Kerim Kuvetli

Anadolu'nun Sırları


Скачать книгу

Penthesilea, Gorgoları yenen Myrina, Herakles tarafından öldürülen Asteria, İskender zamanında yaşamış Amazon kraliçesi Thalestris sayılabilir. Ayrıca Sinop (Sinope) ve İzmir (Smyrna) şehirlerini kuranların ve ismini verenlerin Amazon kraliçeleri olduğu söylenir.

      Savaşlarda Amazonlar çoğu kez süvari olarak labris denilen, iki yanı keser, kısa savaş baltalarından başka ok, yay, kargı ve mızrak kullanırlardı. Piyade olarak savaştıkları da olurdu. 17

      Amazonlar çılgınca naralar atarak at üzerinde savaşırlarken adı labris olan çift ağızlı bir balta kullanırlar. Bu baltanın sapının ucuna aralarında boşluk olmamasına özen göstererek bir ip sararlar. Baltanın ucunda birbirine sıkı sıkı sarılı olan bu ipin adı “faşi”dir. Günümüzde birbirine sıkı bir şekilde bağlı olan aşırı milliyetçiliğe “faşizm” denir. İşte faşizm kelimesinin etimolojik kökeni bu Amazon baltasının sapına dayanır.18

      Tarih bilimciler Amazon kadınların atalarının Sarmatyalı kadın savaşçılar olduğunu düşünmektedir. Sarmatlar, anaerkil bir toplum olan ve kadınlarıyla birlikte at binen, savaşan bir halktır. Orta Asya’da doğan ve Türklerin atalarından olan bu halk zamanla Güney Rusya’ya, Kafkaslara oradan Anadolu’nun kuzeyindeki Karadeniz Bölgesi’ne gelmiştir.

      Amazon kadınları bugüne kadar pek çok ünlü tabloya, heykele, filme, tiyatro oyunlarına, kitaplara ve TV dizilerine konu oldu.

      MÖ V. yüzyılda bir Amazon heykeli yapılması için Efes’te yarışma açılmış. Bu Amazon kadını heykellerinden bazıları günümüze kadar ulaşmıştır. En meşhurları Roma Capitoline Müzesi’nde yer alan “Yaralı Amazon” heykeli ve Vatikan’daki “Amazone Mattei” heykelleridir. Ayrıca Rubens’in ünlü “Amazon Savaşçısı” tablosu da en tanınmış eserlerden birisidir.

      İspanyol kâşif Francisco de Orellana, 1542 yılında Güney Amerika’ya yaptığı seferler sırasında nehir kenarında yaşayan uzun saçlı yerlilerin saldırısına uğradıktan sonra bu olayı notlarında “kadın savaşçıların saldırısı” olarak tanımladığı için bu nehre “Amazon Nehri” adı verilmiştir.

      Asi, savaşçı, tutkulu, becerikli, özgüvenli ve seksi ifadeleri ile ünlenen bu kadınların sadece efsanelerden ibaret oldukları düşünülüyordu. Ancak bu efsane olarak görülen görüşün yanlış olduğunu ve Amazonların gerçekte yaşamış olduklarını kanıtlayabilecek ilk ciddi çalışma Dr. Jeanine Davis Kimball tarafından yapılmıştır. Dr. Kimball “Amazon Kadınları” olarak bilinen teorisini içeren araştırma çalışmalarını “Savaşçı Kadınlar Amazonlar” isimli bir kitapta yayınlamıştır.

      Amazon Heykeli, Terme

      1994 yılında arkeolojik kazı çalışmaları yapmak üzere, o vakitler Rusya sınırlarında bugün ise Kırgızistan’ın sınırları içerisinde olan Pokrovka köyüne giden Amerikalı arkeolog Dr. J.D. Kimball, bölgede gömülü pek çok mezar buluntusunu ortaya çıkarmıştır. Ekibiyle beraber bu mezarları incelediklerinde içerisindeki iskeletlerin çoğunun kadınlara ait olduğunu ve bu kadınların silahları ve eşyalarıyla beraber gömüldüklerini keşfetmiştir. Ayrıca mezarların bir kısmı eski şaman ve göçebe Türk geleneklerinde kutsal kabul edilen ve “Kurgan” olarak bilinen dini önderlere aittir. Bilimsel incelemeler neticesinde, Kurganların içindeki iskeletlerin tam da Amazon kadınlarının yaşadığı varsayılan döneme ait olan ve silahlarıyla birlikte gömülen savaşçı kadınlar olması, Dr. Kimball’ın aklına iki soruyu getirmiştir. Bunlar: “Amazon kadınlarına ait mezarlar olabilir mi?” ve “Bugün yörede yaşayan kadınlar onların soyundan mı gelmektedir?”

