F. Hadland Davis

Japon Mitleri ve Efsaneleri


Скачать книгу

vardığında ayaklarının garip bir acıyla yandığını ve dahası kendisini çok hasta hissettiğini fark etmiş. Yılanın soktuğunu anlamış ve hareket edemeyecek kadar hasta olduğu için ünlü bir madene götürülmüş. Burada eski sağlığına ve gücüne kavuşmuş. Kutsamalar için Güneş Tanrıçası Ama-terasu’ya şükranlarını iletmiş.

      Momotaro’nun Maceraları

      Bir gün yaşlı bir kadın bir derenin kenarında durup elbiselerini yıkarken suyun üzerinde yüzen dev bir şeftali görmüş. Bu şeftali, kadının şimdiye kadar gördüğü en büyük şeftaliymiş ve yaşlı kadın ve kocası çok fakir olduklarından hemen bu olağanüstü şeftalinin ne kadar mükemmel bir yemek olabileceğini düşünmüş. Meyveyi kıyıya çekecek bir sopa bulamayınca aniden şu dizeleri hatırlamış:

      “Uzaktaki su acıdır

      Yakın su tatlıdır;

      Uzaktaki suyun yanından geç

      Ve tatlıya gel.”

      Bu kısa şarkı istenen etkiyi yaratmış. Şeftali, yaşlı kadının ayaklarının dibinde durana kadar yaklaşmış. Kadın eğilip şeftaliyi almış. Kadın bulduğu şeyden dolayı o kadar mutluymuş ki çamaşır yıkamayı bırakıp çabucak eve koşmuş.

      Kocası akşam sırtında bir demet otla geldiğinde yaşlı kadın şeftaliyi heyecanla dolaptan çıkarıp ona göstermiş.

      Yorgun ve aç olan yaşlı adam, böyle lezzetli bir yemek düşüncesinden dolayı aynı derecede memnun olmuş. Çabucak bir bıçak getirmiş. Meyveyi tam kesmek üzereyken meyve aniden kendi kendine açılmış ve dünyalar güzeli bir çocuk neşeli kahkahalarıyla meyvenin içinden çıkmış.

      “Korkmayın,” demiş ufaklık. “Tanrılar, çocuk sahibi olmayı çok arzuladığınızı duydular ve yaşlılığınıza bir teselli olmam için beni gönderdiler.”

      Yaşlı çift o kadar mutlu olmuş ki ne yapacaklarını bilememişler. İkisi de sırayla çocuğu beslemiş, sevmiş tatlı ve şefkatli sözler mırıldanmış. Ona Momotaro yani “Şeftali’nin Oğlu” adını vermişler.

      Momotaro on beş yaşına geldiğinde kendi yaşındaki çocuklardan çok daha uzun ve güçlüymüş. Damarlarında büyük bir kahramanın yaratılması güdüsü hareketlenmiş ve bu, yanlışı düzeltmek isteyen şövalyelere özgü bir kahramanlıkmış.

      Momotaro bir gün üvey babasının yanına gelmiş ve Kuzeydoğu Denizi’ndeki bir adaya doğru uzun bir yolculuğa çıkmasına izin verip vermeyeceğini sormuş. Burada, pek çoğunu yedikleri bir grup masum insanı esir alan bazı iblisler yaşıyormuş. Bunların kötülükleri tarif sınırlarının ötesindeymiş ve Momotaro onları öldürmek, talihsiz tutsakları kurtarmak ve üvey anne babasıyla paylaşmak için adanın ganimetini getirmek istiyormuş.

      Momotaro

      Yaşlı adam bu cüretkâr planı duyunca hiç şaşırmamış. Momotaro’nun sıradan bir çocuk olmadığını biliyormuş. O, gökten gönderilmiş bir çocukmuş ve dünyadaki hiçbir iblisin ona zarar veremeyeceğine inanıyormuş. Böylece yaşlı adam rıza göstermiş: “Git, Momotaro, iblisleri öldür ve ülkeye barış getir,” demiş.

      Delikanlı, yaşlı annesinden bir miktar pirinç keki aldıktan sonra anne babasına veda ederek yolcuğuna çıkmış.

      Momotaro’nun Zaferi

      Momotaro bir çitin altında pirinç keklerinden birini yerken büyük bir köpek yanına gelmiş ve hırlayıp dişlerini göstermiş. Köpek konuşabiliyormuş ve Momotaro’nun ona bir kek vermesi için tehditkâr bir şekilde yalvarmış. “Ya bana bir kek verirsin,” demiş “ya da seni öldürürüm!”

