Knud Rasmussen

Eskimo masalları


Скачать книгу

küçük bir adada bırakılmıştı. Bunlar suya açılmış ama bir daha geri dönememiş olan kişilerdi.

      Ölüler dünyasındaki insanların Kúnigseq’e şöyle dediği söylenir:

      “Dünyaya döndüğünde bize biraz buz gönderiver. Burada soğuk suya hasretiz.”

      Bundan sonra Kúnigseq dünyaya geri döndü ama kısa süre sonra oğlu hastalanıp öldü. O zaman Kúnigseq’in yaşamaya hevesi kalmadı. Zaten ölüler dünyasının nasıl bir yer olduğunu da biliyordu. Bu yüzden kayığına atlayıp kürek çekmeye başladı ve bir martı yakaladı. Hemen sonra bir de kuzgun avladı. Bu ikisini mideye indirip öldü. Kúnigseq’i denize attılar.

      Bir Ayiyi Evlat Edinen Kadin

      Evvel zaman içinde, kıyıya çok yakın bir yerde yaşlı bir kadın yaşardı. Tepelerdeki evlerde yaşayan kişiler ava çıktıklarında ona et ve balık yağı getirirlerdi.

      Ava çıktıklarında bazen ayı yakaladıkları da olurdu. Bu yüzden sık sık ayı eti yerlerdi. Bir gün yine kocaman bir ayı avlamışlardı. Yaşlı kadın pay olarak aldığı ayı pirzolasını evine götürdü. Eve geldikten biraz sonra, ayıyı avlamış olan adamın karısı pencereye gelip şöyle dedi:

      “Sevgili teyzeciğim, bir ayı yavrusu ister miydin?”

      İhtiyar kadın gidip ayı yavrusunu aldı. Ateşi yakıp yavruyu karşısına oturttu, çünkü hayvancağız soğuktan donmak üzereydi. Sonra birden ayı yavrusunun biraz hareket etmeye başladığını gördü. İyice ısınsın diye uğraştı. Ardından yaşlı kadın biraz balık yağı ısıttı çünkü ayıların balık yağı yediğini işitmişti. Bu yüzden ayı yavrusuna donyağı yedirip erittiği balık yağından içirerek hayvanı besledi. Yavru ayı geceleri, yaşlı kadının yanında uyuyordu.

      Geceleri kadının yanında uyuyan ayı, büyük bir hızla büyüdü. Kadın onunla insan diliyle konuştukça hayvan da onunla anlaşır olmuştu. Mesela, bakıcı annesinden yemek istediği zaman burnunu çekerdi.

      Yaşlı kadının hiçbir eksiği yoktu artık. Yakında yaşayanlar, ayı için yemek getirip duruyordu. Bazen çocuklar ayı yavrusuyla oynamaya geliyordu. Bunun üzerine yaşlı kadın şöyle diyordu:

      “Ayıcık, çocuklarla oynarken pençelerini kapa.”

      Sabah olunca çocuklar pencereye gelip seslenirdi:

      “Ayıcık, haydi çık dışarı da bizimle oyna. Birazdan oyuna başlıyoruz.”

      Birlikte oynamaya çıktıklarında ayıcık, çocukların oyuncak zıpkınlarını un ufak ederdi. Yalnız, çocuklardan birini şakacıktan ittirmek istediğinde daima pençelerini kapatırdı. Fakat sonunda ayıcık öyle büyüyüp kuvvetlendi ki her oynamaya çıktıklarında çocukları ağlatıyordu. Çok büyüyüp güçlendiği için artık yetişkinler onunla oynamaya başlamıştı. Bununla birlikte, komşuları yaşlı kadına yardım etmeye devam ediyor, böylece ayının daha da büyümesini sağlıyorlardı. Fakat bir zaman sonra ayının gücü öyle artmıştı ki yetişkin ve kuvvetli adamlar bile ayıyla oynamaya cesaret edemez olmuştu. Birbirlerine şöyle diyorlardı:

      “Ava giderken onu da yanımıza alalım. Fok balığı bulmamıza yardım edebilir.”

      Böylece bir gün şafak sökerken yaşlı kadının penceresine gelip seslendiler:

      “Ayıcık, haydi gel de avımızdan pay al. Bizimle ava çık, ayıcık.”

      Fakat ayı dışarı çıkmadan evvel burnunu çekmişti, bu acıktığını gösteriyordu. Yemek yedikten sonra adamlarla beraber dışarı çıktı.

      Yol üzerinde adamlardan biri şöyle dedi:

      “Ayıcık, rüzgâr yönünde yürü. Yoksa hayvanlar kokunu alıp korkar.”

      Bir gün yine avlanmak üzere dışarı çıkmışlardı ve eve dönüyorlardı. Yol üzerinde yaşlı kadına uğradılar:

      “Kuzeyli avcılar az daha öldürecekti ayıyı. Canını zor kurtardık. Bu yüzden, onu uzaktan tanımalarını sağlayacak bir işaret yapmalısın. Boynuna, ipten geniş bir yakalık örüp takabilirsin mesela.”

      Böylece ayının yaşlı bakıcı annesi, ona bir işaret hazırladı. İple ördüğü bir yakalıktı bu ve zıpkın ipi kadar genişti.

      Bundan sonra ayı, her defasında fok balığı avlamayı başardı. En güçlü avcılardan bile kuvvetliydi. En berbat havalarda bile evde kalmıyor, ava çıkıyordu.

      Yalnız sıradan bir ayı büyüklüğünde olduğu için öteki ayılarla karıştırılabilirdi. Diğer köylerdeki herkes bunu biliyordu. Bu yüzden bazen onu yakalayacak oluyorlar ancak yakalığını görünce serbest bırakıyorlardı.

      Angmagssali’nin uzağındaki insanlar yakalanması yasak bu ayının haberini işitmişti. İçlerinden biri şöyle dedi:

      “Eğer onu görecek olursam, hemen öldürürüm.”

      Fakat diğerleri şöyle cevap verdiler:

      “Sakın ha! Ayıyı öldürürsen bakıcı annesi yaşayamaz. Ayının yardımına ihtiyacı var. Karşına çıkacak olursa, sakın ona zarar verme. İşaretini görünce bırak gitsin.”

      Bir gün ayı, her zamanki gibi avdan dönmüştü. İhtiyar annesi dedi ki:

      “İnsanlarla karşılaştığında, sanki içlerinden biriymişsin gibi muamele et onlara. İlk önce onlar sana saldırmadıkça, sakın insanlara zarar verme.”

      Bakıcı annesinin sözlerini işiten ayı, onun dediği gibi yaptı.

      Böylece yaşlı bakıcı annesi, ayıyla yaşamaya devam etti. Ayı, yaz gelince avlanmak için denize gidiyor, kışın ise buzda avlanıyordu. Diğer avcılar artık onun tarzını öğrenmişti. Ayının avladıklarından onlar da pay alıyordu.

      Fırtınalı bir günde ayı her zamanki gibi ava çıkmıştı. Akşama kadar da eve dönmemişti. Sonra burnunu çekip annesine acıktığını göstererek evin güney tarafında kendisine ayrılmış olan tahta sıraya atlayıverdi. O sırada yaşlı kadın evden çıktı. Dışarıda ölü bir adamın cesediyle karşılaştı. Ayı, peşinden getirmişti bu adamı. Tekrar eve girmeyen ihtiyar kadın en yakındaki komşusuna gidip pencereden seslendi:

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Tupilak: Bir büyücünün, düşmanlarından intikam almak amacıyla meydana getirdiği canavar.

      2

      Geleneğe göre, adı verilen kişinin