Parvana Saba

Kara kutu


Скачать книгу

ovuşturdu.

      – TAMAM. Peki ne olacak?

      BİP-BİP-BİP-BİP-BİP

      Ve sonra başka bir gösterge yandı.

      Ve sonra bir tane daha.

      Ve sonra üç tane daha.

      Boeing’leri kendisine bir SOS sinyali göndermeye başladı.

      09:12 – Winnipeg. Hava trafik kontrol merkezi.

      Jane Henderson kahvesini yudumladı ve kayıtsızca radara baktı.

      Air Canada’nın 143 sefer sayılı uçuşu.

      Her şey normal.

      Kulaklıktan bir ses geldi.

      – Merkez, burası 143'üncü, yakıt sensörlerinin çalışmasının onayını istiyoruz.

      Jane kaşlarını çattı.

      – 143., sorun mu yaşıyorsunuz?

      – Henüz emin değiliz. Hadi kontrol edelim.

      – Kabul edildi. Bağlantıda kalın.

      Jane kahveyi bir kenara koydu ve şimdi dikkatle işarete odaklandı.

      Henüz kendisine bu uçağın 20 dakika içinde planör olmadan süzülmeyi deneyen ilk uçak olacağı söylenmemişti.

      09:14 – Yolcu kabini

      Gwen Downey kocasıyla evlenmeyi kabul etti.

      – Sana uçaklardan nefret ettiğimi söylemiş miydim?

      – Bunu her 10 dakikada bir söylüyorsun.

      – İşte bu!

      BİP-BİP

      Dondu.

      – Neydi o?

      – Muhtemelen bir sistem kontrolü.

      Ancak arkadan zaten endişe verici sesler duyuluyordu.

      Çocuklar ağlamaya başladı.

      Takım elbiseli biri endişeyle pencereden dışarı baktı.

      Uçuş görevlisi Sarah Wilson koridorda gülümseyerek yürüdü ama içinde bir şeyler gerildi.

      Bir sorun var.

      09:15 – Kokpit

      BIP

      BİP-BİP

      BİP-BİP-BİP-BİP-BİP

      Pearson panik içinde sayıları kontrol etti.

      – Rob, yakıtımız OLMALIDIR.

      – Kuyu…

      – OLMALIDIR!

      – Evet Don, biliyorum.

      Duraklat.

      – Ama orada değil.

      BİP-BİP-BİP-BİP-BİP-BİP-BİP

      McCull ellerini yavaşça panelin üzerine koydu.

      – Merkezi tankları kontrol edin.

      Pearson düğmeye bastı.

      Sessizlik.

      Sıfır.

      Mutlak sıfır.

      Ve sonra sol motor söndü.

      BİP-BİP-BİP-BİP-BİP!!!

      McCull dümeni yakaladı.

      – Saçmalık.

      Ve sonra sağdaki kapandı.

      Ve havacılıktaki en korkunç sessizlik geldi.

      09:16 – Winnipeg. Havacılık merkezi

      Jane başını kaldırdı.

      143.

      İrtifa hızla düşmeye başladı.

      – Merkez, burası 143.!

      McCalla’nın sesi gergindi ama paniğe kapılmış değildi.

      – Her iki motoru da kaybettik. Tekrar ediyorum, O-VA motorumuz arızalandı.

      Sessizlik.

      Jane mikrofonu aldı.

      – 143., neyin var?!

      – İkisi birden. Motor.

      – Bu nasıl mümkün olabilir?

      – Kötü haber: Yakıtımız yok.

      Duraklat.

      – İyi mi?

      – Kuyu…

      «Artık dünyanın en büyük planörüyüz.»

      Jane başını tuttu.

      – Annen.

      3. BÖLÜM – «BÜYÜK PLANÖR»

      09:16 – Air Canada’nın 143 numaralı uçuşu. Kokpit

      Sessizlik.

      Motorların gürültüsü yoktu.

      Her zamanki türbin gürültüsü yoktu.

      Sadece sessizlik vardı.

      McCull dümeni dikkatlice hareket ettirdi.

      Uçak hâlâ itaat ediyordu.

      Şimdilik.

      Pearson enstrümanlara bakarak sandalyesinde donup kaldı.

      – Soymak…

      – Biliyorum.

      – Biz…

      – Evet Don. Biz kocaman bir planörüz.

      Sessizlik.

      McCull derin bir nefes aldı.

      – TAMAM. Henüz ölmedik. En yakın havaalanı nerede?

      Pearson tableti kontrol etti.

      – Winnipeg.

      McCull matematiği kafasında yaptı.

      – Uzak. Başaramayacağız.

      – Ancak…

      – Daha yakın bir şeye ihtiyacımız var.

      Pearson sevk memurlarını aradı.

      «Merkez, burası 143. Her iki motor da kapandı. Tekrar ediyorum: çekiş gücü tamamen kaybedildi.»

      «Anladım, 143. En yakın havaalanını bulmak…»

      «Hız?»

      «Saatte 320 kilometre ve düşüyor.»

      «Yükseklik?»

      «11.800 metre.»

      «Tanrı.»

      Pearson McCullough’a baktı.

      – Motorsuz da inebilir miyiz?

      McCull gözlerini kırpıştırdı.

      – Ne düşündüğümü bilmek istemezsin.

      09:17 – Yolcu kabini

      BİP-BİP-BİP

      «Sevgili yolcular… bu sizin kaptanınız. Ufak bir teknik sorun yaşıyoruz.»

      «Fakat mürettebat durumun kontrolü altında.»

      Gwen Downey kol dayanaklarını tuttu.

      – Michael… Bundan hoşlanmadım.

      «Tatlım, sadece… sakin ol.»

      – Uçağın artık korna çalmadığını gördün mü?

      Michael içini çekti.

      – Belki yeni