yaratıldığı söylenir. (A.g.e., Indian Tribes, Vol. V, s. 420.)
12
Peder Buteux 1637’de Algonkinlerin arasındaydı ve Algonkinler ona şimşeği “Manito’nun kustuğu büyük bir yılan” şeklinde açıklamıştı. (Relation de la Nouvelle France, An. 1637, s. 53) John Tanner’e göre Ojibva resim yazısında şimşek için kullanılan sembol çıngıraklıyılandı. (Narrative, s. 351)
13
Bu dönüşüm Bay Charles Francis Keary’nin Outlines of Primitive Belief Among the Indo-European Races (London, 1882, Böl. IV-VII.) adlı eserinde açıkça ortaya konmaktadır. Yazar şunları belirtir: “Rüzgâr, gökyüzü yahut semadan çok daha somut ve daha az soyut bir kavramdır: Ayrıca daha değişken bir fenomendir. Bu iki öneri sebebiyle rüzgâr tanrısı, daha eski olan Dyâus’un yerini almıştır. (…) Bir fırtına ilahı olarak yeryüzüne inen Yunanistan’ın baş tanrısının yalnızca böyle kalmaktan hoşnut olmayarak kadim Dyâus’un bir benzeri haline dönüşmesi gibi, Odhinn da esasen daha yüce bir tanrıya ait olan niteliklerin neredeyse tümünü özümsemiştir. Fakat bunu kendi tabiatını göz ardı etmeksizin yapmıştır. O hem gökyüzü hem de rüzgârdı. Bütün dünyayı kucaklayarak göklerden insanlığa bakan Baba Tanrı idi.”
14
H. R. Schoolcraft, Algic Researches, Vol. I, s.216. Indian Tribes, Vol. V. s. 420.
15
Michabou, le Dieu des Eaux, etc. Charlevoix, Journal Historique, s. 281, Paris, 1721).
16
John Tanner, A Narrative of Captivity and Adventures, s. 351. Schoolcraft, Indian Tribes, Cilt V., s. 420, etc.
17
Thomas Campanius (Holm), Description of the Province of New Sweden, Campanius, kahraman-tanrının ismini vermez fakat bunun “Büyük YabanTavşanı” olduğu kesindir.
18
İrokuaların Ioskeha kahraman miti unsurunu bulduğum kaynaklar temel olarak şunlardır: Relations de la Nouvelle France, 1636, 1640, 1671 etc. Sagard, Histoire du Canada, s. 451, 452 (Paris,1636): David Cusick, Ancient History of the Six Nations ve İroqua tarihi ile diyalektlerini etraflıca incelemiş olan Bay Horatio Hale’in lütfederek bana verdiği elyazması.
19
Wampum: Amerikan yerlilerinin para olarak ve süs eşyası yapmak için kullandığı boncuklar. (ç.n.)
20
Mısır dininde bereket tanrılarının çoğu için bu tür unvanlar yaygın olarak kullanılırdı. Yazıtların birinde “Osiris’in ruhu” olarak adlandırılan Amun, ismini men “döllemek, babası olmak” kökünden alır. Karnak yazıtlarında “annesinin kocası” olarak da tanımlanır. Bu da Horos’un bir şekli olan Khem’in en sevdiği unvandı. Bkz. Dr. C.P. Tiele, History of the Egyptian Religion, s. 124, 146, 149, 150 etc.
21
Bu sözleri başka bir çalışmaya yazdığım notta inceledim ve bilhassa da etimolojinin araştırılıp araştırılmadığını bilmediğim için konuyu burada tekrarlamaktan kaçınacağım. Bkz. Myths of the New World, 2d Ed., s. 183.
