Karen Dolby

Bir nefeste cinsellik tarihi


Скачать книгу

ve soğan seven, aşağılık bir insan olarak betimlenmiştir. Çocukların korkulu rüyası olmasına şaşmamak gerek. Chaucer, Mübaşir’in Papa’nın sözde endüljans kağıtlarını satan nahoş Affedici’ye âşık olduğunu açık açık yazar. Affedici ise püskül püskül sarı saçları, tüysüz çenesi ve ince sesiyle öyle bir erkeklik müsveddesidir ki Chaucer onu hadım edilmiş bir beygire benzetir.

      Tabii bir de ‘gençlikteki diğer hoş arkadaşları’ ile münasebetleri haricinde beş kere evlenmiş olan Bath’lı kadın vardır; kendisi ayrıca Kudüs’e Haçlılarla seyahat etmiş, buradaki bütün kötü davranışlardan da nasibini almıştır. Dulluğu ona büyük bir özgürlük sağlamıştır, dolayısıyla hikayesi kadınların denetim altında tutulmasıyla ilgilidir. Canterbury’e olan yolculuğunda da kuvvetle muhtemel altıncı kocasını bulmaya çalışıyordur.

      Peki ya Chaucer? III. Edward’ın kraliçesi Hainault’lu Philippa’ya hizmet eden Philippa de Roet ile evliydi. Birkaç çocukları vardı ancak bildiğimiz kadarıyla Chaucer ona hiç şiir yazmamıştı. Saraylı aşkının erişilmez nesnesi, büyük ihtimalle Chaucer’in ilk koruyucusu olan Gaunt’lu John’un birinci eşi Lancaster’li Blanche idi. The Book of the Duchess (Düşesin Kitabı), ölümü üzerine Blanche’in şerefine yazılmıştır.

      Bir Rönesans Pornocusu

      1492’de Arezzo’da doğan Pietro Aretino, zekice izlenimler içeren satirik yazıları ve şiirleriyle dikkate değer bir zenginliğe ve güce ulaşmıştır. Raimondi’nin erotik oymalarındaki on altı pozisyonu anlatan ‘Şehvet Soneleri’ ile toplumsal skandal yarattığı gerekçesiyle Roma’dan sürülmüştür. Bu, pornografik bir metinle görüntünün birleştirildiği eserlere ilk örnektir ve günümüze kadar ulaşmış bir iki parça bugün British Museum’da sergilenmektedir.

      Aretino’nun edebi dalkavukluğu ile şantajcılığı Venedik’te Büyük Kanal’ın üstünde birçok erkek ve kadınla paylaştığı bir konakta kalmasını sağlamıştır. Zevk-ü sefa içinde yaşamış, zevk-ü sefa içinde ölmüştür. Kız kardeşinin anlattığı edepsiz bir fıkraya o kadar gülmüştür ki, son nefesini kimine göre nefessiz kalarak, kimine göreyse sandalyesinden düşüp kafasını kırarak vermiştir.

      Aretino, konu cinsel partnerlere gelince erkeklerle kadınlar arasında pek ayrım yapmayan tek kişi değildi. Uygulamaya gelince halk birçok şeye göz yumsa da aslında katı kurallar geçerliydi. Floransalılar 1415’te genç erkekleri eşcinsellikten uzaklaştırmak için heteroseksüel devlet genelevleri kurmuş, Venedik Dükü ise kadınların erkeklerin arzusunu uyandırmak için mümkün olduğunca açık saçık giyinmesini emreden bir bildiri yayınlamıştır.

      Bu sırada Fransa’da bu tür ilişkilere ‘İtalyan tarzı’ deniyor ve iş üstünde yakalanıp suçlu bulunan herhangi bir kişi idam cezasına çarptırılabiliyordu.

      ERMİŞLER VE GÜNAHKARLAR

      Gerçektan ahlaklı biri doğal olanda suç bulmaz.

Richard Carlile

      Büyük erdemlerin ne olduğu konusu tartışmalı olsa da, Papa I. Gregorius listeyi 6. Yüzyıl’ın sonunda elden geçirdikten sonra Yedi Ölümcül Günah’ın ne olduğuna dair şüphe kalmamıştır: öfke, açgözlülük, oburluk, tembellik, kibir, şehvet düşkünlüğü ve kıskançlık.

      Böylelikle 14. Yüzyıl’ın başından itibaren yazarlar, sanatçılar ve genel olarak insanlar günah kavramını takıntı haline getirmişlerdi. Belki de Büyük Veba Salgını’nın getirdiği yıkıma tanıklık edip, ‘ye, iç ve mutlu ol, çünkü yarın öleceğiz’ sözlerinden de ilham alıp, Yedi Ölümcül Günah’a resimlerde ve edebiyatta sıklıkla yer vermişlerdi. Dante de Inferno’sunda bu günahlardan bahsetmişti. Aziz Thomas Aquinas ise günahları tek tek, uzun uzun ele almıştı.

