimdi sıkıntı çıkacak.” dediler. “Bakalım neler olacak?”

      “Neden biraz sakin olmuyorsun?” dedi Sheyue kadına. “İçerideki herkese kafa tutacak değilsin ya?”

      Kadın kızının içeriye, Baoyu’nün yanına gittiğini ve küçük beyin onun elinden tuttuğunu gördü.

      “Merak etme!” dedi Baoyu kıza. “Ben seni korurum.”

      Chunyan ağlayarak Yinger ve söğüt dallarıyla ilgili tüm hikâyeyi anlattı. Baoyu çok şaşırdı ama olanlar için numaradan kızı suçladı.

      “Burada kavga edilmesi olacak şey değil; halanı neden üzüyorsun?”

      “Bu kadıncağızın az önce söyledikleri doğru.” dedi Sheyue öteki hizmetçilere. “Biraz dikkatsizlik yapmış olabiliriz. Olup biteni bilmeden karışmaya hakkımız yok. Lafını dinleyeceği, neyin ne olduğunu bilen biri lazım bize.”

      Hemen orada duran genç bir hizmetçiyi gördü.

      “Gidip Pinger’yı çağır. O gelemiyorsa Bayan Lin’i getir.” dedi.

      Küçük kız dediğini yapmaya giderken, yaşlı hizmetkârlar He ananın etrafını sardılar.

      “Kızı geri çağırmalarını söyle, kardeşim!” dediler. “Eğer Bayan Pinger gelirse, başın derde girer.”

      “Kim gelirse gelsin, ben haklıyım.” dedi kadın. “Kızını terbiye etmeye çalışan bir anneye karışmaya hiç kimsenin hakkı yok.”

      Ötekiler onun cehaletine güldüler.

      “Bayan Pinger’yı hiç tanımıyorsun. O Bayan Lian’in bir numarasıdır. Eğer keyfi yerindeyse, azarlanarak kurtulursun ama değilse başın belada demektir!”

      O sırada küçük hizmetçi bir mesajla geri geldi.

      “Bayan Pinger meşguldü ama bana neden geldiğimi sordu, ben anlatınca, ‘Kapı dışarı atın onu. Yan kapıdaki Bayan Lin’e söyleyin sopayla kırk kere vursun.’ dedi.”

      Şimdi ağlayıp yalvarma sırası anneye gelmişti.

      “Bu işi çok zor buldum.” dedi kadın. “Bir daha böylesini bulamam. Üstelik dulum. Evde kimsem yok. Sizin gözünüzle bakıldığında bu bir avantaj olabilir çünkü bütün ilgimi size yönlendirebilirim. Ama benim için tek geçim kaynağı bu. Eğer beni kovarsanız, nasıl hayatta kalırım bilmiyorum.”

      Xiren ona acıdı.

      “Eğer burada kalmak istiyorsan, rahat durup sana söyleneni yapmak zorundasın. Sürekli insanlara vurarak etrafta dolaşamazsın. Senin gibi biriyle ne yapacağız biz? Her gün bağırış çağırış buranın adını lekeliyor.”

      “Aldırmayın ona.” dedi Qingwen. “Defedin onu. Kimin durup onun gibi biriyle tartışmaya zamanı var?”

      Chunyan’in annesi diğer hizmetçilere yalvardı.

      “Hatamı kabul ediyorum ama bana ne yapacağımı söylerseniz öğrenmeye hazırım. Bir şans daha verin, hanımlar, pişman olmazsınız. Başka birisinin tavırlarını düzeltmeye yardım etmek erdemli bir iştir, unutmayın.” Sonra da Chunyan’e seslendi. “Seni dövdüğüm için başım derde girdi. Hâlbuki pek dayak bile sayılmazdı. Destek ol bana, çocuğum.”

      Baoyu de kadına acıdı ve kalabileceğini