takmış olduğu mavi bir önlük, vücudunun şeklini beceriksizce gizliyordu. Elleri güneşten kavrulmuş, üzerini çiller basmış, işaret parmağındaki nasırlardan sürekli olarak dikiş diktiği anlaşılıyordu. Kaba, kahverengi yünden bir pelerin, keten bir elbise ve kalın, kaba saba ayakkabıları vardı. Fantine idi bu genç kadın!
Gerçekten de Fantine idi ama öylesine değişmişti ki tanınması çok güçtü. Yine de onu dikkatlice incelediğinizde hâlâ o eski güzelliğini koruduğunu görebiliyordunuz. Hayatla alay eder gibi bir acının çizgisi belirmişti sağ yanağında. Danteller, ipek satenler, lavantalar içerisindeki Fantine değil de onun yerine tanınmayacak kılıkta, o göz kamaştırıcı güzelliği kaybolmuş, erkenden çökmüş genç bir kadın gelmişti. Üzerine eskiden kahkaha, neşe ve müzikten meydana gelmiş hissi yaratan; leylak kokulu, kurdelelerle süslü, muslin elbiselerinin yerine, eski püskü bir şeyler giymişti. O sözüm ona yaşanılan güzel sürprizin üzerinden on ay geçmişti.
Bu on ay içerisinde neler olmuştu? Buna biraz akıl yürütebilirsiniz.
Terk edilmelerinin ardından koşullar bir anda değişmişti. Fantine, kısa süre sonra Favourite, Zéphine ve Dahlia’yı kaybetmişti. Aralarındaki dostluk bağı erkekler tarafından bir kez koparıldıktan sonra, kızlar dostluklarını sürdürmeyi becerememişlerdi. İki hafta sonra onları yeniden gören bir kişi, kesinlikle onların eskiden sıkı dostlar olduğunu söyleyemezdi. Birlikte vakit geçirmeleri için artık bir nedenleri kalmamıştı.
Fantine büsbütün yalnız kalmıştı. Ne yazık ki! Çocuğunun babası onu terk etmişti. Böyle şeyleri değiştirmek mümkün değildi. Öylece gitmişti işte ve Fantine, kendisini kaybedilmiş bir oyunun ve alışılmış zevklerin ortasında buluvermişti. Tholomyès ile ilişkisini daha rahat sürdürebilmek için işinden ayrılmış, önüne çıkan fırsatları da hiçbir suretle değerlendirmemişti. Şimdi ise her şey ondan tamamen uzaklaşmış, kapılar yüzüne kapanmıştı. Kazanç kaynağı yok olmuştu. Çok zor okumayı becerebilir, yazmayı ise hiç bilmezdi Fantine. Çocukluğunda ona sadece adını yazması öğretilmişti. Tholomyès’e bir mektup yazdırdı. Cevap alamayınca tekrar, sonra üçüncü kez bir kez daha mektup yazdırdı. Ancak Tholomyès ona hiçbir zaman cevap vermedi.
Bir seferinde Fantine, yaşlı bir kadının, çocuğuna bakarak şöyle dediğini duydu: “Bu çocukları kimse dikkate almaz, onlara kalplerinde yer açmaz! Böyle çocuklara ancak omuz silkerler!”
İşte o zaman Fantine gerçekleri düşündü, çocuğuna omuz silken ve o masum varlığa sahip çıkmayan Tholomyès’i hatırladı ve yüreğinin ona adanmış olan kısmının karardığını hissetti. Peki, ne yapacaktı şimdi? Bu konuda kime akıl danışabileceğini bilmiyordu, kimsesi yoktu ki!.. Evet, bir hata yapmıştı ama hepimiz biliyoruz ki onun ruhunun derinliklerinde alçak gönüllülük ve fazilet vardı. Sıkıntıya düşmenin ve daha kötü bir duruma kaymanın eşiğinde olduğunun belli belirsiz bilincindeydi. Cesaretli olması gerekiyordu ve o, bu cesarete sahipti; bu yüzden içindeki duygularına sıkıca sarıldı. Doğduğu yer olan M. kasabasına geri dönmeyi düşündü. Orada, muhtemelen biri onu tanıyabilir ve iş verebilirdi. Ama sonra aklına işlemiş olduğu suç geldi, bu hatasını nasıl saklayacaktı? İleride mümkün olabilecek, ilkinden çok daha büyük acı verebilecek, yüreğini paramparça edebilecek bir ayrılık mecburiyeti onu ürkütmüştü.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.