bir şekilde cezalandıracağına yemin edip anında ortadan kayboldu.
Li Jing bu sefer oğluna gerçekten çok kızmıştı. Bu yüzden annesi, Naja’yı babasının gözü önünden uzak tutmak için evin arkalarına gönderdi. Naja ejderha döndüğünde ne yapması gerektiğini öğrenmek için ustasının yanına gitti. Ustası bazı tavsiyeler verdi ve Naja evine döndü. Dört denizin ejderha krallarının hepsi toplanarak Naja’yı cezalandırmak için savaş nidalarıyla Naja’nın ailesini bağladılar. Naja koşarak gelip şöyle haykırdı: “Yaptığım şeylerin cezasını çekeceğim! Ailem suçsuzdur! Bana uygulamak istediğiniz ceza nedir?” “Cana karşılık can!” dedi Ejderha. “Peki, öyleyse kendimi yok edeceğim!” Dediğini yaptı ve Naja’nın annesi gözyaşlarıyla oğlunu gömerken ejderhalar memnun şekilde ayrıldılar.
Gelgelelim Naja’nın ruhu havada dalgalanıp rüzgârla birlikte Yüce Kişi’nin mağarasına savruldu. Yüce Kişi ruhu içeri alıp şöyle dedi: “Annene görünmelisin! Evinizden altmış beş kilometre uzakta yeşil bir dağ yükseliyor. Dağın kayalıklarına senin için bir tapınak inşa etmeli. Üç yıl boyunca insanların ibadet için yaktıkları tütsülerin tadını çıkarınca tekrar bir insan vücuduna sahip olabilirsin.” Naja rüyasında annesine görünüp haberi iletince kadın gözyaşlarıyla uyandı. Fakat Li Jing rüyayı duyunca çok sinirlendi: “Uğursuz çocuk ölerek hak ettiği cezayı buldu! Sürekli onu düşündüğün için rüyalarına girmiştir. Önemsemene gerek yok.” Kadın daha fazla konuşmadı, fakat o günden sonra Naja her gün, kadın gözlerini kapatır kapatmaz ona görünerek isteğinde daha da ısrarcı olmaya başladı. Sonunda kadının Li Jing’den habersiz, Naja için bir tapınak inşa etmekten başka bir çaresi kalmadı.
Naja tapınağında büyük mucizeler gerçekleştirdi. Tapınakta edilen tüm dualar kabul oldu. Çok uzaklardan insanlar tütsüler yakmak için akın akın geldiler.
Böylece altı ay geçti. Bir gün Li Jing büyük bir askeri tatbikat vesilesiyle söz konusu kayalıklara gelince insanların karınca sürüleri gibi dağa üşüştüklerini gördü. Kayalarda ne olduğunu sordu. “Bu yeni bir tanrıdır. O kadar çok mucize gerçekleştiriyor ki uzaktan yakından birçok insan ibadete geliyor.” “Ne tür bir tanrı bu?” diye sordu Li Jing. Tanrının kim olduğunu gizlemeye cesaret edemediler. Li Jing öfkeyle atını kayalıklara doğru mahmuzladı, elbette, tapınağın kapısında “Naja’nın Tapınağı” yazıyordu. Tapınağın içinde de yaşarken göründüğü haliyle Naja’nın resmi bulunuyordu. Li Jing şöyle dedi: “Hayattayken ailene talihsizlik getirdin. Şimdi de ölü halinle insanları kandırıyorsun. Bu iğrenç!” Sözlerini tamamlayınca kamçısını çıkarıp Naja’nın puta benzer resmini parçalara ayırdı ve tapınağı yaktırıp ibadete gelenlere dostane şekilde açıklamalar yaptı. Sonra da eve döndü.
O gün Naja’nın bilinci dışarıdaydı ve döndüğünde tapınağını yıkılmış halde buldu. Dağ ruhundan orada ne olduğunu öğrenince ustasına gidip gözyaşlarıyla başına gelenleri anlattı. “Li Jing’in hatası bu. Bedenini ailene geri verdikten sonra artık onunla bağın kalmamıştı. Adakların tadını çıkarmaktan neden alıkoydu ki seni?” dedi ustası. Ardından lotustan bir beden yapıp ona hayat verdi ve Naja’nın ruhunu içine kapattı. Sonra da “Ayağa kalk!” diye seslendi. Bir nefes sesi duyuldu ve Naja tekrar küçük bir çocuk şeklinde uyandı. Ustasının ayaklarına kapanıp teşekkür etti. Yüce Kişi ona ateşli mızrağın büyüsünü bahşetti ve Naja o andan itibaren ayaklarının altında dönen iki çarka sahip oldu: Rüzgâr çarkı ve ateş çarkı. Bunlarla havada yukarı ve aşağı hareket edebiliyordu. Ustası ayrıca kolluğunu ve ipek kıyafetini koyması için panter derisinden bir torba verdi.
