öldürmüştür ve bir tanrı olsa bile bu davranışlarının sonucuna katlanmak zorundadır.
AZİZLERİN VE BÜYÜCÜLERİN MASALLARI
Azizlerin Haleleri
Gerçek tanrılarının tümünün başlarının etrafında haleleri bulunur. Daha düşük seviyedeki tanrılar ve iblisler bu haleleri gördüklerinde saklanırlar ve kımıldamaya cesaret edemezler. Ejder-Kaplan Dağı’ndaki Göklerin Efendisi daima tanrılarla görüşür. Bir gün komşu vilayetin memuru ziyarete gelmişken Savaş Tanrısı da dağa indi. Göklerin Efendisi, memura geri çekilip içteki bir odada saklanmasını tavsiye etti. Sonra da Savaş Tanrısı’nı karşılamak üzere dışarı çıktı. Fakat memur kapıdaki bir çatlaktan gizlice baktı ve saygıyla karışık korku uyandıran kırmızı yüzlü ve yeşil giysili Savaş Tanrısı’nı gördü. Aniden kırmızı bir hale başının üzerinde parladı ve ışınları iç odaya kadar girip memurun bir gözünü kör etti. Bir süre sonra Savaş Tanrısı gitti ve Göklerin Efendisi ona eşlik etti. Birden Guan Di panikle şunları söyledi: “Konfüçyüs geliyor! Onun başındaki hale tüm dünyayı aydınlatır. İki bin kilometre uzakta bile olsa onun ışınlarına dayanamam, bu yüzden hemen yoldan çekilmem gerek!” Bununla birlikte bir bulutun üzerine adım atıp gözden kayboldu. Göklerin Efendisi, olan biteni vilayet memuruna anlattı ve ekledi: “Neyse ki Savaş Tanrısı’nı yüz yüze görmedin! En büyük erdem ve bilgeliğe sahip olmayan kimseler onun halesinin kırmızı ışınlarında erir giderler.” Bu sözleriyle beraber ona hayat iksirinin hapını verdi ve memurun kör gözü yavaş yavaş iyileşti.
Ayrıca bilginlerin de başlarının etrafında gördüklerinde iblisleri, tilkileri ve hayaletleri korkutan kırmızı haleler taşıdığı söylenir.
Bir zamanlar tilkiyle arkadaşlık eden bir bilgin vardı. Tilki gece onu görmeye gelir, bilginle beraber köylerde gezintiye çıkarlardı. Evlere girip insanlar onları fark etmeden orada olan biten her şeyi görebilirlerdi. Ancak tilki ne zaman uzaktan bir evin üzerinde asılı duran bir hale görse o eve girmezdi. Bilgin bunun sebebini sordu.
“Onların hepsi ünlü bilginler,” diye cevapladı tilki. “Hale ne kadar büyükse bilgileri de o kadar engin olur. Onlardan korkarım ve evlerine girmeye cesaret edemem.”
Ardından adam şöyle dedi: “Ama ben de bir bilginim! Benimle yürüyüşe çıkmak yerine senin korkmana neden olacak bir halem yok mu?”
“Senin başının etrafında yalnızca siyah bir sis var,” dedi tilki. “Henüz hiç hale ile çevrildiğini görmedim.”
Bilgin küçük düşüp onu azarlamaya başladı, fakat tilki kahkahalar atarak gözden kayboldu.
Bu masal, geleneksel olarak aktarıldığı şekliyle anlatılmıştır. Longhu Şan’da (Ejder-Kaplan Dağı) yaşayan Göklerin Efendisi Tian Çi sözde Taocu papadır.
Laozi
Laozi aslında gökyüzü ve yeryüzünün toplamından daha yaşlıdır. Diğer dördüyle birlikte bu dünyayı yaratan Toprak Tanrısı’dır. Farklı zamanlarda farklı isimlerle dünyaya gelmiştir. Ancak en meşhur vücut bulmuş hali beyaz saçlarla dünyaya geldiği için “Yaşlı Bilge” Laozi olarak adlandırıldığı halidir.
Elde ettiği her türden sihirli güç yardımıyla ömrünü uzatmıştı. Bir keresinde bir hizmetkâr tuttu ve ona günde yüz parça bakır para ödeyeceği üzerinde anlaştılar, ancak hiçbir ödeme yapmadı. Sonunda hizmetkârına olan borcu yedi milyon iki yüz bin parça bakır parayı buldu. Sonrasında siyah bir boğaya binip Batı’ya doğru yol aldı. Hizmetkârını da yanına almak istedi ama Hangu Geçidi’ne geldiklerinde hizmetçisi daha fazla ilerlemeyi reddedip kendisine ödeme yapılmasında ısrar etti. Laozi yine de ödeme yapmadı.
