Parvana Saba

Kara kutu


Скачать книгу

biliyordu.

      Ve şimdi elleri titriyordu.

      09:18 – Winnipeg. Hava trafik kontrol merkezi.

      «143., neyin var?!»

      «Motorsuzuz, merkez.»

      «İkisi birden?»

      «EVET!»

      Jane Henderson mikrofonu aldı.

      «143., irtibatta kalın. Acil durum koordinatlarını istiyoruz!»

      «Bekliyoruz.»

      «Yükseklik?»

      «11.500 metre ve düşüyor.»

      «Hız?»

      «320… 315… 310…»

      «Lanet olsun, çok hızlı düşüyorsun!»

      Jane eliyle mikrofonu kapattı.

      – Yakınlarda bir şey var mı?

      Meslektaşı haritaya bakıyordu.

      – Uygun bir şey yok…

      – EN AZINDAN BİR ŞEY!

      «Gimli.»

      – Ne?!

      – Eski askeri havaalanı.

      Jane mikrofonu açtı.

      «143., bir alternatifimiz var.»

      «Konuşmak.»

      «Gimli’deki eski askeri havaalanı.»

      «Gimli?»

      «Evet. Yaklaşık 80 kilometre batıda.»

      «Don, ne düşünüyorsun?»

      «Winnipeg’den daha yakın.»

      «Tamam Jane, hadi Gimli’ye gidelim!»

      «Kabul edildi.»

      «Boeing için bile uygun mu?»

      «Biz… emin değiliz.»

      «İnanılmaz.»

      «İyi şanlar.»

      «Teşekkür ederim, işe yarayacak.»

      09:19 – Gimli. Otodrom

      Yarışlar tüm hızıyla sürüyordu.

      Kalabalık kükredi.

      Birisi bahis oynuyordu.

      Birisi bira içiyordu.

      Eski bir askeri pilot olan Jack Hansen, parkın önünde duruyordu.

      – Lanet olsun, bu hız!

      Yakınlarda yarış organizatörü Ted Larson gülümsedi.

      – Bugün harika bir gün!

      20 dakika içinde günlerinin efsaneye dönüşeceğini bilmiyorlardı.

      09:20 – Air Canada’nın 143 sefer sayılı uçuşu. Kokpit.

      McCull uçağın irtifa kaybettiğini hissetti.

      – Don, düşüşü yavaşlatmanın en azından bir yolu var mı?

      – Flaplar, asansör, iniş açısı… yapabileceğin her şey.

      – Ama hâlâ aşağı mı uçuyoruz?

      – Ona.

      – İnanılmaz.

      «Yolcuların dikkatine… emniyet kemerlerinizi bağlayın.»

      «İnmeye başlıyoruz.»

      «Lütfen sakin olun.»

      «Mürettebat acil durumlara karşı eğitiliyor.»

      «İlginiz için teşekkür ederiz.»

      Pearson bakışlarını kaptana çevirdi.

      «Rob… eğer orada hâlâ şerit yoksa ne yapmalıyız?»

      McCull kıkırdadı.

      – Doğaçlama yap.

      4. BÖLÜM – «SENİ GEÇİYORUZ»

      09:20 – Air Canada’nın 143 sefer sayılı uçuşu. Yolcu salonu

      «Yolcuların dikkatine… emniyet kemerlerinizi bağlayın.»

      «İnmeye başlıyoruz.»

      «Lütfen sakin olun.»

      Yolcular birbirlerine baktılar.

      Lucas Martinez dizüstü bilgisayarını dikkatle kapattı.

      Gwen Downey kol dayanaklarını tuttu.

      Çocuklar ağlamaya başladı.

      «Mürettebat acil durumlara karşı eğitiliyor.»

      Kabinde birkaç saniye çınlayan bir sessizlik hüküm sürdü.

      Ve sonra ilki çıktı: «NE?!»

      – «Acil durum» derken nasıl kastediyorsun?

      – Neden aşağı iniyoruz?

      – Neden uçağın sesi duyulmuyor?!

      BIP.

      BİP-BİP.

      BİP-BİP-BİP.

      Sarah Wilson sırtından aşağı soğuk terler aktığını hissetti.

      Bu uçak olması gerektiği gibi davranmadı.

      Uçak gibi uçmuyordu.

      Devasa bir metal hayalet gibi sessizce süzüldü.

      Bu sıradan bir türbülans değildi.

      Bu normal bir düşüş değildi.

      Sarah şunu fark etti: düşüyorlardı.

      09:21 – Gimli. Otodrom

      Pistte liderlik mücadelesi yaşandı.

      18 numaralı sürücü 07’nci sürücüyü geçmeye çalışıyordu.

      Kalabalık kükredi.

      «Ne manevra! Bayanlar ve baylar, kim birinci olacak?!»

      Eski bir askeri pilot olan Jack Hansen boş boş bira içiyordu.

      – Ne diyorsun Ted?

      Yarış organizatörü Ted Larson sırıttı.

      – Sanırım 07 devralacak.

      Jack gökyüzüne baktı.

      Ve dondu.

      Otoyolun yukarısında bir şey hareket ediyordu.

      BÜYÜK

      BEYAZ

      HIZLA AZALIYOR

      Gözlerini kırpıştırdı, gözlerini kıstı…

      …ve birayı düşürdüm.

      – Annen.

      09:22 – Air Canada’nın 143 numaralı uçuşu. Kokpit

      McCull aşağıya baktı.

      Orada bir tarla vardı.

      Orada ağaçlar vardı.

      Orada beton şerit gibi bir şey vardı.

      – Bu Gimli mi?

      Pearson gerildi.

      – Evet. Sadece…

      McCull BUNU fark etti.

      – Orada bir şeyler hareket ediyor.

      Pearson’un