Frederick Herman Martens

Çin masalları


Скачать книгу

Tanrıçası fani yaşamı sırasında Fujian’da yaşamış Lin isminde bir bakireydi. Kendince saf, saygılı, dindar bir kızdı ve on yedi yaşında hayatını kaybetmişti. Gücünü denizlerde gösterdiği için denizciler ona taparlar. Beklenmedik bir şekilde rüzgâra ve dalgalara yakalanırlarsa ona seslenirler, o da daima denizcilerin taleplerini dinlemeye hazırdır.

      Fujian’da birçok denizci bulunur ve her yıl denizde insanlar kaybolur. Büyük olasılıkla bu sebepten Gök Tanrıçası yeryüzündeki hayatı boyunca halkının haline üzülmüştür. Zihni sürekli boğulmakta olanları sefaletinden kurtarmaya odaklanmış olduğundan, şimdilerde sıklıkla denizlerde ortaya çıkar.

      Denize açılan her geminin kamarasında Gök Tanrıçası’nın bir resmi asılıdır ve ayrıca kâğıttan yapılmış üç tılsım da gemide tutulur. Tılsımlardan ilkinde taç ve asa taşıyan, ikincisinde sıradan elbiseler içinde bir kız olarak ve üçüncüsünde dalgalı saçları, yalın ayaklarıyla elinde bir kılıç tutarken resmedilmiştir. Gemi tehlikedeyse ilk tılsım yakılır ve yardım gelir. Eğer bu fayda etmezse, ikincisi ve en son üçüncüsü yakılır. Hâlâ yardım gelmemişse yapılacak bir şey kalmamıştır.

      Denizciler rüzgâr, dalgalar ve kara bulutlar arasında rotalarını kaybettiklerinde Gök Tanrıçası’na ciddiyetle dua ederler. Sonra suların karşısında kırmızı bir fener belirir. O feneri takip ederlerse tüm tehlikelerden korunurlar. Gök Tanrıçası sıklıkla gökyüzünde durmuş, kılıcıyla rüzgârı dağıtırken görülebilir. Bunu yaptığında rüzgâr kuzey ve güney yönlerine doğru hareket eder ve dalgalar durulur.

      Ahşap bir asa daima kamaradaki kutsal resmi önünde bulundurulur. Balık şeklindeki ejderhaların denizde oynadığına sık sık rastlanır. Bunlar, güneş gökyüzünde batıp denizler derin karanlığa gömülene kadar birbirlerine su fışkırtan iki devasa balıktır. Sıklıkla, uzaklarda ve karanlıkta parlak bir açıklık görülebilir. Eğer gemi o açıklığa doğru düz bir rotada seyrederse kurtulur ve derhal tekrardan sakin sularda ilerlemeye başlar. Geriye dönüp bakıldığında bu iki balığın hâlâ su fışkırttığı görülebilir. Gemi doğrudan ağızlarının altından geçmiştir. Ancak balık-ejderler yüzerken daima bir fırtına yaklaşmakta olur; bu sebeple ejderhaların gemiyi derinliklere doğru çekmemesi için kâğıt ya da yün yakmak iyi olacaktır. Bunun yerine Asa Ustası kamaradaki asa önünde tütsü de yakabilir. Sonrasında asayı alıp daire şeklinde üç kez suyun üzerinde sallamalıdır. Eğer bunu yaparsa ejderhalar kuyruklarını kıstırıp kaçacaktır.

      Buhurluktaki küller hiçbir sebep yokken havaya doğru uçup dağıldığında, bu büyük bir tehlike altında olduklarının habercisidir.

      Yaklaşık üç yüz yıl önce Formosa Adası’nı zapt etmek için bir ordu kuruldu. Kaptanın sancağı beyaz bir atın kanıyla kutsanmıştı. Gök Tanrıçası birdenbire sancağın ucunda göründü. Hemen ardından da gözden kayboldu, fakat işgal başarılı oldu.

      Bir keresinde de Qianlong’un hükümdarlığı sırasında, bakan Chou Ling’e Ryukyu Adaları’na yeni bir kral ataması emredildi. Donanma, Kore’nin güneyinde ilerlerken bir fırtına çıktı ve gemi kara girdaba doğru sürüklendi. Su mürekkep rengindeydi, güneş ve ay parlaklığını kaybetti ve mürettebat arasında kimsenin canlı çıkamadığı kara girdaba kapıldıkları söylentisi dolaşmaya başladı. Denizciler ve gezginler ağıtlarla sonlarını bekliyorlardı. Aniden su yüzeyinde kırmızı fenerler gibi sayısız ışık belirdi. Bunun üzerine denizciler çok mutlu olup kamaralarında dua etmeye başladılar. “Hayatlarımız kurtuldu!” diye bağırdılar, “Kutsal Ana yardımımıza geldi!” Gerçekten de altın küpeli güzel bir kız ortaya çıkmıştı. Elini havada salladı ve rüzgâr kesilip dalgalar duruldu. Gemi çok güçlü bir el tarafından çekiliyormuş gibiydi. Dalgaların arasından sıyrıldı ve birden kara girdabın sınırlarının ötesine geçti.