Geçit muhafızının evine geldiklerinde gökte kırmızı bulutlar belirdi. Muhafız işareti fark edip kutsal birinin yaklaşmakta olduğu anladı. Böylece onu karşılamak için dışarı çıkıp evine davet etti. Gizli bilgi konusunda Laozi’yi sorguladıysa da adam yalnızca dilini çıkarmakla yetinip tek kelime dahi etmedi. Buna rağmen geçit muhafızı son derece saygılı davrandı. Laozi’nin hizmetkârı, muhafızın hizmetkârına Laozi’nin ona çok borcu olduğunu söyledi ve kendisi hakkında efendisine iyi sözler söylemesi için yalvardı. Muhafızın hizmetkârı borcun miktarını öğrenince bu zengin adamı damadı yapmak istedi ve kızıyla evlendirdi. Sonunda muhafız meseleyi duyup hizmetçiyle beraber Laozi’nin yanına geldi. Ardından Laozi hizmetkârına şunları söyledi: “Seni alçak hizmetçi. Aslında çoktan ölmüş olman gerekiyordu. Seni işe aldım ve fakir olup para veremeyeceğim için ben de sana ha yat veren tılsım yedirdim. Bu yüzden hâlâ hayattasın. Sana dedim ki: ‘Bana Batı’ya, Kutsal Huzur Diyarı’na, kadar eşlik edersen maaşını sarı altın olarak ödeyeceğim.’ Ama bunu kabul etmedin.” Bu sözleriyle birlikte hizmetkârının ensesine vurdu, adam ağzını açıp hayat tılsımını tükürdü. Zincifreyle6 yazılmış oldukça taze ve iyi korunmuş büyülü işaretler hâlâ üzerinde görülebiliyordu. Derken hizmetkâr aniden yere yığıldı ve kuru bir kemik yığınına dönüştü. Bunun üzerine geçit muhafızı yere kapanıp yalvardı. Hizmetkârına Laozi’nin yerine ödeme yapacağı sözünü verdi ve onu hayata geri döndürmesi için yalvardı. Laozi de tılsımı kemikler arasına yerleştirdi ve hizmetkâr anında hayata geri döndü. Geçit muhafızı, maaşlarını ödeyip adamı gönderdi. Sonra da Laozi’yi üstadı kabul ederek kendini ona adadı. Laozi de ona sonsuz yaşama sanatını öğretti ve muhafızın yazıya döktüğü beş bin kelimelik öğretisini bıraktı. Böylece ortaya çıkan kitap Tao Te Ching, yani Yol ve Erdemin Kitabı’ydı idi. Laozi bu olayın ardından insanların gözle göremeyecekleri haline büründü. Ancak geçit muhafızı, onun öğretilerini izledi ve ölümsüzler arasında yerini aldı.
Taocular, Laozi’nin Batı’ya yolculuğunun (birçok kişiye göre yalnızca Laozi’nin bir reenkarnasyonu olan) Buda’nın doğumundan önce gerçekleştiğini savunmayı severler. Hangu Geçidi’nin muhafızından, Liezi ve Zhuangzi metinlerinde Guan Yin Şi adıyla bahsedilmektedir.
Yaşlı Adam
Bir zamanlar Huang An isimli bir adam yaşardı. Seksen yaşını aşmış olmalıydı ancak genç biri gibi görünürdü. Zincifreyle geçimini sağlar, hiç kıyafet giymezdi. Kış aylarında bile kıyafetsiz dolaşırdı. Yaklaşık bir metre uzunluğundaki bir kaplumbağaya binerdi. Bir keresinde şöyle soruldu: “Acaba bu kaplumbağa kaç yaşındadır?” Adam cevap verdi: “Fu Şi balık ağlarını ve yılanbalığı tuzaklarını icat ettiğinde bu kaplumbağayı yakalayıp bana verdi. O zamandan beri düz kabuğunun üzerine oturuyorum. Bu yaratık güneş ve ayın ışığından korkar, bu yüzden kafasını yalnızca iki bin yılda bir dışarı çıkarır. Bu hayvanı aldığımdan beri kafasını beş kere dışarı çıkardı.” Bu sözleriyle birlikte kaplumbağasını sırtına alıp gitti. Ardından adamın on bin yaşında olduğuna dair efsaneler ortaya çıktı.
Zincifre, yaşam iksirinin hazırlanmasında sıklıkla kullanılır. Fu Şi “yaşam üreten nefes” olarak bilinir. Kaplumbağalar çok uzun yıllar yaşar.
Sekiz Ölümsüz I
Sekiz Ölümsüz’ün göklerde yaşadığına dair bir efsane vardır. İlkinin ismi Zhongli Kuan’dır. Han Hanedanı döneminde yaşayıp altın zincifrenin yani felsefe taşının büyüsünü keşfetmiştir. Civayı eritip kurşunu pişirir