Heinz Gärtner, Johann Christian Bach, s. 316, 317.
53
. Bazı kaynaklarda “Burkat Shudi” olarak geçmektedir.
54
. Mozart Briefe und Aufzeichnungen, cilt I, s. 205.
55
. G.N. von Nissen, Biographie W.A. Mozarts, s. 112-114.
56
. (Fr.) Küçük Mozart. Bestecinin adı “Mazar” olarak yazılmıştır. Kurt Pahlen,
Das Mozart Buch
, s. 100.
57
. Dirk Böttger, Wolfgang Amadeus Mozart, s. 40.
58
. agy. s. 40.
1767-1769
İtalya öncesi olgunlaşma
Salzburg’da yaşam Mozart ailesi için eski temposuna dönmüştü. Ancak bu olağan tempoya alışmak o kadar kolay değildi. Leopold Mozart saray orkestrasındaki işine devam ediyor, büyük olasılıkla arkadaşlarına Avrupa’nın değişik kentlerinde yaşadığı ilginç olayları aktarmaktan, Londra ve Paris saraylarındaki hükümdarların kendilerine gösterdiği ilgiyi anlatmaktan geri kalmıyordu. Yolculuk boyunca hemen her gün çocukları için konser bağlantıları araştırmak ve onların yaşamlarını düzene sokmak en önemli işi konumundaydı. Artık dostu Hagenauer’e mektup yazmasına da gerek yoktu, akşamları sohbet edecek zamanları oluyordu. Nannerl, çocukluğunun son yıllarında ayrıldığı Salzburg’a genç bir kız olarak dönmüştü. Kardeşiyle verdikleri konserler, gezip gördükleri yerler, yaşıtlarından çok daha çabuk olgunlaşmasını sağlamıştı. Wolfgang ise üç buçuk yıl boyunca, etrafındaki herkesin ilgi odağı olmuştu. Avrupa’nın en güçlü hükümdarları onu huzurlarına kabul etmiş, yeteneğini övmüş, zaman zaman önünde eğilmişlerdi. Piyanonun başına geçtiğinde, org ya da keman çaldığında dinleyenleri etkilediğinin farkındaydı. Dönemin en ünlü müzisyenleriyle tanışma fırsatı bulmuş, pek çoğuyla –Johann Christian Bach örneğinde olduğu gibi– yakın dost olmuştu. Müzik söz konusu olduğunda, özellikle gezinin sonuna doğru, artık ona çocuk muamelesi yapılmamaya başlanmıştı. On bir yaşına yaklaştığı bir dönemde, pek çok kişinin tüm yaşamı boyunca hayal bile edemeyeceği olaylara tanık olmuştu. Aile içinde, eve döndüklerine en çok sevinen, Anna Maria Mozart olmalıydı. Yabancısı olduğu kentlerde, çocuklarının bakımını aksatmamaya çalışmak, tüm ailenin sağlığıyla ilgilenmek kolay değildi. Salzburg’a ve Getreidegasse’deki alıştığı düzene kavuşmaktan mutluydu.
Leopold Mozart, oğlunun eğitiminin bu geziyle son bulmadığının, aslında daha yeni başladığının farkındaydı. “Harika çocuk” olarak ayrıldığı Salzburg’a küçük bir besteci olarak dönen Wolfgang’ın bu konuda eksiklerini tamamlaması, yeni yerler görüp yeni başarılar tatması gerekiyordu. Ancak bu denli uzun bir yolculuğun ardından, bir süre mekân değiştirmeden eğitime devam etmek faydalı olacaktı. Bu nedenle Salzburg’a döndükten sonra Leopold Mozart, oğlunun kompozisyon çalışmalarına ağırlık vermesini, değişik bestecilerin eserlerini inceleyerek dönemin stilini kavramasını istiyordu. Zaten yolculukları boyunca tanıştıkları Johann Christian Bach ve Johann Schobert gibi bestecilerin eserlerini beraberlerinde getirmiş, Wolfgang’ın eğitimi için kullanmaya başlamışlardı. Aslında oğlu, daha yolculukları sırasında, bu eserleri ne denli iyi incelediğini, yapıtlarıyla ortaya koymuştu. Leopold Mozart, dönemin tanınmış isimleri yanında, kontrpuan tekniğinin de öğrenilmesi gerektiğinin bilincindeydi. Yaşadıkları çağda, bu tip yapıtlar eski moda olarak adlandırılıp sevilmese de, müziğin temelini onlar oluşturuyordu. Pek çok kaynak, babasının Wolfgang’a, Johann Sebastian Bach’tan çok, Handel’in eserlerini tanıttığını yazıyor.
