çok, arınmak ve bilgi yoluyla saflaşarak, Evren’in ruhuyla bütünleşmektir. Başka bir deyişle felsefeyi varlığın nasıl ve neden meydana geldiği hakkında bir açıklama olmaktan çıkarıp, bir yaşam tarzı hâline dönüştürmüşlerdir. 3 – Felsefede “madde” yerine “form”, “nitelik” yerine “nicelik”, “fizik” yerine de “matematik” kavramları Pythagorasçı okul ile birlikte ön plana çıkmıştır. İyonyalıların her şeyin kendisinden doğmuş olduğu maddî neden olarak aldıkları temel tözü Pythagorasçılar matematiksel ilkeler şeklinde tanımlamışlardır.
13
HERAKLEİTOS
Efesli Heraklitos, Sokrates öncesi en önemli Anadolu düşünürlerdendir. Materyalist dünya görüşünü net olarak ilk seslendirenlerden biri olması açısından da çok önemli bir filozoftur.
Herakleitos’un hayatı hakkında hemen hemen hiçbir şey bilinmemektedir. Yaşamına ilişkin pek çok bilgiyi çağdaşı Diogenes Laertios’tan öğreniyoruz. İyonya’nın sonuncu ve en büyük filozofu olan Herakleitos’un heykeltıraş Bloson’un oğlu olduğu ve İ.Ö. 535 civarında Efes’te doğmuş olduğu söylenmektedir. Apollodoros’a göre, Herakleitos ilk kez 69. Olimpiyat oyunlarında sivrilmiştir. (İ.Ö. 504-501) Efes’te kral-rahipler yetişitiren bir aileden geldiği anlaşılmaktadır. Batı felsefe tarihinde dinamik bir felsefî sistem ortaya koyan ilk kişidir.
Kendisinin çağdaşları ile karşıtlık içinde bulunduğunu görmüş ve toplum içinde yaşamaktan uzaklaşmıştır. Bu büyük düşünürün söylediklerinden döneminin siyasal durumundan hoşlanmadığı ve sert bir dille bu durumu eleştirdiği anlaşılmaktadır. Yalnızca siyasal durumu değil, kendi yurttaşlarını da eleştirirmektedir. Herhangi bir filozofun öğrencisi olmamasına rağmen Ksenophanes’in derslerini dinlediğini söyleyenler vardır. Herakleitos Milet’li filozoflardan da etkilenmiştir. Zıtlıkların çatışması ve birliği ana öğretisinde Anaksimandros ve Pythagoras’dan etkilendiği görülmektedir. Ruh öğretisinde de Anaksimenes’ten etkilenmiştir.
Herakleitos eserlerinden elimizde en fazla sayıda parçanın bulunduğu bir düşünürdür. Eserinin adı: “Doğa üzerine”dir. Diogenes Laertios’tan öğrendiğimize göre, eseri üç bölümdür: birinci evren üzerine, ötekiler politika ve tanrıbilim üzerinedir. Bu eser atasözlerini andırır ifadelerden oluşan şiirsel bir düz yazıdır. Herakletios’un yazdıklarında ve söylediklerinde yığına karşı gösterdiği küçümseme kendini gösterir. Geniş halk yığınları tarafından anlaşılmayı isteyen bir insanın diliyle konuşmaz. Dilinin bu özelliklerinden dolayı kendisine “müphem Heraikleitos” denmiştir.
Herakleitos’a göre, evren zıt unsurlardan meydana gelmiştir. Bu zıtlıklar arkasında ise bir olan, hep durmakta olup “tanrı” adıyla anılır. Bu ayrılıklı birliği filozof çeşitli simgelerde ve şekillerde görür: İnen ve çıkan yolun aynı olduğunu, iyi ile kötünün aynı olduğunu, çemberin çevresinde başlangıç ve sonun ortak olduğunu, yazının yolunun düz ve eğri olduğunu, soğuğun ısınıp, sıcağın soğuduğunu; nemlinin kuruyup, kurunun nemlendiğini söylüyor. Bütün bu zıtlıklar ikiliklerine rağmen aynı şey olup “bir”in ayrı ayrı yanlarıdır.
Herakleitos’a göre her şey akar ve sürekli değişir. Ana madde olarak gördüğü ateş bir an için bile hareketsiz kalmayan bir maddedir. Bu büyük filozofun akış öğretisini ifade eden sözleri şunlardır: “Aynı ırmaklara gireriz ve giremeyiz. Hem varız, hem yokuz.”