      Bölgede uzun süre incelemelerde ve gözlemlerde bulunmuş olan Dr. Kimball, Kazak ve Kırgız diyarlarında yaşayan göçebe Türk toplumlarında hâlâ sürmekte olan kadın erkek eşitliğine dayanan yaşam tarzını, eşitlikçi iş bölümünü, kadınlara toplumda verilen değer ve saygınlığı, at binmede olan ustalıklarını, hatta toplumların bazılarında kadın önderlerin bulunduğunu gözlemlemiştir. Ayrıca mezarlarda bulduğu DNA örnekleri ile yörede yaşayanların DNA örneklerini karşılaştırdığında ortaya büyük oranda benzerlik çıkmasını, aynı soydan geldiklerinin kanıtı olarak kabul etmiştir.

      Toplumun önemli bir parçası ve bireyi olarak kadınlar; doğurgan, savaşçı ve anaçtır. Orta Asya Türk toplumlarından kalan bu miras aslında günümüzde Türk kadınlarında varlığını genetik olarak sürdürmektedir.

      Amazonların bir vakitler yaşadığı Karadeniz kıyılarında günümüzde yaşayan kadınlarımızda esasen hâlâ Amazon ruhu görülebilmektedir. Anaç, özgüvenli, cesur ve güçlü kimliğiyle Karadeniz kadınları, bugünün Amazonları olmaya devam etmektedirler.

      Samsun ilimiz için Amazon kadınları önem verilen değerlerden biridir. Bu sebeple Samsun Büyükşehir Belediyesi ile On Dokuz Mayıs Üniversitesi’nin ortak çalışma yürüttüğü proje ile 2010 yılında Batı Park alanında adına “Amazon Adası” denilen yere bir “Amazon Köyü” kurulmuştur. Amazon Köyü içerisinde, balmumundan yapılmış ve Amazon kadınlarının yaşamlarından sahnelerin tasvir edildiği birçok heykel bulunmaktadır. Amazon Adası, Amisos Tepesi yamaçlarında 50 bin metrekarelik bir alanda kurulmuştur. Ada, sizi girişte dev bir amazon heykeli ve bu heykelin iki yanında bulunan iki adet devasa Anadolu aslanı heykeliyle karşılar. Amazon kadınlarını unutturmak istemeyen Samsun, Terme ilçesinde her yıl yaz aylarında sadece kadınların katıldığı ve at binip ok attığı “Uluslararası Amazon Çevre ve Kültür Festivali” düzenlenmektedir. Yolunuz düşerse Amazon ruhunu hissetmeden bu güzel şehirden geçmeyin.

      Hesiodos ve Tanrıların Doğuşu

      Hesiodos, Yunan ilk çağının Homeros’tan sonra en büyük ozanı olarak kabul edilir. Didaktik şiirin ilk örneklerinden kabul edilen iki önemli eseri günümüzde halen basılmakta ve okunmaktadır. Er Gai Kai Hemerai (İşler ve Günler) adlı eserinde; çalışma, hak, hukuk, adalet, erdem, düzen, doğruluk gibi kavramlara değinerek ve bu konularda öğütler vererek çiftçilik, denizcilik, ticaret konularında bilgiler verir. Yunan Arkaik Çağı’ndaki günlük yaşam hakkında kaynaklık etmesi bakımından da önemlidir bu eser. Yaşadığı çağa ışık tutmuş, böylece tarihçilere edinilmesi zor bilgileri sunmuştur. Bir diğer eseri olan Theogonia’da (Tanrıların Doğuşu) ise Yunan tanrılarının ortaya çıkışını, Zeus’un başa geçişini ve yetki paylaşımı yapışını, tanrıların soylarını anlatır ve öncesinde Homeros’un eserlerinde anlatılan son derece kalabalık ve karmaşık görünen Yunan tanrıları dünyasını daha düzenli ve kurgusal anlatmaya çalışmıştır. Bu sayede Yunan tanrılarının kozmolojik kökeni, varoluşları ve vazifeleri hakkında bugün bile bir başvuru kaynağı olarak kabul edilen, daha anlaşılabilir ve Yunan inanışını bir anlamda standartlaştırmış bir eser olmuştur. Hesiodos’un yaşamı hakkında bilgi edinebileceğimiz tek kaynak yine onun eseridir (İşler ve Günler). Eserinin bazı bölümlerinde kendine ve hayatına dair kesitler sunmuştur. İşler ve Günler adlı eserinde kardeşi Perses’e tarım işleri ve denizcilik hakkında öğütlerde bulunurken şöyle der:

      “Babamız gibi yap sen de, koca budala Perses,

      O da bir gün daha güzel yaşama umuduyla

      Aştı engin denizleri bırakıp ardında

      Aiolya’nın Kyme kentini,

      Geldi buralara kara gemisiyle.

      Bolluktan, zenginlikten, rahattan değil,

      Kör olası yoksulluktan