yönetimi altına sokan Southwark Kerhane İşletmecileri İdaresi Fermanı’nı yayınlatmıştı.
İdare altına alınmış genelevler Southwark’ın icra memurları ve diğer yetkilileri tarafından senede dört kere teftiş edilirdi. Henry’nin fermanı, kerhaneleri eğlenmek için gidilen herhangi bir mekan gibi kabul etmiş ve esas olarak kerhane sahiplerinin çalışan kızlardan kira haricinde başka bir kazanç sağlamamasını ve diğerlerini fuhuşa sürüklememesini hedeflemiştir.
Kurallar
Kızların istedikleri zaman burada çalışmaya başlayıp istedikleri zaman ayrılmalarına izin verilirdi. Kerhane sahiplerinin onlarla iletişime girmemeleri ve daha sonra baskı altına alabilmelerini engellemek için katiyen borç para vermemeleri gerekirdi. Bu kerhaneler aslına bakılırsa daha çok misafirhane gibi kullanılan, yiyecek, içecek ve alkol de satılamadığı için pek de canlı olmayan mekanlardı.
Parlamento oturum halindeyken çalışan fahişeler cezalandırılırdı. Bu uygulamanın, vekillerin Bankside’daki genelevlerden çıkamayıp Westminster’daki oturuma katılmamalarını engellemek için olup olmadığı yoruma açıktır.
Taş atan ve yoldan geçenlere dil çıkaranların para cezası alması gibi tuhaf kurallar da konmuştu. Bahsedilen miktarlar oldukça küçüktü, ancak mahkeme kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla bu tür suçlar sıklıkla işleniyordu. Ayrıca bu kadınların normal ev kadınlarından ayırdedilebilmeleri için önlük giymeleri yasaklanmıştı.
Fahişelerin son müşterileriyle tüm geceyi geçirmek gibi bir zorunlulukları vardı. Bu kuralın ve kerhane işletmecilerinin kendi tekneleri olamaması gibi yasakların nehir trafiğinin geceleri izinsiz olarak akmasını önlemek için konulduğu düşünülmektedir.
II. Henry
Gün geldi, Henry, Fransa’daki askeri çıkarmaları için paraya ihtiyaç duydu. Bütün Avrupa ülkeleri ‘putage’ adı verilen, fahişelere uygulanan bir tür vergi topluyordu, ancak bu vergi İngiltere’de tutmayacağı için kurnaz kral, Winchester Piskoposu’na ‘dini ıslah’ı sağlaması karşılığında Southwark’taki kraliyet arsasından on altı parça mülk vermişti. Gerekli kanunu yasayamayan Piskopos krala başvurunca Henry memnuniyetle aracı olmuş ve gayrımeşru yollardan elde edilen bir vergi haline gelen cezalar toplamaya başlamıştı.
Düşük miktarda birçok ceza uydurulmuş, yüksek para cezaları da fahişelerdense daha çok kerhane patronlarına uygulanmıştır.
Utanç Tıraşı
14. Yüzyıl’da, pezevenklikle suçlanan birinin sakalı ve saçı beş santimlik bir perçem haricinde tıraş edilirdi. Suçlu şehrin büyükleri ya da belediye başkanı tarafından belirlenen bir süre boyunca halkın önünde teşhir edilirdi. Olaya herkesin tanıklık edebilmesi içinse yolda suçluya neşeli halk ozanlarından oluşan bir bando eşlik ederdi.
Mamalar ve kadın tellalları da aynı şekilde cezalandırılır, saçları bir kase şeklinde kesilirdi. Hapishaneden ceza yerine kadar ozanların şarkıları eşliğinde geçirdikleri yolculukları yine aynı şekilde halka açık ve gürültülü patırtılıydı.
Cock8 Yolu ve Diğer Sokaklar
Cock Yolu’ndaki Altın Oğlan heykeli Büyük Londra Yangını’nın bittiği noktayı belirler
Bankside (Thames Nehri kıyısı) bölgesindeki genelevlerin sayısını kısıtlama çabalarına rağmen, Londra’nın birçok semtinde ve diğer şehirlerde fuhuş oranı artmıştı. Sokak isimleri buna şahittir, zira ortaçağ sokaklarının çoğu buralarda yapılan ticarete istinaden adlandırılmıştır.
