kudretiyle,
Debelenen rüzgârlar ile uğuldayanfırtınaları karanlıklara hapseder.”
Aison: İason’un babasıdır ve Medea tarafından genç bir adam olarak diriltilmiştir.
Akhelous: Bir nehir tanrısıdır. Ayrıca Deianeira’ya duyduğu aşk sebebiyle de Herkül’ün rakibidir. Herkül ile Akhelous aradan geçen yüzyıllar boyunca unutulmayacak bir güreşe tutuşmuştur. Bu şiddetli mücadelede Akhelous bir boğa kılığına girip boynuzlarını yere indirerek düşmanına hücum eder. Onu kenara fırlatıp atmayı amaçlamıştır. Herkül bu saldırıdan kurtulmayı başarır ve o devasa boynuzlardan birini kavrayarak öyle sıkı bir şekilde tutar ki Akhelous var gücüyle kurtulmaya çalışırken kendi boynuzunu kırar. Bunun üzerine sağır kalır ve nihayet kendini bir nehre atar. İşte o zamandan beri o nehir Akhelous’un adıyla anılır.
Akheron: Efsaneye göre yeraltı dünyasının tanrısı Plüton’un buyruğunu işitebilmek için tüm ruhların Akheron Nehri’ni aşması gerekmekteydi. İşte bu nehir öyle hızlı akıyordu ki en gözü pek yüzücüler dahi suların akıntısına karşı koymaya cüret edemezdi. Nehrin üzerinde bir köprü de olmadığı için ruhlar, Kharon isimli ihtiyar bir kayıkçının yardımına muhtaçtı. Kharon mevcut tek kayıkla sefer yapardı. Yolculuk ücreti olan obolosu4 almadan hiçbir ruhun su sızdıran bu kayığa binmesine izin vermezdi. Antikçağda yaşayanlar, Plüton’un yanına gitmekte gecikmesin diye bu ücreti ölünün dilinin altına dikkatlice yerleştirirdi. Parası olmayanlar ise yüz sene beklemek zorundaydı. O zaman Kharon gönülsüzce de olsa onları para almaksızın karşıya geçirirdi.
“… Sularını yanan göle akıtan dört cehennem nehrinin kıyılarındadır,
Kara ve derin kederle bürünmüş üzgün Akheron…”
Akhilleus: Truva Savaşı’ndaki Yunan kahramanlar arasında en cesur olanıdır. Teselya Kralı Peleus’un oğludur. Annesi Thetis onu henüz bir bebekken Stiks Nehri’nde yıkamıştır. Bu sayede Akhilleus asla zarar görmeyecektir. Fakat annesi onu suya batırırken topuğundan tutmuştur. Dolayısıyla Akhilleus’un topuğu ıslanmaz ve korunmasız kalır. Truva Savaşı esnasında Paris tarafından topuğundan vurulur ve bu yara yüzünden ölür.
Akşam Yıldızı: Bkz. Hesperus.
Akteon: Aristaeus’un oğlu olup ünlü bir avcıdır. Yıkandığı sırada Diana’yı rahatsız eder. Bu yüzden, Diana tarafından bir geyiğe dönüştürülür ve bu kılıktayken kendi köpeklerince avlanarak parçalanır.
Alacaklılar: Bkz. Jani.
Alcyone: Pleiadeslerden ve Aeolus’un kızlarından biridir.
Aldatıcı: Bkz. Apaturia.
Alekto: Erinyelerden biridir. Başında saç yerine yılanlarla temsil edilir ve gittiği her yerde salgın hastalıkları yaydığına inanılır.
Alektryon: Mars’ın bir hizmetkârıdır. Güneş doğduğunda efendisini uyandırmadığı için onun tarafından bir horoza çevrilmiştir.
Alfadur: İskandinav mitolojisindeki yüce tanrı, her şeyin babası.
Alkestis: Admetus’un karısıdır. Kocasının canını kurtarmak için onun yerine kendi canını verir ve Herkül tarafından diriltilir.