Naja, Li Jing’i cezalandırmaya kararlıydı. Gözetlenmediği bir andan yararlanıp dönen çarkları üzerinde gürüldeyerek Li Jing’in evine gitti. Li Jing ona direnemeyip kaçtı. İlahi Puhain’in öğrencisi olan ikinci oğlu Muja, Ak Turna Mağarası’ndan yardımına geldiğinde tükenmek üzereydi. Kardeşler arasında şiddetli bir kavga gerçekleşti ve savaşmaya başladılar. Naja, Muja’nın üstesinden gelip Li Jing’in peşine bir kez daha düştü. Gazabı had safhadaydı; fakat Li Jing’in en büyük oğlu Jinja’nın ustası olan, Beş Ejderha Tepesi’nden kutsal Wençu öne çıkıp Li Jing’i mağarasına gizledi. Naja öfkeyle babasının kendisine teslim edilmesini talep etti, ancak Wençu şöyle dedi: “Yabani tabiatını gönlünün istediğince başka yerlerde şımartabilirsin, ama burada değil.”
Naja muazzam bir öfke içinde ateşli mızrağını adama yönelttiğinde, Wençu bir adım geri çekilip yeninden yedi yapraklı lotusu çıkarıp havaya fırlattı. Bir kasırga oluştu, bulutlar ve sisler etrafı kapladı, kum ve toprak yerden savruldu. Sonra da kasırga, büyük bir gürültüyle yere çarptı. Naja bayıldı ve bilinci tekrar yerine geldiğinde kendini hareket edememesi için üç altın sırımla altın bir sütuna bağlanmış halde buldu. Ardından Wençu, Jinja’yı yanına çağırdı ve ona asi kardeşine güzel bir sopa atmasını emretti. O da yaptı. Buna katlanmak zorunda olan Naja da dişlerini sıkıp bekledi. Bu sıkıntılı anında Yüce Kişi’nin yanından süzülerek geçtiğini görüp bağırdı: “Ey Usta, kurtar beni!” Ancak ustası onu fark etmedi. Hatta mağaraya girip Naja’ya verdiği ağır ders için Wençu’ya teşekkür etti. En sonunda Naja’yı yanlarına çağırıp ona babasıyla uzlaşmasını buyurdular. Ardından ikisini de gönderip satranç masasına geçtiler. Gelgelelim Naja serbest kalır kalmaz tekrar öfkeye kapılıp babasının peşine düştü. Li Jing’i yakaladığında başka bir aziz babayı kurtarmaya geldi. Bu kez gelen Parlak Işığın Yaşlı Budası’ydı. Naja onunla savaşmaya kalktığında Buda kolunu kaldırdı ve kırmızı, dönen bulutlar Naja’yı çevreleyen bir Budist tapınağı oluşturdu. Sonra da Parlak Işık, iki elini tapınağa koydu ve içeride Naja’yı yakan bir yangın çıktı. Çocuk merhamet etmesi için bağırmaya başladı. Babasından af dileneceğine ve ileride daima ona itaat edeceğine söz verdi. Tüm bu sözleri verdiğinde Buda, çocuğun tapınaktan çıkmasına izin verdi. Tapınağı da Li Jing’e vererek ona Naja’nın üzerinde egemenlik sağlayabileceği büyülü bir söz öğretti. Bu sebeple Li Jing, Göklerin Tapınak Taşıyan Kralı olarak bilinir.
Li Jing ve üç oğlu Jinja, Muja ve Naja daha sonra Zhou Hanedanı’ndan Kral Wu’nun, zalim hükümdar Zhou Şin’i devirmesine yardım ettiler.
Kimse onların gücüne direnemezdi. Yalnızca bir defa büyücünün biri Naja’nın sol kolunu yaralamayı başarmıştı. Başkası olsa o yaradan ölebilirdi. Fakat Yüce Kişi onu mağarasına taşıyıp yarasını iyileştirdi ve ona tanrıların şarabından üç kadeh içirip ateş hurmalarından üç tanesini yedirdi. Naja bunları yiyip içtiğinde birden sol tarafında bir çatırtı duydu ve başka bir kolu çıkmaya başladı. Korkudan konuşamadı ve gözleri yuvalarından fırladı. Fakat her şey başladığı gibi devam etti; sonunda üç kafa ve sekiz kola sahip olana dek vücudundan altı kol ve iki kafa daha çıktı. Ustasına şöyle seslendi: “Tüm bunlar ne anlama geliyor?” Ustası yalnızca gülüp şunları söyledi: “Her şey olması gerektiği gibi. Bu donanımla gerçekten çok güçlü olacaksın!” Ardından ona istediği şekilde kollarını ve kafalarını görünür-görünmez yapabileceği büyülü sözleri öğretti. Zalim hükümdar Zhou Şin öldürüldüğünde Li Jing ve üç oğlu hâlâ yeryüzünde oldukları halde göklere alınıp tanrıların arasına oturtuldular.
Göklerin Tapınak Taşıyan Kralı Li Jing’in kökeni Hinduların şimşek ve yıldırım tanrısı Indra’ya kadar uzanabilir. Tapınak, Indra’nın şimşek şeklindeki silahı Vajra’nın hatalı bir yorumu olabilir. Böyle bir durumda Naja gök gürültüsünün kişileştirilmiş hali olurdu.