13. Yüzyıl sonlarında çoğu şehirde rastlanan Grope-cunt (Am elleyen) Geçidi, Cock’s Lane’de (Yarrak Yolu), Codpiece Lane (Apışarası Yolu) ya da Maiden Lane (Kız Yolu) gibi bölgelerde neler döndüğünü tahmin etmek çok da zor değildir. Elbette bu yerlere verilen isimler parlak zeka ürünüdür. Bazı şehirlerdeki Gropecunt Geçidi daha sonradan Grape Lane (Üzüm Geçidi) olarak yeniden adlandırılmış, Londra’da ise bugün birçok yayınevi ve gazeteye ev sahipliği yapan Grub Street (Grub Sokağı) olmuştur; Cock’s Lane ise çoğunlukla Cook’s Lane diye değiştirilmiştir. Paris’te de cüretkarlıkta Londra’yla aşık atan Rue Trousse Puteyne (Fahişenin Yarığı Sokağı) ve şimdi Rue de Pélécan adıyla anılan Rue du Poil au Con (Am Kılı Sokağı) gibi sokak isimlerine rastlanmıştır.
Bakire Gibi
Dönemin ilahiyatçıları, günah çıkaranları dinleyen rahiplere kılavuzluk etmesi amacıyla bir dizi pişmanlık ilahisi oluşturmuştu. Bu, esasen basit bir günah çıkarmak ve affedilmek için uygulanması vacip olan cezaların listesiydi. Ortaçağ’ın başlarında genel olarak birkaç gün dua ederek ve oruç tutarak ceza çekilmiş olurdu, ancak günahın ağırlığına göre bu ceza, seneler boyunca kutsal günlerde oruç tutulmasını gerektirebilirdi. Örneğin karısıyla bir pazar günü seks yapan bir adam dört gün boyunca sadece su ve ekmekle beslenmek zorundaydı. Sonraları, işlenen günahlar için af, yahut ‘endüljans’ (müsamaha) kağıdı, seyyar Afçılardan (Pardoner) ya da diğer kilise adamlarından satın alınabilir hale geldi, böylelikle günah ve affın yükü de midenin üzerinden kalkmış oldu.
Bu katı ‘arkana yaslan ve İngiltere’yi düşün’ mesajı Ortaçağ doktorlarının görüşlerine pek de uymuyordu. Siz kadın orgazmını 1960’ların cinsel devriminin bir bulgusu sanadurun, Ortaçağ’da döllenmenin hem kadın hem erkek orgazma ulaşmadan imkansız olduğuna inanılır, ancak bunun için gereken koşulların yoldan çıkarıcı olduğu düşünülürdü.
Ta M.Ö. 4. Yüzyıl’da bile, Hipokrat ve Galen gibi klasik çağ doktorları, orgazm olan kadınların erkekler gibi meni ürettiği ve kadının hamile kalması için her iki tür meninin de gerekli olduğu kanısındaydılar. 11. Yüzyılda İbn-i Sina’dan ve 13. Yüzyıl’da Albertus Magnus’tan kalma yazılar onların da bu konuda hemfikir olduğunu gösterir. Aslına bakılırsa, bu kanı Victoria çağındaki anatomi çalışmaları tarafından çürütülünceye kadar sürmüştür.
İdeal olan elbette ki uygun davranışlarla kur yapılan ve babasının rızasıyla alınan bakire bir gelindi. Bu oldukça ciddiye alınan bir konuydu, zira söz konusu olan sadece namus değil, aynı zamanda kaybedilebilecek bir başlık parasıydı.
Yine klasik dönem doktorlarını takiben İbn-i Sina ve (1931 yılında aziz ilan edilen) Albertus Magnus ayrıntılarıyla ‘bekaret ve kaybının belirtileri’ni sıralamış, böylelikle bekaretini ‘tamir ettirmek’ isteyen kişilere kılavuzluk etmişlerdir.
Astrenjan çözeltileri şırınga yordamıyla zerk etmenin, vajinal bölgeyi bütün şüpheleri yok edecek derecede sıkılaştıracağı söylenirdi. Kanama belirtilerini taklit etmek içinse kana bulanmış ufak bir sünger parçası ya da kanla doldurulmuş balık mesanesinin vajinanın içine yerleştirilmesi önerilirdi.
Başına Buyruk Kadınlar
1066’da İngiltere’ye yapılan Norman İşgali’nden sonra, Fatih William ve şövalyeleri, hakimiyetlerini sürdürmek ve çıkabilecek herhangi bir ayaklanmayı durdurmak için savaşmaya devam ediyorlardı. Normandiya’da bıraktıkları karılarıysa evlerinin rahatlığından yoksun bu vasat ama iş görür ülkeye gitmek için kanalı geçmeyi göze almıyor, yine de kocalarının fiziksel yakınlığını özlüyorlardı. Birçoğu, kocaları derhal eve gelmezse yataklarına bir sevgili almak zorunda kalacaklarına dair kesin koşullar koyan tehditler göndermişti.
William ödül olarak toprak ve unvan vaat