Turhan Tan

Safiye sultan


Скачать книгу

dua ediyor, kendisine iltifat buyurduğunuzdan dolayı minnettar kaldığını, bahtiyar olduğunu söylüyor.”

      Şehzade, derin derin Bafo’nun yüzüne baktı ve onu memnun etmek için Nasuh’a hitaben. “Sen de benim tercümanım ol!” dedikten sonra, şu cevabı verdi.

      “Venediklilerin kavga eder gibi konuştuğunu bilmiyordum. Kendisinin de sizi azarladığını sanıyordum. Kırgın veya kızgın olmadığını öğrenmekten mutlu oldum. Nasıl, sarayımı beğenmiş mi? Gerçi daha bir yerini görmedi, yalnız hamam dairesine gidip geldi ama yine bir fikir edinmiştir. Sen bir sor.”

      Nasuh da bu sözü, Cafer’in tercüme ettiği soruya yarım yamalak da olsa bir cevap verebilmesi için şu biçime soktu:

      “Sizin neye kızdığınızı, kimden ve ne sebeple incindiğinizi Şehzade Hazretleri anlamıyorlar. Sizi çok aziz tutacaklarını söylüyorlar.”

      İşte bu garip, uzun ve gülünç bir tartışma sonunda, zeki cüceler iki tarafı da avutma imkanını bulmuştu. Şehzade, günlerdir deniz yolculuğu yapan Bafo’yu yorgun yorgun hizmetinde bulunmaya zorlamaktan vazgeçmiş, kız da nişanlanma, nikahlanma gibi taleplerde ısrar ettiği takdirde Osmanlı İmparatoriçesi olma ihtimalini kaybedeceğine kanaat getirdiğinden yelkenleri suya indirmişti.

      Evet, fettan kızın bütün o hiddetleri, şiddetleri, Şehzadenin kendisini son derece beğenmesinden faydalanarak resmi bir nikahı kabul ettirebilme hayalinden ileri geliyordu. O, daha Venedik’te ve Duçeler Sarayı’nda ihtiyar korsanlarla flört ederken, Osmanlı Sarayı’nda nikahın yasak olduğunu, Kanuni Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan sonra kimseyi nikahlamadığı gibi, şimdiki Padişahın da odalık usulüne son derece sadık kaldığını ve veliahdını da o yolda yürüttüğünü öğrenmişti. Bu sebeple Manisa Sarayı’nda kendine nasıl bir rol ve görev düştüğünü eksiksiz biliyordu. Ancak Şehzadenin daha ilk yüzleşmede kollarını aça aça üzerine yürüyeceğini ve bu hamlede başarılı olamayınca, bir hamam sohbeti teklif edeceğini aklına getirmemişti. Beş on gün olsun bir anlaşma ve kaynaşma devri geçireceğini umuyordu. Bu ümidinde aldanmış, kahya kadının kaba davranışından da ümitsizliğe kapılmıştı. Bu yüzden Şehzadeye dert yanmaya, sızlanmaya karar vermişti. Bu dert yanışta, bu sızlanışta, yüzüne nasıl bir renk, sesine nasıl bir ahenk vereceğini kestiremediği için de üzülüyordu. Fakat Şehzadenin, Raziye Hatun’a atılan tekmeyi hoş görmesi ve kendisine sitemli bir bakış bile atmaması o üzüntüyü cürete çevirmişti ve işte bu yaygarayı koparmıştı.

      Amacı nikahlanmak istediğini belli etmek ve yapacağı hamle boşa giderse, kendini mümkün olduğu kadar pahalıya satmaktı. Cüceler, kimsenin ihtimal vermediği ve veremeyeceği müdahaleleriyle onu, gerçeğe yaklaştırdığı gibi Şehzadeyi de sinirlenmekten, tamiri imkansız işler yapmaktan uzak tutmuştu. Şimdi ortada bulutsuz bir gökyüzü vardı. Şehzade o lekesiz göğün içinde birçok zevk kaynağı, birçok eğlence keşfederek ruhi gevişler getiriyordu, Bafo da, aynı gökyüzünde kendi geleceğini hale hale, yıldız, yıldız, burç, burç seyrederek baygınlık geçiriyordu.