Alkides: Herkül’ün adlarından biridir.
Alkmene: Herkül’ün annesi ve Argos kralı Elektryon’un kızıdır.
Alkyonelar: Yunanistan’a ait yalıçapkınları olduğu düşünülen deniz kuşlarıdır. Yuvalarını dalgaların üzerine yaparlar ve bu kuşların kuluçka döneminde deniz daima sakin olur. İngilizcede “kış ortasındaki güzel havalar” anlamında kullanılan “halycon days” sözü de buraya dayanır.
Alma Mammosa: Ceres’in bir adıdır.
Alpheus: Bir nehir tanrısıdır. Bkz. Arethusa.
Altın Elma: Bkz. Atalanta.
Altın Post: Bazen beyaz, bazen de mor ve altın rengi olarak tasvir edilen bir koç postudur. Phriksos, kendisine verilen bu postu Kolhis’e götürür. Burada Kral Aietes tarafından ağırlanır ve post Mars’ın koruluğuna asılır. İason ve kırk dokuz arkadaşı ise altın postu geri getirir. Bkz. Argonotlar.
Altın Post: Bkz. Argonotlar ve İason.
Amalthea: Jüpiter’i emzirmiş keçidir.
Amazonlar: İskitya’da yaşamış kadın savaşçılardan oluşan bir ulustur. Herkül onları tam bir yenilgiye uğratarak kraliçeleri Hippolyte’i Theseus’a eş olarak vermiştir. Savaşın ardından bu ulusun yok olduğu anlaşılmaktadır.
Ambarvalia: Romalı çiftçilerin tarlalarını temizlemek için başlattığı ve Ceres şerefine düzenlenen festivallerdir. Bahar festivalinde her ailenin reisi, genellikle bir domuzu ya da koçu meşe dallarıyla süsleyip tarlasının etrafında dolaştırırdı. Ayrıca süt ve yeni şarap sunardı. Hasattan sonra bir başka festival yapılırdı. Burada Ceres’e hasat döneminin ilk meyveleri sunulurdu. Bkz. Ceres.
Ambroisa: Bacchanalia festivalleridir.
Amfitriti (ya da Salatia): Neptün’ün karısıdır. Oceanus ile Tethys’in kızlarından biridir. Ayrıca bir deniz tanrısı olan Triton’un annesidir.
“Yorgun arabacı Amfitriti ile hizmetindeki perilerin
çardaklarını arıyordu.”
Amica: Venüs’ün bir adı.
Amphion: Jüpiter ile Antiope’nin oğludur. Müzik konusunda çok yeteneklidir. Efsaneye göre lavtasının sesi öyle bir etkiye sahiptir ki taşlar kendiliğinden muntazam bir şekilde düzenlenerek Tebai şehrinin surlarını oluşturmuştur.
“Rivayet öyledir ki Amphion bir kez seslendi mi,
İtaatkâr taşlar Tebai surlarını yapmak için yan yana dizilirdi.”
“Tebai için yeni surlar yaparak başladı işe Amphion.”
“Bir zamanlar Amphion’un çaldığı türden nağmeler söylüyorum ben de.
Hani onu işiten kayalar bile o güçlü emre itaat ederdi.”
Amykos: Bebrycia kralıdır. Neptün’ün oğullarından biri olup Polluks tarafından öldürülmüştür.
Anayol: Janus.
Ancaeus: Neptün’ün oğullarından biridir. Bir yabandomuzunu avlamak üzere elindeki şarap kadehini bırakır ve bu hayvan tarafından öldürülür. İngilizcede “dereyi görmeden paçayı sıvamak” anlamına gelen “There’s many a slip twixt the cup and the lip,” deyiminin kökeni buraya dayanmaktadır.
Ancilia: On iki kutsal kalkandır. İlk Ancile’in Numa Pompilius tarafından dillendirilen bir duaya cevaben gökten düştüğü varsayılır. Bu kalkan büyük bir itinayla