bu ilişkilerin her zaman masum olmadığı yönünde bir göstergedir. Bununla birlikte, eğitim bir yana, yetişkin ve ergen erkekler arasındaki eşcinsel ilişkiler, vazo resimlerinden de anlaşılabileceği üzere, Antik Yunan’da tamamen tabu değildi. Milattan önce 5. yüzyıla gelindiğinde paiderastia ya da pederasti (oğlancılık) Yunan kültüründe çoktan yer edinmişti.
Makbul Genelevler
Atinalı devlet adamı ve kanun yapıcı Solon, M.Ö. 6. yüzyılda Atina’daki ekonomik ve ahlaki çöküş karşısında dehşete kapılmış ve devlet tarafından işletilen genelevler kurarak bu duruma bir çözüm getirmeye çalışmıştır.
Başka bir yurttaşın karısıyla değil de bir fahişeyle yapıldığında zina daha affedilebilir bir günah olarak görülmüştür. İmparatorluğun her yerinden hem kadın hem erkek yabancı köleler getirtilmiş, herkesin karşılayabilmesi amacıyla bilhassa düşük bir ücret belirlenmiştir. Genelevlerin vergi ödemesi ve bu durumun şehrin hazinesine yaraması ise başka bir avantaj olmuştur.
Arkeologlar, bu genelevlerden birinde, tabanına kabartmayla ‘Beni Takip Et’ yazılmış, yürüdükçe toprakta ayartıcı bir mesaj bırakan bir çift sandal bulmuşlardır.
Aman Doktor, Canım Doktor
Hipokrat, Batı tıbbının babası olarak kabul edilir. Bugün doktorlar hâlâ onun koyduğu prensiplere dayanan bir yemin olan Hipokrat Yemini’ni eder, böylece mesleklerini onurlu bir şekilde icra edeceklerini ifade etmiş olurlar. Çalışmalarını M.Ö. 4. Yüzyıl’ın başlarında yapan Hipokrat, tıpta çığır açmış ve birçok ilginç bilimsel teori geliştirmiştir.
Buna rağmen Hipokrat’ın orgazm üzerine oldukça tek taraflı ve erkeklerin lehine düşünceleri vardır. Dönemin diğer doktorları gibi o da kadınların dişi menisi ürettiğine inanırdı. Aynı zamanda kadınların seks sırasındaki zevkinin sadece erkeğin boşaldığı zaman doruk noktasına ulaştığını düşünürdü. Bir başka teorisine göre (herkesin açıkça tercihi olan) erkek çocuk sahibi olmanın tek yolu önce erkeğin orgazm olmasıdır, kadının erkekten önce orgazm olması durumunda çocuk maalesef kız olacaktır.
Kadın Dokunuşu
Antik Yunan’da evli kadınların sinirli ve cinsel bakımdan mutsuz olmalarına belki de şaşmamak gerek. Kimileri bir sevgili bulmak için bir kadın pezevenge başvurur, ancak yakalanmaları halinde cezaları büyük olurdu. Bununla birlikte daha az risk arz eden seçenekler de yok değildi. Gizli saklı bir ahlaksızlıktansa, ipi sağlam kazığa bağlayan bir çözüm olarak mastürbasyon yeğ tutulurdu. Ayrıca kayıtlar, tahtadan ya da içi doldurulmuş deriden yapılmış ve iyice zeytinyağına bandırıldıktan sonra kullanılan dildoların2 varlığına işaret eder.
Kadınlar çareyi birbirlerinde de aramışlardır. Yunanlılar lezbiyenlere genellikle ‘sürtünmek’ fiilinden türemiş olan tribas kelimesiyle hitap ederlerdi. Yine de Latince homo’dan3 kelimesinden değil de, Yunanca ‘aynı’ anlamına gelen homos’tan kelimesinden elde edilmiş ‘homoseksüel’ kelimesi de hem erkekler hem de kadınlar için geçerliydi. Lezbiyen kelimesiyse M.Ö. 6. yüzyılda kadınlar hakkında şiirler yazmış olan Yunan şairi Sappho’nun memleketi Lesbos’tan4 esinlenilerek 19. yüzyılda türetilmiştir.
Hoş Kalçalar
Antik Yunan’da bir dansçı
Antik Yunan’da kadınlara karşı tutum zaman içinde değişti. Sanat ve edebiyat kadın ile erkek arasındaki romantik aşkı yansıtmaya başladı ve vazo resimleriyle heykellerde kadın vücuduna verilen değer ortaya kondu. Callypgian denilen, güzel kalçalı kadınlar daha fazla rağbet görürdü. Kadınlar bazen daha kıvrımlı görünebilmek için kalçalarına destekleyici yastıkçıklar koyarlardı.