      Cücelerin kontrol ve idaresi altında onların bulduğu uzlaşma şartları şunlardı. Şehzade, on gün Bafo’yu misafir sayacak, dinlenmesini kolaylaştıracak, saray kadınlarıyla onu tanıştıracak ve hakiki bir gözde olduğunu herkese belli etmek için şanına, şerefine düşen iyiliği ve yüce gönüllülüğü yapacaktı. Bafo da on gün sonra gecesini, gündüzünü kayıtsız ve şartsız Şehzadenin hizmetine sunacaktı.

      Cüce Nasuh, o uzun konuşma sırasında bir yolunu bulup Osmanlı saraylarında padişahlarla, şehzadelerle pazarlığa girişmenin, anlaşma yapmanın görülmüş şeyler olmadığını ve Şehzade Murat tarafından gösterilen uysallığın, bu sebeple büyük bir iltifat, büyük bir ikram sayılması gerektiğini Bafo’ya anlatmıştı. Zaten o da, Venedik Duçelerine, Alman İmparatorlarına, Fransa Krallarına çok yükseklerden bakan ve o hepsini huzurlarında titreten Kubat Çavuşların efendileri olan padişahlarla prenslerin şaka kaldıramayacağını düşünüyordu. Sadece yaradana sığınıp bahtını sınamak, kendini Şehzadeye nikahlatmak istemişti. Bu tecrübenin olumlu bir sonuç vermediğini görünce tatminkar göründü ve elinde olanla yetinmeye karar verdi.

      Şimdi, haşin davranarak kalbini kırdığını sandığı Şehzadeye yaltaklanma ve kendini şuhluğuyla beğendirme ihtiyacına kapılmıştı. Uzlaşma şartları cücelerin yardımıyla kararlaştırılıp tartışma bitince, yerinden gülümseye gülümseye kalktı. Cüce Cafer’i kucağına alarak büyük odanın bir köşesine gitti, orada cüceyle dudak dudağa bir şeyler konuştu, sonra Cafer’i yere bırakıp geri geldi. Şehzadenin önünde Avrupai, zarif bir reverans yaptı ve ardından ilerleyip yine kendinden geçmek üzere olan Şehzadenin iki elini tuttu, acayip olmakla beraber kulağa hoş gelen bir Türkçeyle sordu:

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

/9j/4AAQSkZJRgABAQEASABIAAD/2wBDAAMCAgMCAgMDAgMDAwMDBAcFBAQEBAkGBwUHCgkLCwoJCgoMDREODAwQDAoKDhQPEBESExMTCw4UFhQSFhESExL/2wBDAQMDAwQEBAgFBQgSDAoMEhISEhISEhISEhISEhISEhISEhISEhISEhISEhISEhISEhISEhISEhISEhISEhISEhL/wgARCATbAx4DAREAAhEBAxEB/8QAHAAAAQUBAQEAAAAAAAAAAAAABAACAwUGAQcI/8QAGwEAAwEBAQEBAAAAAAAAAAAAAAIDAQQFBgf/2gAMAwEAAhADEAAAAfFvL+0QSmjaFJSEHhEzoHBGMwVajhWiOHlSsTLKHQkVh2VFOqIXjI3UcOs162ayoHq3BUMglF6pEzOBA8U5ZlKIOqDswY0jK8J1BmOA9RwdBwrgaDGOjQsQBEzSqrg6HBeghuAhYAHbOiSqRM8oMEabIr9GcCBoSKrWGNjNm3GQ3QkXRnzgncdbqGcM0HHNPh3SLGkV3g0yJncD1GMzRmbBE3DOxpFdwIWBscCHSsg40umoJ1aMZDcFlBozQcDgSiFazOFeoeqmCjDOFKMgXatrcZbRZkGDmxgSZAO1lcowECBDdBjA7AodGkBCoGggcDQgCFkWp3ApXS7wGsIZAlVMz1VBE2QvJuOhpTWhETkHebFrNBA8YtOd47WRLvFeJjpkLVcNwnwZwzdggfmpW6N0VMkWp3KOWiYKVWBECGeCBDOUTCDqiBBxlKVZlDhYhmhKKEUeyyqoZSFqNCUiaqwszQNVRWaVQoUAacGhxRMIXoRDCszGHioIVZAhUMmIwiabNSXGlV2g4ECBA0JFI2EyQ7NozRnZrdzgk2U4Uj0QOBYXc+eAdMgoOWkTZMpE1YWZbBDvyjNh3CVX4N0OE3mQOjsdD8F6E60jGQIHA9VQ3GZB0XikwpirKCCcBhuAasw2aQUtQQauazWLRYzqoTM1gxVDGaErAQxCqgiGnVXg4GsMCJiAIgkBozA6HGOgwWJlYHRpVJRXDMU6Lxh4RA1ki1OZrSkoNCdSJtYUj0cEoRBdS53DwiBmyjtMcA9KsKPFjBwM2Ds3gSrSQGioWJpyrSJmQPWjgQOUeCYaog4zNCVVMAtVnVYmIAKUr2boGKorMhSlAGaBrcFLWJgo5RMHrMYZwpCgTMUqoAmaVVgZnKPBoIXjEQ0QC0bqnGIwkDqq4ImaBlQsqkqjgiBMyB4sTIzUWbEaQpEHG1oyHbohkEotnJOgMyQjoeJkkUY1ejOUawg5sEKhpErwHggiaaBDOG6rIJVJBUNGwlECZpFU9VaD2ClUcIgsVWJqRgYsxWZwTKoRSupTgWCxJVQ2oxgpVAZpRSAAGPVZAEZj1mgFGcrdFYCFeDGavZoGHA0ZwdVZBYGZBA05DHqNBGuGYN0XjJFs1jNMeDDCjR9FjxaS5Vujgt5SiCJgYHD8ETCW7WHqcGay8IdBw8qsgjBAxpOHetHB0GBOo0GhxmQPVTFC1WcUVmcEyqKzRCmAK1GKpoobUkFIUiVq6lOC2CxKCEZAYsw2ZAWq1rUMVUxWNQ9ZsAViVWapKDxUCDgRMBM0QyY6qsBzHQkFgZWhFs5ceRd6M5SJlgabjWDIOg4RxkRq11lUMtWZJyGRicHlV4qIhGHR0ogcDRebCRN6U6CUlYHZXqPGcMwHggepwZA0HCmqSg0U9Vr6UIVSlUcaBlsVBRmgYLrOjhvKQq51895/Sr2tEy2Kz9W6PI82j6dWtiyYTUQGLMUbbU4tHTnqx6Pn6qhaCs0qlS1JxSFJBUCF6DBg2BGboMYQzxZ1VosLETYQDAcuvUaEDYwGMNNeYwQxdgZnGxFGgtWfEeqOBqu4eJkTI06kMhXBKpA8J016tE1HKsbHWHqdCUJFGjMBMyUlVUBqqQEIzWCFURmeE6qGzCsWU1HajRThWs3vPX894nxe36F0eeEPhZ9vsl/HnFq1tiYdumpy0S9GipzGk/GOX2LNl9N6fL88TutVTQ05sLPs39OHNnThOfvKVYhpWHqrAaDQHYFZmDNYlVUCFawOyymMEQ8y6hmCwtjTUDdxYko8W60pJjIV+zNTHKRMRGoowXojGqiiIoZ60Y3O4x6uiiFjZUE604DwnCIGqyB4pSjBjFUsnwYYDhYhmgQqwswbB6gQ0bByqCU+gO/5zwvg9/23t8EAp5RD1vRb+ZOuZRO3TPyTCzstgyTLngnJ7xgvq3R5ODn26huff38/x3m9jUty21+fxDi92xWYw0LNKpKLEEYIGM1czcYQdUcKgaywsrdmgfjpd42NBgN3XYdMRvBmjOGbqykyExKMYlV0NAyuEaV4UQvBkNxudCS