“Logos” sözcüğü başka dillere çevrilmesi zor çok anlamlı bir kelimedir. “Söz, düşünce, akıl, anlam” anlamlarına gelebilir. Herakleitos’un ‘logos’u halen tartışılmaktadır. Değişmenin kendisine göre gerçekleştiği yasaya “logos” demiştir. Herakleitos eserine “logos” ile başlar: Logos herkeste ortak olan düşünmedir. Ancak logos her şeyde ortaklaşa olmasına rağmen çoğunluğun sanki kendilerine özgü düşünceleri varmış gibi yaşadığını söyler. Ona göre nasıl ateşe yaklaştırılan kömürler başkalaşarak ateşleşirler, uzaklaştırılınca da sönerlerse ruhumuz da ortaklaşa olanın ardından giderse logos’tan pay alır, ayrılırsa logos’suzdur.
Herakleitos’ta her şeyin göreceli olduğu görüşü vardır. Ondan kalan yazı parçaları evrensel göreceliği ifade etmektedir. Herakleitos’a göre insan üç şeyden meydana gelmiştir; ateş, su ve toprak. Sürekli bir dönüşüm vardır. Ruhlar için ölümün su olmak olduğunu, su için ölümün toprak olmak olduğunu, topraktan ise su olduğunu, sudan da ruh olduğunu söyler.
Herakleitos’un kendisinden sonra gelenler üzerinde çok büyük etkisi olmuştur. Her şeyin aktığı öğretisi ve göreceliği sofistlerin şüpheciliğinin en büyük dayanaklarından olmuştur. Sokrates gençliğinde Kratylos’un öğrencisi olduğunu ve ondan oluş dünyasının sürekli akış içinde olduğu görüşleri aldığını belirtmektedir. Stoacılar Herakleitos’un felsefesini izlerler. Özellikle Yeniçağ’da Goethe, Hölderlin, Hegel ve Nietzsche Herakleitos’u örnek almıştır.
14
ELEALI ZENON
Elealı Zenon, Parmenides’in izleyicisi olan bir antik Yunan düşünürüdür. Bugünkü Güney İtalya’da bulunan “Elea Okulu”nun en önemli filozofları arasında yer alır.
Zenon hocası Parmenides’in “Birci” anlayışını ve yalnızca “Varlık”ın değişmez gerçek olduğunu öne süren görüşünü geliştirmiş, çokluk ve değişimin gerçek olduğunu savunan karşıt görüşlerin tezlerine karşı mantıksal güçlükleri gözler önüne seren dolaylı kanıtlarla değişimin olanaksızlığını göstermeye çalışmış, ileri sürdüğü örneklemeleriyle felsefe tarihinde ün kazanmıştır. MÖ 490 – MÖ 430 yılları arasında yaşadığı rivâyet edilse de doğum ve ölüm tarihi kesin değildir.
Zenon bir mantık ustası ve diyalektik düşüncenin en önemli geliştiricilerinden biridir. İleri sürdüğü önermeler felsefe tarihinin en önemli paradoksları arasında yer almaktadır. Bunlardan en ünlüleri “Aşil paradoksu” ve “ok paradoksu” olarak belirtilebilir. Zenon bu örneklemelerden hareketle değişimi bir yanılsama olarak formüle eden felsefesini temellendirir.
İlk paradoksta, ünlü bir Yunanlı olan Aşil bir kaplumbağayla yarışacaktır. Kaplumbağa koşuya başlarken biraz daha önde olacaktır. Zenon bu koşuda hızlı Aşil’in kaplumbağayı hiç bir zaman geçemeyeceğini, bunun mantıksal olarak mümkün olmadığını öne sürer. Çünkü Aşil ne zaman önden giden kaplumbağa yetişse, kaplumbağa bu arada bir milimetre bile olsa ilerlemiş olacak ve Aşil’in önünde aşması gereken yeni bir yol doğmuş olacaktır.
“Ok paradoksu” da benzer bir dikotomi içerir: attığınız bir okun on metre ötedeki hedefe saplanması için önce ilk beş metreyi geçmesi gerekir, oysa o ilk beş metreyi geçmesi için de önce iki buçuk metrelik ilk yolu (ondan da önce 1,25 metrelik daha önceki yolu vs.) geçmesi gereklidir. Bu nedenle de on metre uzaktaki bir hedefe atılan ok mantıksal olarak asla yerine ulaşamaz, çünkü önünde aşması gereken sonsuz nokta, ama bu noktaları aşmak için sınırlı bir zaman vardır.
Buradaki temel argüman şöyledir: Mesafe sonsuz noktalardan oluşmaktadır ve bunlar sonlu bir süre içinde geçilemez. Böylece Zenon mantıksal ve diyalektik olarak bilinen diyalektikcilerin tam karşıt yönünde hareketin ve değişmenin olanaksız olduğunu, bunların