AHMED MİDHAT EFENDİ

FELATÜN BEY VE RAKIM EFENDİ


Скачать книгу

bu kızı Râkım’dan kıskanmadığına şaşıracak mısınız? Ne mümkün! Fedâyi’nin elinden gelse kızı hemen kaptığı gibi Râkım’ın koynuna koyacağı kesindi, hatta “Benim beyim melek midir nedir? Karşısında peri gibi kız gezdiği hâlde asla alıcı bir gözle baktığı yok,” diye canı bile sıkılıyordu. Her ne zaman bir moda kumaş çıksa dadı kalfa, Râkım’a rica ederek: “Gençtir, giyinsin kuşansın, karşında temiz gezsin,” diye mutlaka aldırır ve aldırdığı anda nerede güzel biçki biçer bir hanım varsa götürüp rica minnet en yeni moda olarak biçtirir ve kızın kendisine diktirip giydirirdi. Sonra Canan, biçmek için de kimseye muhtaç olmadı ya? Hangi elbise kendisine daha çok yakışsa onu söker ve onun üzerinden yenisini biçip sonra ikisini dikerek istediğini yapardı. Zavallı kızcağız endam düşkünü, güzellik züğürdü değildi ki giydiği kendisine yakışmasın. Ne giyerse kaşık gibi yakıştırıyordu.

      Okuyucular arasında bu kadar saadeti Râkım için çok görenler varsa zulmetmiş olduklarını kendilerine hatırlatırız. Bir adam ki yedi sekiz sene, gece gündüz demeyerek göz nuru döküp eğitime heves ettikten sonra bu kadar ödüle de kavuşmazsa eğitimin ve bilginin ne ayrıcalığı kalır?

      Tahsilde Canan, nasıl bir hızla gidiyorsa İngiliz kızları da o şekilde hızla gidiyorlardı. Bunlar, her ders günü hocalarından kırk elli kadar Türkçe kelimeyi sorarak ve bir deftere kaydederek ezberliyorlardı ki şu hâlde çatara patara dil de konuşmaya başlamışlardı. Hele okuma ve yazma konusunda başkalarının, başka hocalardan bir senede öğrenemeyecekleri miktarı bunlar öğrenmişlerdi. Râkım hakkında ailece olan hürmet ve saygıya eklenen fazla sevgi gereğince Râkım, bazı kere akşam yemeği için bile bunların evinde kalmaya başladı. Hele bir pazar günü ailece Kâğıthane’ye gidilmiş ve Râkım’ın arkadaşlığından hepsinde bir memnuniyet olmuştu; lâkin münasebet ve muhabbet yalnız bu derecede kalmadı. Mister Ziklas’ın diğer her İngiliz gibi denize merakı olduğundan ve Râkım’da da bu merak Ziklas’tan aşağı kalmadığından Ziklas’ın satın alarak tedarik ettiği iki çifte âlâ bir kik sandalı, Salıpazarı Limanı’na, Râkım’ın korumasına ve gözetimine verdiler. Bazı pazar günleri Râkım, sandalı Tophane iskelesine çekiyor, İngilizlerle orada birleşip biniyorlar; Kadıköy’üne, Adalar’a doğru çıkıp yelken kullanarak dolaşıyorlardı; lâkin bu sandal seyahati başkaca tarife uygun düşen bir şey olmakla onun için de birkaç satırı esirgemeyelim.

      Can ile Margrit’in, sandalla seyahate çıkıldığı zaman özellikle denizci kıyafeti giymeleri alışkanlıklarıydı. Bu elbise ve başta ruganları, gemici şapkaları ki etrafını bir mavi kurdele kuşanmış ve yine bir mavi kurdele, çene altından sağındırıkvârî geçmiştir. Saçlar toplanıp ve kuru kuruya taranıp omuzlar üzerine salıverilmiş. Arkada bir beyaz Frenk gömleği ki yakaları mavi olup devrik yerinde birer beyaz çapa resmi vardır. Gömleğin kolları da mavidir. Bu gömlek üzerinde şinelvârî24 kısa bir yağmurluk; lâkin bunu, gerektiğinde üzerlerine de alıyorlardı. Ayakta, dizden yukarıya kısa ve beyaz bir etek. Bu da mavi kurdeleden askılarla omuzlarına tutturulmuştu. Eteğin üzerinde birer mavi kuşak. Âdeta yün kuşaktır. Ayakta dizden yukarı, ta butlara kadar birer beyaz çorap. Bunun üzerine baldırlara kadar yüksek birer çift mavi potin. İşte bir de yuvarlak, mavi canfesten25 yarım bir boyunbağı bu kıyafeti tamamlıyordu.

      İşbu iki genç tayfa, kürek oturaklarına oturdukları zaman Ziklas, dümen yekesini26 ele alıyor ve Râkım ile Misters Ziklas da karşı karşıya oturuyordu. Yelkeni fora etmek, yelken sarmak iki genç tayfanın hizmeti olup şayet kürek çekmek gerekirse o zaman, dümen yekesini Misters Ziklas eline alıyor; kocasıyla Râkım ve iki güzel tayfa da küreğe geçiyorlardı. Sandalın içinde çerezlenecek ufak tefek her şey bulunduğu gibi âlâ İngiliz arpa suları da eksik olmadığından bu sandal seyahatinde edilen zevke, sefaya Râkım doyamıyordu. Hele hava düşüp de kürek çekmek gerektiği zaman büyük kız pruva tarafından birinci hamlede, Râkım ikincide, küçük kız üçüncüde babaları da dördüncü hamlede bulunduğundan ve İngiliz gemicileri gibi küreklere eğilerek asıldıkları gibi ta arka üzerine yatıncaya kadar da yaslandıklarından her ne kadar biraz yan tarafta kalsalar da herhâlde Râkım, kendisini büyük kızın kucağına yaslanmış ve küçüğü de kendi kucağına dayanmış görünürdü ki her şeyden çok lezzet aldığı hal buydu. Lâkin validelerine veya pederlerine kötü bir anlam verir miydi zannedersiniz?

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Kâgir (Fars): Taş ya da tuğladan yapılmış olan

      2

      Ortaokul

      3

      Kitap ciltleyen

      4

      Gastangalı: Kastamonu

      5

      Arapçadaki

harfi.
şeklinde yazılan “Meraklı”

      6

      Amme Cüzü: Nebe suresiyle başlayıp Nâs suresi ile biten Kur’an-ı Kerim’in otuzuncu ve son cüzü

      7

      Kavas: Osmanlı vezirlerinin, ileri gelenlerin ve valilerin yanında iç güvenlik ve asayişten sorumlu silâhlı kimse

      8

      Okullarda okutulan bir kitap

      9

      İranlı İslâm Âlimi Şeyh Sadi-i Şirazi’nin eseri

      10

      Molla Câmi olarak bilinen İranlı İslâm Âlimi ve Şairi Nureddin Abdurrahman Câmî’nin eseri

      11

      İranlı İslâm Âlimi Şeyh Sadi-i Şirazi’nin eseri

      12

      Pend-i Attâr ya da Pend-nâme: Ebû Hâmid Ferîdüddîn Muhammed b. Ebi Bekr İbrâhîm-i Nişâbûrî tarafından yazılmış bir eserdir. Bir nasihat kitabı olan eserin dili Farsçadır.

      13

      İranlı