      Ancak köpek, karşısındakinin ünlü Momotaro olduğunu öğrenince kuyruğu bacaklarının arasına almış ve başını yere eğerek “Şeftalinin Oğlu”nun peşinden gitmek ve ona tüm hizmetini sunmak istediğini belirtmiş.

      Momotaro, teklifi hemen kabul etmiş ve köpeğin önüne yarım kek attıktan sonra yola çıkmışlar.

      Pek fazla yol alamadan Momotaro’nun hizmetine kabul edilmek için yalvaran bir maymunla karşılaşmışlar. Bu talep de kabul edilmiş ancak köpek ile maymunun birbirini ısırmayı bırakıp iyi arkadaş olmaları için bir süre geçmesi gerekmiş.

      Yolculuklarına devam ederken bir sülünle karşılaşmışlar. Köpeğin içten gelen kıskançlığı tekrar uyanmış ve ileri koşarak parlak tüylü yaratığı öldürmeye çalışmış. Momotaro tarafları ayırmış. Sonunda sülün de küçük gruba kabul edilmiş, arkada münasip bir şekilde yürümeye başlamış.

      Momotaro ve takipçileri Kuzeydoğu Denizi kıyısına ulaşmışlar. Kahramanımız burada bir tekne keşfetmiş. Köpek, maymun ve sülün epeyce korku belirtisi gösterdikten sonra hepsi gemiye binmiş ve kısa süre sonra küçük gemi mavi denizin üzerinde ilerlemeye başlamış.

      Okyanus üzerinde geçen günlerin ardından bir ada görmüşler. Momotaro, kuşun uçup gitmesini, onun gelişini ilan edip iblislere teslim olmasını söylemesini buyurmuş.

      Sülün denizin üzerinden uçarak büyük bir kalenin çatısına inmiş ve heyecan verici mesajını haykırmış, itaat belirtisi olarak iblislerin boynuzlarını kırması gerektiğini eklemiş.

      İblisler sadece gülmüşler. Boynuzlarını ve tüylü kızıl saçlarını sallamışlar. Sonra demir çubuklar çıkarıp öfkeyle kuşa fırlatmışlar. Sülün üstüne gelenlerden kurnazca kaçmış ve şeytanların kafalarına saldırmış.

      Bu arada Momotaro iki arkadaşıyla birlikte karaya çıkmış. Karaya çıkar çıkmaz iki güzel genç kız görmüş. Kızlar bir derenin kenarında kana bulanmış elbiselerini sıkarken ağlıyorlarmış.

      “Ah!” demişler acınası bir şekilde, “biz daimyosun kızlarıyız ve şimdi bu korkunç adadaki İblis Kralı’nın tutsaklarıyız. Yakında bizi öldürecek ve ne yazık ki yardımımıza gelecek kimse yok.” Bunları söyledikten sonra kadınlar ağlamaya devam etmişler.

      “Hanımlar,” demiş Momotaro, “ben buraya sizin aşağılık düşmanlarınızı öldürmek için geldim. Bana kaleye giden yolu gösterin.”

      Böylece Momotaro, köpek ve maymun kaledeki küçük kapıdan içeri girmişler. Bu tahkimatın içine girdiklerinde inatla savaşmışlar. Şeytanların çoğu o kadar korkmuş ki, korkuluklardan düşüp parçalara ayrılmışlar, diğerleriyse Momotaro ve arkadaşları tarafından çabucak öldürülmüş. İblis Kral dışında hepsi yok edilmiş. Kral akıllıca davranıp teslim olmaya karar vermiş ve hayatının bağışlanması için yalvarmış.

      “Hayır,” demiş Mamotaro öfkeyle. “Senin sefil hayatını bağışlamayacağım. Bir sürü masum insana işkence yaptın ve yıllarca bu ülkeyi gasp ettin.”

      Bu sözleri söyledikten sonra İblis Kral’ı maymunun gözetimine bırakıp kalenin tüm odalarını gezmiş. Bulduğu çok sayıda mahkûmu serbest bırakmış.

      Dönüş yolculuğu gerçekten çok keyifli geçmiş. Köpek ve sülün hazineyi aralarında taşımışlar, Momotaro ise İblis Kral’ın başında beklemiş.

      Momotaro, daimyosun iki kızını ve adada esir alınan diğer pek çoğunu evlerine geri getirmiş. Bütün ülke onun zaferine sevinmiş ancak en çok sevinenler, Momotaro’nun onlara bahşettiği büyük şeytan hazinesi sayesinde hayatlarının sonuna kadar huzur ve bolluk içinde yaşayan Momotaro’nun üvey babasıyla annesi olmuş.