22
Bu ismin özenli bir incelemesi, muhtemelen İrokualar konusunda yaşayan en iyi otorite olan Peder J. A. Cuoq tarafından Lexique de la Langue Iroquoise, s. 180’de (Montreal, 1882) verilmiştir. Yine burada İrokualar tam olarak eski Mısırlıların düşünce hattını takip ediyordu. Heliopolis dininde Shu, kozmik ışık ve ısıyı, canlandıran yaratıcı prensibi temsil ederdi. Yazıtlarda ifade edildiği üzere “gökleri tutan” odur ve anıtlarda kollarını kaldırarak gökkubbeyi destekleyen bir adam olarak betimlenir çünkü gökkubbe, yeryüzünü gökyüzünden ayıran ara ışıktır. Shu, rüzgârların da tanrısıydı: Ölüler Kitabı’ndaki bir pasajda ona şunlar söyletilir: “Ben Shu’yum. Rüzgârları semanın sınırlarına, yeryüzünün sınırlarına ve hatta uzayın sınırlarına gönderen benim.” Yine Ioskeha gibi Shu’nun da kendisini annesinin rahminde vücuda getirdiği rivayet edilir. Tıpkı Ataensic gibi su tanrıçası olan Nu yahut Nun, göksel okyanus yani ilkel denizdi. Tiele, History of the Egyptian Religion, s. 84-86.
23
Cuoq, Lexique de la Langue Iroquoise, s. 180’de bu ismin eksiksiz bir incelemesini yapar.
24
Alfredo Chavero, La Piedra del Sol, Anales del Museo National de Mexico, Tom, s. 247.
25
Chavero, Anales del Museo Nacional de Mexico, Tom, s. 14, 243.
26
Historia de las Cosas de Nueva España, Lib. VII, Böl. II.
27
“La barba longa entre cana y roja; el cabello largo, muy llanı.” Diego Duran, Historia, in Kingsborough Vol. VIII, s. 260.
28
Becerra, Felicidad de Mejico, 1685, şu eserden alıntılanmıştır: Veitia, Historia del Origen de las Gentes que poblaron la America Septentrional, Böl. XIX.
29
Havari Tomas, Yeni Ahit’e göre İsa’nın on iki havarisinden biri olup onun dirildiğine ilk önce inanmadığı için Şüpheci Tomas diye bilinir. Bir diğer lakabı ise Didymus yani “İkiz”dir. (ç.n.)
30
Eski Mısır’daki “Ölüler Kitabı”nda Güneş Tanrısı Ra, “Ben bir ruh ve onun ikizleriyim,” yahut “Ruhum iki ikiz olmakta,” der. “Bu, güneş tanrısı ruhunun tek olduğu fakat şimdi yeniden doğduğu, iki temel forma bölündüğü anlamına gelir. Ra’ya öne çıkan iki görünümü altında tapınılmaktaydı: Başlıca tanrı ya da daha belirgin biçimde akşam vaktindeki güneş tanrısı olan Tum ve yeni güneşin yani şafak vaktindeki güneşin tanrısı Harmachis olarak.” Tiele, History of the Egyptian Religion,s. 80.
31
Sir George W. Cox. The Science of Comparative Mythology and Folk Lore, s. 14, 83, 130, etc.
32
Geronimo de Medieta, Historia Eclesiastica Indiana. Lib. H. Böl., XIX.
33
“Papachtic, guedejudo: Papachtli, guedeja o vedija de capellos, o de orta cosa assi.” Molina, Vocabulario de la Lengua Mexicana sub voce. Juan de Tohar, in Kingsborough, Vol. VII, s. 259.
34
Mendieta, Historia Eclesiastica Indiana, Lib. II, Böl. XVI.
35
Moyocoyatzin, yocoya “yapmak” fiilinin saygı eki tzin ile üçüncü tekil şahıs çekimidir. Sahagun, hem yerde hem de gökte dilediği şeyi yapabildiği ve kimse ona engel olamadığı için ona bu unvanın verildiğini söyler. (Historia de Nuvea Expaña, Lib. III. Böl. II.) Bu ismin onun faal aklı ve yaratıcı gücüne göndermede bulunduğunu düşünüyorum.
36
Bütün bu unvanlar şu eserde bulunabilir: Sahagun, Historia de Nueva España.
37
Sahagun, Historia, Lib., Böl. XXXVII.
38
Anales del Museo Nacional, Tom, s. 257.
39
Señor Alfredo Chavero, Tezcatlipoca’nın ilk başta ay olduğuna inanmaktadır. Bu tanrı, karanlığın hükümdarı olduğundan ayın onun sembollerinden olduğuna şüphe yoktur. Öte yandan, M. Girard de Rialle, onun bir güneş tanrısı olduğunu düşünmektedir. Eminim ki orijinal kaynakların daha detaylı bir incelemesi M. De Rialle’ın fikrini değiştirirdi. Dr. Schultz-Sellack