      Yedi Ölümcül Günah’ın her birine tekabül eden bir erdem olduğu gibi, her günahkar için -en azından kuramsal olarak- bir de ermiş bulunurdu. Yine de bu iki tür insanı ayıran çizgi oldukça inceydi…

      Kutsal Papa

      Papa I. Gregorius, M.S. 604’te öldükten kısa bir süre sonra aziz ilan edilmiş ve Büyük Aziz Gregory olarak tanınmıştır. Kendisinden genel olarak ‘Hıristiyan İbadetinin Öncüsü’ olarak bahsedilen bu adam, Roma Katolik ibadetlerini gözden geçirip düzeltmiştir. Bin yıl sonra, 16. Yüzyıl’da, papa karşıtı Protestan reformcu John Calvin bile Gregorius’un son iyi papa olduğunu söylemiştir.

      Gregorius’a atfedilen Gregoryen ilahisini bestelediği iddiası pek olasılıklı değildir; ancak Gregorius müzisyenlerin, şarkıcıların, öğrenci ve öğretmenlerin koruyucu azizidir.

      Kıldan Gömlek

      Ortaçağ’ın ermişleri, ruhla iletişime geçmek için bedenin acı çekmesi fikrini pek benimsemişlerdi. Yapağıdan gömlekler -ya da esas adıyla ‘cilice’ler- keçi kılı yahut başka hayvanların işlenmemiş tüylerinden yapılır ve zarar vermesi için çıplak tenin üzerine giyilirdi. Bu sürekli rahatsızlığın gömleği giyeni ahlaki bir farkındalık içinde tuttuğu düşünülürdü. Bu kıldan gömlekleri daha da rahatsız edici hale getirmek için bazen ince telden kancalar ya da şeritler de eklenirdi.

      İrlandalı Aziz Patrick’in her gün bu gömleklerden giydiği söylenirdi ve Thomas Becket, ya da sonraki ismiyle Aziz Thomas, 29 Aralık 1170’de Canterbury Katedrali’nde öldürüldüğü zaman üzerinde bu gömlekten vardı. O zamandan günümüze kalan kayıtlara göre gömülmeye hazırlanırken soğuk kış havasına maruz kalması yapağıdan gömleğindeki pireleri canlandırmış, öyle ki ‘içten içe kaynayan bir kazandaki suyun fokurdaması gibi pireler bütün gömleğin yüzeyini sarmıştır’.

      Yapağıdan gömlekler sadece bir aziz kıyafeti olmamıştır. Vakanüvisler birçok prensin ve hatta imparatorun da bu gömleklerden giydiğini yazmıştır. Şüphesiz ki hikayeleri tarihe geçmemiş genel halktan da birçok kişi sırtında yapağıdan gömlek taşımıştır.

      İmaparator Şarlman 9. Yüzyıl’ın başlarında bu gömleklerden biriyle gömülmüş ve 1077’de Kutsal Roma İmparatoru IV. Heinrich de, yetkisini sorguladığı Papa VII. Gregorius’tan özür dilemek amacıyla Canossa’ya kadar süren 725 kilometrelik yürüyüşü boyunca bu gömleği sırtında taşımıştır. Gaunt’lu John’un torunu Portekiz Prensi Gemici Henrique 1460’ta öldüğünde bu gömleklerden giyiyordu ve vakanüvis Malmesbury’li William da İmparatoriçe Matilda’nın annesi, İngiltere Kralı II. Henry’nin anneannesi olan Matilda’nın kraliyet elbiselerinin altına genelde yapağıdan bir gömlek giydiğinden bahseder. Ayrıca Matilda’nın Büyük Perhiz döneminde kilisede yalınayak yürüdüğünü ve hastalıklı insanların ayaklarını yıkadığını da yazar.

      Ortaçağ Kırbaççıları

      Kendilerini kırbaçlayan dindarlar

      Yapağıdan gömleklerin verdiği rahatsızlık kırbaççılara yeterli gelmiyordu. Tövbeler ve dualar da. O yüzden bu sofular vücudu rahatsız etme işini bir adım ileriye taşımışlardı. Şevke gelen pek çok kırbaççı kendilerini sokağa atmış, isterik bir kriz içinde kendilerini kırbaçlayıp çamurda secdeye yatmıştır. Bu olaya, ilk defa 1259’da hasat kıtlığı ve açlık döneminin ardından İtalya’nın Umbria bölgesinin Perugia şehrinde tanık olunmuştur.

      Bu, özellikle veba salgını ve diğer doğal felaketlerden sonra gelen anlaşılamayan çılgınlık dönemlerinin kıvılcımını yakmıştır. Kırbaççılar beyaz elbiseler giyer, ağır haçlar taşır, kırsallarda dolaşırlar;