      Chou Ling dönüp olan biteni rapor etti ve Gök Tanrıçası için bir tapınak inşa edilmesini, isminin de tanrılar listesine eklenmesini istedi. Hükümdar bu isteği uygun buldu. O günden beri tüm liman kentlerinde Gök Tanrıçası’nın tapınakları bulunur. Doğum günü ise dördüncü ayın sekizinci gününde oyunlar ve kurbanlar eşliğinde kutlanır.

      Adı Tian Hou ya da daha doğru şekliyle Tien Fe Niang Ni-ang olan “Gök Tanrıçası” genellikle liman kentlerinde tapınılan Taocu bir tanrıçadır. Masalları esas olarak Fujian vilayetinin yerel efsanelerinden oluşur. Tian Hou, Mançu Hanedanı’nın kuruluşundan bu yana resmen tanınan tanrılardan biridir.

      Ateş Tanrısı

      Fu Şi’den çok önceleri, Büyülü Kaynakçı Chu Yung insanların hükümdarıydı. Ateşin kullanımını keşfetmişti, sonraki nesiller yemeklerini pişirmeyi ondan öğrendiler. Bu nedenle torunları ateşi korumakla görevlendirilirken, kendisi de Ateş Tanrısı olmuştu. Dünyanın başlangıcında beş tanrıdan biri olarak ortaya çıkan Ateş Tanrısı’nın vücut bulmuş halidir. Ateş Tanrısı’na, Kutsal Güney Dağı’nın Efendisi olarak ibadet edilir. Gökyüzünde Kızıl Yıldız, göğün güney çeyreği ve Ateş Kuşu onun egemenliği altındadır. Yangın tehlikesi olduğunda Kızıl Yıldız kendine has bir ışıltıyla parlar. Sayısız ateş kargası bir eve uçtuğunda, içeride kesinlikle yangın çıkacaktır.

      Dört ırmak diyarında çok zengin biri yaşıyordu. Bir gün at arabasına binip uzun bir yolculuğa çıktı. Yolda kendisini de yanına alması için yalvaran, kırmızı giysiler içindeki bir kızla karşılaştı. Arabaya binmesine izin verdi ve yarım gün boyunca kızın oturduğu yöne bile bakmadan yoluna devam etti. Daha sonra kız arabadan indi ve veda ederken şöyle dedi: “Siz gerçekten iyi ve dürüst bir insansınız, bu yüzden doğruları anlatacağım. Ben Ateş Tanrısı’yım. Yarın evinizde bir yangın çıkacak. İşlerinizi yoluna koymak ve eşyalarınızın kurtarabildiğiniz kadarını kurtarmak için bir an önce eve gidin!” Dehşete kapılan adam atlarını tam tersi yöne döndürüp olabildiğince hızlı bir şekilde eve döndü. Sahip olduğu hazine, kıyafet, mücevher türünden ne varsa hepsini evden çıkardı. Tam uyumak üzere uzanacağı sırada, ocaktan tüm yapı toz ve küle dönüşüp çökene kadar söndürülemeyen bir yangın çıktı. Neyse ki adam, Ateş Tanrısı sayesinde tüm taşınabilir eşyalarını kurtarmıştı.

      Kutsal Güney Dağı, Hunan vilayetindeki Songshan’dır. Kızıl Yıldız Mars’tır. Göğün güney çeyreğindeki takımyıldızları Çin’de “Ateş Kuşu” adı altında gruplandırılır. “Dört ırmak diyarı” günümüzde Çin’in batısındaki Sichuan’dır.

      Üç Hükümdar Tanrı

      Biri gökyüzünde, biri yeryüzünde ve diğeri sularda bulunan üç hükümdar vardır, bunlara Üç Hükümdar Tanrı denir. Bu üçü kardeştir ve Yangzi Jiang Keşişi’nin babasının soyundan gelirler. Babaları bir gün ırmağın üzerinde seyrederken bir soyguncu tarafından suya atılmıştı; fakat önüne çıkan bir deniz tanrısı onu beraberinde ejder kalesine götürdüğü için boğulmadı. Ejderha Kralı, adamı gördüğü an onun sıradan biri olmadığını anlayıp kızıyla evlendirdi.

      Erken gençlik dönemlerinden itibaren oğullarının üçü de gizli bilgeliğe özel bir eğilim göstermekteydiler ve birlikte denizdeki bir adaya gittiler. Oturup meditasyon yapmaya başladılar. Hiçbir şey duymadılar, hiçbir şey görmediler, tek kelime konuşmadılar ve hareket etmediler. Kuşlar gelip saçlarına yuva yaptı, örümcekler gelip yüzlerine ağlar ördü, solucanlar ve böcekler gelip burunlarında ve kulaklarında bir içeri bir dışarı süründü. Ama hiçbirine