İç Gıdıklayıcı Masallar
Bu hikayelerin zamanında en az günümüzdekiler kadar dedikodusever olan okuyucuları dehşete düşürüp heyecanlandırmak için abartılıp abartılmadığı bilinmez, ancak Antik Çağ yazarlarına bakılırsa, Yunanlılar komşularının seks hayatına karşı doymak bilmez bir merak duymuşlardır.
Milattan önce 5. yüzyılda Herodot Tarihi isimli eseri yazan Herodot, aynı zamanda bir kaşif, gezgin ve hikaye anlatıcısıydı. Gördüğü harikaları, gezdiği yerleri ve tanık olduğu tuhaf gelenekleri yaşar gibi tasvir etmiştir. Örneğin, Mısırlılar’ın güzel kadınların vücutlarını öldükten sonra birkaç gün, yani ceset çürümeye başlayana kadar gömmeden tutma âdetlerini yorumlamıştır. Görünüşe göre bu uygulamayla mumyalayıcılar arasında yaygın olan nekrofilinin önlenmesi amaçlanılırmış. Herodot ayrıca Mısır’daki ayinlerde yaşanan vahşeti ve Hazar Denizi yakınlarında yaşayan Massaget kabilesinin doymak bilmez cinsel arzularını anlatmıştır. Bu halkın erkeklerinin hepsinin birer karısı olduğu, ancak kadınların ‘ortak tutulmuş’, yani cinsel objeler olarak erkekler arasında paylaşılmış olabilecekleri söylenmiştir. Seksten sonra cinsel organlarını tütsü buharıyla dezenfekte eden Babillilerin de kadınlarını hayatlarında bir defaya mahsus olmak üzere, (Herodot’un Afrodit olduğunu düşündüğü) Mylitta tapınağında tanrıçaya bir sunu olarak tamamen yabancı erkeklerle cinsel birleşmeye göndermek gibi tuhaf bir gelenekleri vardır.
Roma’da Romalı Gibi Davran
Romalı kadınlar Yunanlı kadınlara göre daha özgürdüler. Varlıklı kadınlar kesinlikle daha büyük bir serbestlik içindeydiler; boşanma ve kendi mallarının bir kısmını ellerinde tutma haklarının yanı sıra, ziyafetlere katılabilir ve erkeklerle özgürce konuşabilirlerdi. Ancak, kadınlar eş ve fahişe olarak iki kesin kategoriye ayrılırlardı.
M.Ö. 1. Yüzyıl’da yazan Romalı şair ve Filozof Lukretius, Doğa Üzerine isimli epik eserinde döllenme için en iyi sonuç veren pozisyonun ‘rahmi yukarı doğru kaldırılmış’ bir kadına arkadan yaklaşmak olduğunu yazmıştır. Kadının birleşme sırasında hareket etmesinin tamamen gereksiz olduğunda ısrar etmiş; hatta hareket etmenin döllenmeyi engellediğini ve fahişelerin seks esnasında bu yüzden kıvrandığını iddia etmiştir. Zaten seksten zevk almak evli kadınların haddine düşen bir şey olarak görülmemiştir. St Jerome’ye göre, Lukretius bir aşk iksiri içtikten sonra delirmiş ve intihar etmiştir.
Bir defne çelengiyle çerçevelenmiş Lukretius
Erkekler İçin Tek Kural
Sadakatsiz kocası İason’u cezalandırmak için çocuklarının ölümünü planlayan Medea
Kadınların zina yapması kesinlikle yasaktı, ancak erkekler için aynı şey geçerli değildi; her ne kadar diğer erkeklerin karıları ve bakire kızları yasak bölge olsa da, fahişeler ve kölelerle birlikte olmaları meşruydu. Roma İmparatorluğu’nun erken dönemlerinde, zina yapan kadınlar ölümle cezalandırılmış, ancak bu ceza sonradan sürgün ve malının üçte birine el koymaya indirilmiştir. Kocaların günahkar karılarını affetmelerine izin verilmemiş, aksi takdirde onlar da cezalandırılmıştır.
Zina yasasından muaf tutulmak uğruna, katı kurallardan kaçmak isteyen bazı evli kadınlar kendilerini fahişe olarak kaydettirmişlerdir.
İmparatoriçe’nin Genelevi
İmparator Claudius’un karısı İmparatoriçe Valeria Messalina’nın, kendi