12 Mart 1767 günü, Wolfgang’ın ilk sahne yapıtı olarak adlandırılabilecek KV 35, Die Schuldigkeit des ersten Gebots (İlk Emrin Günahı) adlı oratoryo seslendirildi. Metni, Leopold Mozart’ın yakın dostu, kentin ileri gelenlerinden ve bir süre belediye başkanlığı da yapmış olan Ignaz Anton Weiser kaleme almıştı. Üç bölümlü esere, Wolfgang’dan başka Michael Haydn ve Anton Kajetan Adlgasser de besteci olarak katkıda bulunmuştu. Barok Dönem’den beri yaygın olan bu âdet, farklı günlerde seslendirilecek çok bölümlü eserlerin, değişik kişiler tarafından bestelenmesini öngörüyordu. Joseph Haydn’ın kardeşi olan Michael Haydn, Salzburg müzik yaşamının tanınmış simaları arasındaydı ve doğal olarak Mozart ailesiyle çok iyi dosttu.
Wolfgang, Die Schuldigkeit des ersten Gebots için yedi arya ve bir üçlü bestelemişti. Eser, Başpiskopos Siegmund Schrattenbach tarafından sipariş edilmişti ve bir anlamda Wolfgang için sınav niteliğini taşıyordu. Başpiskopos, yıllar boyunca üstün yetenekleri hakkında övgüler işittiği, babasını sık sık Salzburg’daki görevinden ayıran bu çocuğun gerçek kapasitesini kendi kulaklarıyla duymak istemişti. Bestelediği yapıtların ne kadarının gerçekten Wolfgang’a ait olduğunu öğrenmek isteyen Schrattenbach, çocuğun oratoryoyu tamamlayıncaya dek saraydaki bir odada çalışmasını istemiş, sonuç her zamanki gibi kusursuz olmuştu. Aslında, özellikle resitatiflerdeki59 müzik ve metin uyumunu Leopold Mozart kontrol etmiş, bu konudaki bilgisi yeterli olmayan oğluna yardım elini uzatmıştı. Yapıtın konusu, Markos İncili’nde yer alan, “Tanrın Rabb’i bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle seveceksin,” (“Markos”, 12:30) cümlesinden yola çıkar ve bunun, inananlar için bir külfet olup olmadığını irdeler. Yapıtta alegorik karakterlere yer verilmiş, adalet, merhamet, şehvet, menfaat gibi kavramlar sahnede canlandırılmıştır.
Bu eserin ardından Wolfgang, 1767 Mayısı’nda sahnelenmek üzere yeni bir eser siparişi aldı. Söz konusu yapıt, Salzburg Üniversitesi’ne bağlı lisenin yıl sonu töreni sırasında sahnelenecek Clementia Croesi adlı oyunun perde aralarını dolduracak bir intermezzo idi. Barok Dönem’de çok yaygın olan bu uygulamaya göre, uzun trajedilerin perde aralarını doldurmak için, konuyla hiçbir bağlantısı olmayan intermezzo’lar sahnelenirdi. Wolfgang’ın bestelemesi istenilen metin, KV 38, Apollo et Hyacinthus (Apollon ve Hyakinthos) adını taşıyordu ve yazarı, Salzburglu Benedikten rahip Rufinus Widl idi. 13 Mayıs 1767’de sahnelenen yapıtta mitolojik bir konu işleniyordu. Henüz gerçek anlamda bir sahne yapıtı bestelememiş on bir yaşındaki bir çocuğun kaleminden çıktığı göz önünde bulundurulduğunda kusursuz kabul edilebilecek bir eserdi. Wolfgang, bu temsil sırasında piyanist olarak da sahneye çıkmış ve “harika çocuk” günlerini anımsatmak istercesine yeteneğini sergilemişti. Büyük olasılıkla Leopold Mozart, oğlunun piyano çalmasındaki farkı ve olgunlaşmayı vurgulamak istiyordu. Her geçen gün büyüyüp delikanlılığa doğru yol almakta olan Wolfgang’ın becerileri de sanki kendisiyle birlikte gelişiyordu.
Bir kez daha Viyana
Salzburg’daki bu başarıların ardından, yeniden geniş ufuklara yelken açma vakti gelmişti. Leopold Mozart, oğlunun gerçek bir besteci olarak kabul görmesi için opera yazması gerektiğinin farkındaydı. Aslında bunun için henüz görmediği İtalya’ya gitmeli, hemen herkes tarafından müziğin ama özellikle de operanın anavatanı kabul edilen bu ülkede başarı kazanmalıydı. Ancak o sıralarda Viyana’daki bazı olaylar, Leopold Mozart’ın bu kenti gezi programının içine almasına neden oldu. İmparatoriçe Maria Therisia’nın kızı Maria Josepha Gabriela’nın, İki Sicilya Kralı I. Ferdinando’yla evlenecek olması, imparatorluk başkentinde kutlamalar olacağı, bunlar için sahne eserlerine gereksinim duyulacağı anlamına geliyordu. Bu sırada